Yapraklar yine sarardı, yine nazlı nazlı düştü kaldırımlara…

Nedir farklı yapan bu sonbaharı, Ankara aynı Ankara, ben aynı ben değilim…

Çay sohbete meze olmuş, bardakların küçüklüğünden muzdarip.

Dem desen dem, koku desen koku, tat desen tat yine de utanıyor bu sohbette acizliğinden.

Şekerler yan yana dizilmiş, çaya eşlik etmiyor. Ne gerek var karıştırmaya.

Sigaralar yakılıyor birer birer ve dumanı sarıyor etrafı, sanırsın yüce dağların çevresindeki bulutlar…

Sohbet erbapları gönülden gönüle hitap ediyor.

Bazen bir bakış yetiyor anlatmaya meramı.

Bir sigara içimi mesafede olan kırık dökük hatıralar artık çok geride.

Çekememezlik, kin, nefret gibi hasletler uğramaz, uğrayamaz bu sohbete.

Yanıp kül olan sigara yanan gönüller karşısında aciz ve bitap…

Mevsim sonbahar, gri Ankara’da bir ikindi, hastane önünde incir ağacına inat dört çınar müjdeliyor baharı…

...Zamanında yazdığım bu şiire radyo programında nefes veren, can veren, ses veren Erkan Parlak'a selam ve sevgilerle...

https://www.youtube.com/watch?v=5OG6voqMdG4