Kadın; annedir, sevgilidir, evdeştir, yoldaştır, aşktır. Onun elleri değince güzelleşir çirkinlikler. Dilinin büyüsünde uysallaşır en kaba söyleyişler. Söz ateşinin kıvılcımını ateşler tan vaktinde. Gülistanından güller gülümser göğe. Dağların doruğundan coşkun ırmaklar koşup gelir sevda çağrısına. Kadın; orta direğidir evin, dayanağıdır.

Bir bakışıyla aydınlanır, karanlık beldeler. Bozkırlara baharlar getirir bir tebessümü. 

Annedir, fedakârlık kelimesi onu anlatmada yetersiz kalır. Evlatlarını bağırlarına basarken gökte yıldızlar halay çeker, mutluğun sevincine. Doğurganlığıyla çoğaltır yeryüzünün bereketini. Lekesiz, tertemiz, karşılıksız sevmenin adıdır anne. 

Efsanelerin içinden taşar Ak ana; bolluğun koruyucusu, hayat veren güçtür. Hem başlangıçtır hem son. Ak ana; topraktır, güneştir. Topraktır, tevazu ve alçak gönüllülükte. Güneştir, şefkat ve merhamette.

Önce içinde çimlendirir ulu çınarların çekirdeklerini, dal dal, yaprak yaprak büyütür nesillerin gürbüz oğullarını, gökçek kızlarını. Ümidin bittiği yerde ümit,  dermanın bittiği yerde derman olur sevdiklerine. İşte bu yüzden her sıkıntının, her acının nidasıdır ‘’anam’’ demek.

Sonra zaman, bir su olup akar. Hayat bir masaldır anılarda kalır yâdı. Ayaklarının altına serilir cennetin bahçeleri.Ayakları altında akan serin bahar ırmaklarıdır cennet. Ve cennet kokan elleriyle şifa verirler her dokunuşta oğullarına. Kutlu Elçi müjdesini gelir. ardından ağlayanlara.

Kadın, sevgilidir,aşktır. Ve ince bir sızıdır sevdalı yüreklerde. Diller, duyguyu ifade etmede lâl olduğu vakitte başlar muhabbet faslı. Akça güvercinler havalanır gözlerin süzgün duruşuna. İnsan, suya bakıp yazmayı diler, rüzgârın dilini öğrenir, içindeki ağacın dalları çiçeklenir. Sevgilinin adı yazılır, pembe gülün yaprağına bülbül seslerinden.

Sevgilidir, cihan fatihlerini ahu bakışlarına köle yapan.

"Şîrler pençe-i kahrımdan olurken lerzân
Beni bir gözleri âhûyazebûn etti felek "

(Benim pençemin (gücümün) korkusundan aslanlar( bile)  titrerken, Felek beni bir ahu gözlüye esir etti.)

Gönül, sevgilinin şalının ucunda bile sürünmeye razıdır:

"O gül endam bir al şâle bürünsün yürüsün
Ucu gönlüm gibi ardınca sürünsün yürüsün.’’

(Boyu bir gülfidanını andıran o güzel, bir kırmızı şala bürünüp yürüsün de, şalının ucu ardı sıra gönlüm gibi sürünsün.)

Aşk derdiyle barışık olduğunu söyleyen şair, bu derdine derman istemez:

"Aşk derdiyle hoşem el çek ilacımdan tabip 
Kılma derman kim helakim zehri dermanındadır.’’ 

(Ey tabip, Aşk derdiyle başım hoş benim; yaramdan el çek sen. Bana derman hazırlama ki senin merhemlerin benim ölümüm sayılır.)

Sevgili; gündüz hayâlde, gece düştedir.

"Yârimin sevdası vardır başımda
Uyansam karşımda, yatsam düşümde
Ne canibe gitsem bile peşimde
Benim ile yoldaş oldu hayâli.’’

Kadın, sevgilidir, ondan gelen her eza ve cefa kabulüdür sevenin. Sevgi, fedakârlık ister. 

"İlk akşamdan vardım kavil yerine,
Bekledim de kömür gözlüm gelmedi.
Bilmem gaflet bastı, yattı uyudu,
Bilmem o yâr bize küstü gelmedi.’’ 

Kadın; annedir, sevgilidir, evdeştir, yoldaştır, aşktır. Onun elleri değince güzelleşir çirkinlikler.
    Dönülmeyen yola gittiğinde anne, söz, boğazda düğümlenir, buğulu gözlerden yaşlar akar. O an anlaşılır ki, yetim kalmıştır insan. Yetimlik, garipliktir kaç yaşında olursa olsun. Ve hüzün vaktidir kalp sesi, dizelerde bir ağıt olur.

Gece karanlığını örtüyor hüznün üstüne birden bire
Korkulu bir rüzgâr uğulduyor bozkır ağaçlarının dallarında
Söz bitiyor gözyaşları sızdıkça solgun yanaklara çaresiz
Anne gitme yetimliğimiz öksüz de kalmasın dünya zindanında

Sokak lambaları birden sönüyor bir korku rüyasında donuyor zaman
Ötelerden ağzı alevler saçan devler yürüyor kentin üstüne
Kalpler kanıyor merhamet ümidiyle endişenin titreyişinde dudaklar 
Anne mavi gözlerinle yüzüme bak yine sığınağım ol kaygılarıma

Bahar geliyor anne sen en çok baharı seversin ve kırmızı gülleri
Bahçede kayısı ağacımız çiçeğe duruyor papatyalar gülümsüyor yine
Senin sevgi kokan sözlerine ötüşüyor kuşlar şen şakrak
Anne uyan seni bekliyor gölgesine oturduğumuz çardak

Kederim sığmıyor içime sen böyle yatarken hâlsiz dermansız
Dağlar taşlar uğunuyor ve bütün yollar tıkanıyor acının çığlığıyla
Şafi’yedir niyazım uzun geceler boyu masum yakarışlarla
Anne ellerimden tut sen olmayınca çıkamıyorum uçurumlardan

Mazinin soluk yollarında geziniyorum çocukluk sevincimle   
Babam kardeşlerim bir masal çağı mutluluğu dağıtıyor anılar
Gönül bakışlarınızla güzelleşiyor yüzümüzdeki tebessüm
Ah anne sen ağlıyorsun ben ağlıyorum gökyüzünde kara bulutlar