Bugünlerde bir kitap üzerinde çalışıyorum. Türkçe dilbilgisi kurallarını tekrar tekrar gözden
geçiriyorum. Noktalama işaretleri sadece anlatımın kolaylaştırıcıları değil anlamın da
kuvvetlendiricisidir. Bu konuda iki referans var. Biri TDK diğeri de Dil Derneğinin yazım
kılavuzu. Elimdeki kitaplar on yıl önceki baskılar olduğu için de kurumların sitelerinden
güncel bilgilerle de karşılaştırıyorum. Ne var ki anadilimizi yorumlamada bile farklı
anlayışlar insanın zihninde koca bir soru işareti yaratıyor ve aklımdaki bilgiler çatallanıyor.
Geçtiğimiz gün, Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencilerinin oluşturduğu grup, Sui
Generis’in sahnelediği “Cevahir” oyununu izledim. Türk ve dünya edebiyatından; Kurtuluş
Savaşını anlatan şiir, anı, öykülerden ve halk ozanlarına ait türkülerin de eklendiği metin,
vücut kullanımının ön planda olduğu nefes ve ritim performansı ile sergilendi. Ekip, oyunun
yönetmeni Hakkı Kuş’un da dediği gibi hiçbir zahmetten kaçınmamış. Oyunun müziklerini de
oyuncular yapıyor. Erbane, davul, bağlama ney ve kemençe türkülere ve danslara eşlik ediyor.
Dekorun ve kostümlerin de sinematografik ve fotografik anlatıma dâhil olduğu bir saatten
fazla süren performansı, nefesinizi tutarak, pür dikkat izliyorsunuz.
Savaş ve özgürlüğü anlatan metinlerde, söylemin hamasi boyuta çekilme tehlikesi vardır.
Oyun için öylesine güzel metinler bir araya getirilmiş ki Anadolu’da yaşanan bu acılar tüm
boyutlarıyla yalın bir dille verilmiş. Çocukların savaşa dâhil olması, kocaman bir ünlem iken
Anzak askerinin savaşın anlamsızlığı üzerine yaptığı vurgu; barışçıl bir parantez açtı. Bu
soru-n- ki parantez içinde ve de dışında üç noktayı yan yana getirip sizi ezberlediğiniz şeyler
üzerinde düşünmeye davet ediyor.
Sui Generis’in kurucusu Hüseyin Akçar’ın da oynadığı gösteride; Eluard’ın Nazım Hikmet,
Yaşar Kemal, Hasan Hüseyin Korkmazgil, Ahmet Arif, Mehmet Akif Ersoy, Arif Nihat
Asya’nın şiirleri adeta virgülle ayrışıp bir başka noktaya açıklık getiriyor ve biri olmadan
diğerinin olmayacağının altı çiziliyor. Erzurum, Sivas, Gaziantep, Kahramanmaraş, İzmir,
Afyon, Eskişehir ve Ankara bütünleşen bir yürüyüşü anımsatıyor.
Tarihin sahnesi değiştikçe bu ülkede saflar da yer değiştiriyor. Kurtuluş mücadelesini anlatan
edebiyatımıza mal olmuş iki büyük metinden biri Mehmet Akif Ersoy’un “Çanakkale” şiiri
diğeri de Nazım Hikmet’in Kuvayi Milliye şiiridir. Çoğu zaman ikisinin bir arada okunması
şöyle dursun; bir arada anılmazlar bile. Bu iki şiiri, aynı cümlenin içinde noktalı virgülle
ayrılan anlam bütünlüğü içinde düşünürüm. Bu oyunda her ikisi de seslendirildi ve anlamını
buldu. Ahmet Arif’in “Anadolu” şiiri köşeli bir parantez açtı oyunda. Köşeli parantez, ne
almak isterseniz isteyin, her şeyi sığdırabilir. Ahmet Arif şiirinde: “Nasıl severim bir bilsen/
Köroğlu'yu,/ Karayılanı,/ Meçhul Askeri.../ Sonra Pir Sultanı ve Bedrettini/ Sonra kalem
yazmaz,/ Bir nice sevda.../ Bir bilsen” diyor. Anadolu, açılan bu parantezi, Yunus
Emre’nin ve Âşık Veysel’in dizeleriyle ifade edilen “Kuran’a bak İncil’e bak /Dört kitabın
dördü de hak /Hakir görüp ırk ayırmak/Hakikatte yüz karası” beyiti yalnızca sözlerle değil
yaşantıyla da zenginleştirmiştir her zaman. Anadolu, yüreği açık olan herkesi sevgiyle

renklendirir. Oyunda da bu renkler şiir ile Antep’in çepiklisi, Eskişehir’in harmandalısı ile
Türkü ile semah ile renklendi.
Oyunun sahnelenmesinde ve kitlelerle buluşması için Sui Generis’in kurucusu oyuncu
Hüseyin Akçar ve Hakkı Kuş’un büyük emeği var. Oyunun sonunda onlara: Aşk Olsun size
Çocuklar! Aşk olsun, dedim. Hem de tırnak içinde.
Dedim ya bugünlerde pek yazı yazmıyorum. Bir kitabın imlası üzerinde çalışıyorum.
Savaşlardan da pek anlamam; ama Anadolu’yu iyi bilirim. Anadolu: Köşeli bir parantezdir
kalbi açık olana, her rengi barındırır. Yeter ki görmeyi isteyin. Anadolu bir “Cevahir” dir.
Bu iki oyuncuya: Hakkı Kuş ve Hüseyin Akçar başta olmak üzere, Sui Ceneris’in tüm
oyuncularına sözümü yinelemek isterim. Aşk olsun size çocuklar; Aşk olsun! Hem de tırnak
içinde!
“Aşk olsun size çocuklar! Aşk olsun!”

Zehra Çam