İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Ekrem İmamoğlu birkaç gün önce sosyal medya hesaplarından, televizyon ilanlarından, basın-yayın organlarından bir kampanya duyurdu... Duyuruya göre, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne fatura borcu olup da ödeme sıkıntısı içerisinde olan vatandaşların faturaları belediye tarafından ilan edilecek ve gönüllü olarak bu faturaları ödemek isteyen hayırsever vatandaşlar da bu listeden fatura seçip İstanbul Belediyesi'ne ödeyecekler ve vatandaşların borçları kapatılacak, belediye'nin alacakları tahsis edilmiş olacak, hayırsever vatandaşlar da bu şekilde bir hayır yapmış olacaklar...

Bu “Askıda” yöntemi önce ekmek ile başladı sanırım. Hatta bu işi başlatan, Eskişehir Odunpazarı Mahallesi'nde bir ekmek fırınıydı diye hatırlıyorum. Şöyle oluyordu; Fırından ekmek aldığınızda isterseniz istediğiniz miktarda ekmeği de askıya asılması için alıyorsunuz. Bu şekilde askıda ekmekler birikiyor. Hali vakti olmayan vatandaşlar da askıdaki bu ekmeklerden ihtiyacı olduğu kadarını ücret ödemeden alabiliyor. Kimse “ Neden aldın?” demiyor. Zaten o ekmekler bağış maksatlı askıya takılan ekmekler. 

Bu yöntemin Osmanlı'da uygulanan "Sadaka Taşı" örneğinden ilham aldığı düşünülüyor. Osmanlı zamanında da sadaka veren ile alanın birbirini tanımamaları için böyle bir yöntem bulunmuş. Belirli yerlere, içerisinde bir çekmece büyüklüğünde oyuk olan taşlar koyuluyor. Sadaka verecek kişi bu taşın içine parayı koyuyor. Sadakaya ihtiyacı olan kişi de ihtiyacı kadar parayı taşın haznesinden alıyor. Sadaka alanı da rencide etmemeyi düşünen bir yöntem...

“Askıda ekmek” uygulamasında askıya fırıncının da kendinden ekmek asıp asmadığını bilemiyorum. Böyle bir uygulamayı düşünen fırıncı mutlaka kendisi de askıya ekmek asıyordur diye düşünüyorum. Yoksa, tamam yoksullar için iyi bir yol bulunmuş oluyor ama eğer askıya kendisi de ekmek asmıyorsa sonuç sadece fırıncı açısından daha çok ekmeğinin satılmış olacağı anlamına gelmiş oluyor...

Bu açıdan bakıldığında “askıda fatura” yöntemini yürürlüğe koyan belediye, yoksul vatandaş için bir çözüm yolu öne çıkarmış oluyor ama peki kendisi yoksul hemşehrilerine belediye olarak bu uygulamada bir özveride bulunmuş oluyor mu? Eğer, kendisi de maddi bir fedakarlıkta bulunmuyorsa sonuçta sadece kendisine olan borçların daha kolay ödenmesi için bir yol önermiş oluyor. Eğer hayırseverler ihtiyaç sahiplerinin faturalarını ödememiş olurlarsa belediye de hem para toplamakta başarısız olmuş olacak hem tebligat, mahkeme, icra, falan bir çok zorluk yaşamış olacak...

CHP İstanbul İl Başkanı Sayın Canan Kaftancıoğlu, İstanbul Belediyesi'nin bu uygulamasından birkaç gün önce sosyal medyada şöyle bir twit paylaştı: 
"Sosyal devlet sosyal adalet olduğunda yandaş zenginlerin vergileri silinmeyecek; öğrencilerin kredi borcu, YOKSULUN FATURASI, esnafın vergi borçları SİLİNECEK. Halka faiziyle geri almak üzere borç teklif edilmeyecek, karşılıksız destek verilecek.”

Evet, Sayın Canan Kaftancıoğlu'nun paylaşımı aynen böyle. Sadece bazı yerler dikkat çeksin diye ben büyük harfle yazdım...

CHP, belediyelerden söz ederken “Merkezi iktidar-Yerel iktidar” tabirlerini kullanmayı seviyor. Yerelde bazı illerde iktidar sahibi olduklarını kabul ediyorlar yani. Canan Kaftancıoğlu'nun yukarıda sıraladığı vaatleri yerelde yapmalarının önünde bir engel yok. Faturaların alacaklıları sonuçta belediyeler... “ Yoksulun faturası silinecek” denildiğine göre, bu yönde bir irade olduğu da ortada... Ama bunu yapamıyorlar. Bula bula “ Askıda fatura” diye bir yol buluyorlar...

Hükümete önerilerde bulunurken nedense çok sınırsız maddi teklifler akıllara gelebiliyor. “ Salgın süresince herkes eve kapansın ve herkese devlet para versin.” “ Salgın süresince devlet bütün alacaklarından vazgeçsin...” Güzel...

O zaman salgın süresince CHP belediyeleri de en azından ödeme güçlüğü içindeki vatandaşların borçlarını silsin... Olmuyor değil mi? 

Ne demişler; Bekara hanım boşamak kolay...