Bilge Kağan, Moğolistan‘da, Orkun Irmağı yakınında, kardeşi için diktirdiği ve kendisi için dikilen anıtta Türk Milletine ve özellikle gelecek nesillere ders almaları için, vasiyetname niteliğinde önemli hatırlatmalarda bulunmaktadır. Bengi taşa, onu yonttururken gönlündeki sözleri yazdırmıştır. Anıta Göktürk Devletinin kuruluşundan yıkılışına ve ardından yeniden bağımsızlık elde etmesine uzanan tarihi seyir ve kendisinden sonra gelecek kuşakların milli şuur edinmesine yönelik tecrübelerini ve uyarılarını kazıtmıştır.

Yazıtta “Türk Milletinin derlenip il tuttuğunu, yanıldığı zaman öldüğünü, buraya vurdum. Ne sözüm var ise, bu ebedî taşa vurdum. Onları görerek, okuyarak bilin! Türk Milleti! Beğleri!

Ey Türk Milleti! Sen, aç olunca tokluk nedir bilmezsin, fakat tok olunca da açlık nedir düşünmezsin!

Kağan atalarım bilge imiş, alp imiş. Buyrukçuları da (vezirleri de) bilge imiş, alp imiş. Beyleri de, milleti de doğru imiş. Onun için ili korumuşlar, ili koruyup töreyi düzenlemişler.

Türk Beğleri, millet, işitin!

Üstte gök basamasa, altta yer delinmese, Türk milleti, senin ilini, senin töreni kim bozabilirdi?

Ey Türk milleti! Titre ve kendine dön!” ifadeleri yad edilmesi gereken önemli ikazlardır.

Türk devletleri, gönülleri Ergenekon odu ile aşkın ocağında karılmış Alp Bilgeler tarafından kurulmuştur. Han buyruklarıyla uz verilmiş, Tanrıdağları’ndan dört bir yana medeniyetler inşa edilmiştir. Fermanlar yazılmış, örsler dövülmüş, köslere vurulmuş, kurultayda buyruklar verilmiş, “Turan” ülkü edinilmiştir.

Türk boyun eğmemiştir, eğmemiştir başını düşmana. Vatanı için arkasına bakmadan meydana atılmış, ondan başkasını ana bilmemiştir. Otağına, ocağına, iline sadık; töresine, adabına, diline tutkun; devletine ve milletine vurgun olmuştur.

Tuna-Volga taştıkça söylenen türküler, Turan coğrafyasına dayanan ülküler, Altay da kutlanan utkular; gönüllerde köz olmuştur.

Türk’ün sarsılmaz imanı ve vatan sevgisi her dönem kendini göstermiştir.

Bu bağlamda son yüzyılda devlet içerisinde kadrolaşan ve devlet aleyhine propagandist eylemler içinde bulunan belli gruplara karşı sözlerini yüksek perdeden dile getiren, atalarının verdiği öğütlerin takipçiliğini yapan Milliyetçi-Türkçü fikir adamları bundan 74 yıl önce 3 Mayıs 1944’te görüş ve duruşlarından dolayı yargı karşısına çıkarılmış ve işkencelere tabii tutulmuşlardır.

Söz konusu şahsiyetler; Mete Han’ı, İlteriş Kağan’ı, Bilge Kağan’ı, İstemi Yabgu’yu, Bayındır Han’ı, Türkmenoğlu Afşın Bey’i ve diğerlerini hatırlayan, hatırlatan, bağlılığını bildiren, izini süren devlet-millet-milliyet sevdası üst düzeyde olan kişilerdir.

Hüseyin Nihal Atsız bunların başında yer almaktadır. Onunla birlikte Zeki Velidi Togan, Alparslan Türkeş, Fethi Tevetoğlu, Nejdet Sançar, Reha Oğuz Türkkan gibi isimler ceza almışlardır.

Resmiye Sabir, “Bağışlama Bizi Veten” isimli şiirindeki, “Unuttuk tarihi öten zamanı/ Unuttuk toprağa tökülen kanı/ Unuttuk ferkini yahşı yamanı/ Bağışlama bizi Veten” ifadeleriyle bir toprağın yurt yapılmasının değerinin hatırlanmasına işaret etmektedir.

Bu çerçevede ülkemiz topraklarını vatanlaştıran, yurt edinmemizi sağlayan, Türk Milletinin ve Devletinin bekâsı için hangi mevkide olursa olsun varlık gösteren ve hiçbir karşılık beklemeyen yüce gönüllü insanlara minnet borcumuz bulunmaktadır.