Allah aşkına söyler misiniz bana, biz ölmeye yeni mi başladık, COVID-19’dan önce ölmüyor muyduk?
Gülmeyin…
Yakın çevremden başlayarak insanların bir bölümünde böyle bir tavır görüyorum, insanlık sanki daha önce ölmüyordu, ilk ölümler yeni başladı!
Geçenlerde bir yazımda, Ayhan Yasan’dan aktararak, “Çin’de her gün 25 bin kişi ölüyor. Almanya’da 2 bin 500, Türkiye’de bin 150, dünyada 137 bin kişi yaşama veda ediyor. COVID-19 virüsüyle mücadele ederken Çin’in ölüm hızı azaldı” demiştim…
Şimdilerde ülkemizde günde 75 civarı kayıp veriyoruz bu virüse…
Diyeceğim şu ki, acaba şu sıralarda ülkemizdeki ortalama ölüm sayısındaki durum nedir?
Her gün 1 150 kişiyi yitirdiğimiz Türkiye’de, bu olaydan sonra bu sayı arttı mı, azaldı mı?

BUNLAR SAYI DEĞİL İNSAN TABİİ Kİ
Öteden beridir insan ölümlerinde rakam verirken çok üzülürüm…
“3 şehit…”
“Trafik kazasına 5 kurban verdik…”
Tarzı cümlelerde içim bir hoş olur…
Hayatını kaybeden her insan için sayı vermek, içimi burkar, “Bu verdiğimiz rakamların her biri bir insan. Onların aileleri var, onlar için gözyaşı döken insanlar var” demek gelir içimden, ancak bazı mesleklerde olduğu gibi, gazetecilikte de maalesef bu kayıpları anlatmanın başka yolu yok…
COVID-19 salgınından sonra da maalesef gün gün hem vakaları hem de ölümleri rakamlarla telaffuz etmek zorunda kalıyoruz…
Oysa her vaka için korkan, her ölüm için gözyaşı döken bir dolu kişi var…
Bütün bunların yanında, ne zaman bir yakınımı kaybetsem yaşadığım hissi de kenara atamam…
Ben, bir yakınımı kaybettiğim zaman cenaze işleriyle uğraşırken, kafamı çevirip de dışarıda hayatın normal seyrinde aktığını gördüğümde hep durup bir düşünürüm: Evet, benim canım yanıyordur, benim için hayat o anda durmuştur amma ve lakin hayatımın dışındaki kişiler için öyle değildir ve onların günlük koşuşturmaları devam etmektedir…
Ve maalesef bu virüs nedeniyle bugüne kadar kaybettiğimiz insanların her birinin arkasından gözyaşı döken bir dolu kişi olduğunu bilmemize rağmen şunu söylemeliyiz ki, dışarıda kalanlar için hayat akmaktadır ve hangimiz giderse gitsin, kalanlar için hayat mücadelesi son hızıyla devem edecektir…

BAŞKA NEDENLERLE DE ÖLÜYORUZ!
Bütün bunları bir kenara koymadan belirtmeliyim ki, virüs nedeniyle büyük sıkıntılar yaşadığımız şu günlerde sadece bugünü değil yarınlarımızı da düşünmemiz gerekiyor…
“ABD’de virüsten ölenlerin sayısı bir ayda 10 bini aştı” derken üzülmeli, endişelenip alınan önlemleri artırmalı ve uygulamalı, beri yandan, ABD’de bundan üç ay önce de her gün 10 bin, bir ayda başka başka sebeplerle zaten 300 bine yakın kişinin öldüğünü unutmamalıyız…
Türkiye’de her gün ortalama 10 kişiyi trafik kazalarında yitiriyorduk…
Şimdi çoğumuz eve kapanınca emin olun bu kayıplarımız azaldı…
Eve kapandığımızdan beri, iki tanıdığımı kanser nedeniyle kaybettim, ancak kanserden kaybettiğimiz kişilerin sayısını dakika dakika takip etmedik hiçbir zaman…
Geçenlerde Dr. Mehmet Akif Erdem yazdı. Sadece 2018 yılında, başka bir virüs olan HIV’den, yani 40 yıldan beri var olup can alan AIDS’ten kaybettiğimiz kişi sayısı 800 bin…

Bu rakamı, bu yaşadığımız günler olmasaydı birçoğumuz öğrenmeyecekti bile…
Ancak bu virüsten kaybettiğimiz 80 bin kişinin neredeyse isimlerini ezberleyeceğiz!
Şunu unutmayalım, ama öyle ama böyle yüzde 80’imiz bu virüs ile bir gün tanışacak…
Bugünlerde yaptıklarımız, aldığımız önlemler, aslında bu virüse yakalanmamak için değil, hepimiz aynı anda yakalanırsak kayıp sayısı ürkütücü boyutlara ulaşacağı için…
Bu virüsün vaka başına ölüm oranı diğer bazı virüslere göre yüksek, ancak bazılarına göre çok düşük. Tehlikeli olan yanı, yayılım hızı ve ihtimalinin yüksekliği…

SONRASINI DÜŞÜNMEYEN ROMANTİKLER!
Diyeceğim şu…
Bırakın Türkiye’deki, dünyada alınan bütün önlemleri önemsemeli ve sokaklara çıkıp rahat rahat dolaşmamalıyız. Çünkü hepimiz aynı anda yakalanırsak, kayıp sayımız inanılmaz düzeyde artacak…
Beri yandan, konuyu, yaşadığımız bugünler geçtikten sonra geriye hiçbir şey kalmayacak düzeyde önlemler alma noktasına da getirmemeliyiz…
Sağlık, güvenlik ve üretim alanında çalışanlardan fedakârlık beklediğimiz günleri yaşıyoruz…
“Sokağa çıkma yasağı şart, 83 milyonun tamamı üç hafta eve kapatılmalı” tarzı yaklaşımlar, “Ne yani biz daha önce ölmüyor muyduk” dedirtiyor birilerine…
“Hükümetin maçası yemedi, sokağa çıkma yasağı uygulamaya cesaret edemedi” yaklaşımı ya dünyadan haberi olmayan romantik bakış açısının ya da hainlik peşinde koşanların işidir, unutmayalım…
Evet, hepimiz her yitirdiğimiz candan sonra üzülüyoruz…
Evet, bize tavsiye edilen her önlemi, sadece kendimiz için değil, beraber yaşadığımız insanlar için de uygulamalıyız…
Fakat “Üç hafta kimse sokağa çıkmasın” diyenlerin, bu virüsten daha tehlikeli işler peşinde koşanlar olduğunu da unutmayalım…