Acil alarm

Bugüne değin tecavüz konusunda pek çok tartışmanın tanığı olduk. Ancak mercekler daima kurbanlar üstendeydi. Kadına yönelik şiddet kapsamında incelenen tecavüz meselesi, çoğu kez mağdurlar üzerinden yürütüldü. Bugünlerdeyse mesele çocuk tecavüzüne gelince toplumsal linç girişimiyle tecavüzcülerin “idam” edilmesi yönünde kampanyalar yürütülüyor. Tecavüzcülere lanet ediliyor, anormal, hasta insanlar olarak adlandırılıyor.

Bu durumun iyi bir yönü artık tecavüzün mağdur üzerinden değil, suçlu üzerinden tartışılmasıdır. Gözlerin suçluya çevrilmesi meselenin doğru yönde ilerlemesi açısından önemli bir adım. Ancak haklı da olsa bunun sadece bir öfke patlaması refleksine dönüşmesi, toplumsal ilerleme açsısından yeterli olmayacaktır. Zira hiçbir mesele neden-sonuç ilişkisinin zemini değişmedikçe farkındalık, aydınlanma, davranış değişikliği ya da yeniliğe yol açamaz ve sorunu çözemez.

Bir erkek sorunu olarak tecavüz

Tecavüz, bir erkek sorunudur. Bu soruna zemin de erkek egemen bir toplumda erkeğin her türlü cinsel isteğinin doyurulmasına hakkı olduğu düşüncesidir. Eril ve dişil düşüncenin ne olduğuna ilişkin dengesini yitiren erkek egemen bir toplum, dişil olma durumunu ve kadınlığı ve kadınsal becerileri küçümser ve bu küçümsemeyi şiddet kültürünün bir unsuru olarak görür. Bütün küfürlerin kadın ve cinselliğine yönelik olması tesadüf olabilir mi? “Anasını avradını…” diye başlayarak küfretmenin ruhtaki izdüşümünü görebiliyor musunuz? Trafikte “kadın şoför len” denilmesinin altında yatan etkeni de unutmamak gerek.

Kışkırtılan kahramanlık

Erkek egemen toplum, erkeklere birçok yalanı yutturuyor ve erkekler, bu mitlerin kahramanı olarak kışkırtılmış oluyor. Bunu sadece bir gelenek ya da bir eğilim tartışması olarak görmek yararlı değildir. Geleneğimize, yaşantımıza sinmiş ne kadar çok mit var. “Erkeğin elinin kiri… Dişi köpek kuyruk sallamazsa, canım o da mini etek giymeseymiş…”

Şalvar giyen köylü kadın da uzun etekli, türbanlı ya da pantolon giyen şehirli kadın da tecavüze uğruyor.

Ya çocuklara tecavüz neyle açıklanabilir? Son kurban 8 yaşındaki Eylül’ün tecavüz ve işkence edilerek öldürülmesinde, mini etek mi var yoksa dişilik mi?

Kurban olarak erkek

Çoğu zaman olanak zannettiğimiz bir şey tam tersine bizim için bir zorluğa ve körlüğe dönüşebilir. Erkek egemen toplumda erkeğe tanınan sözüm ona üstünlük erkeklerin ruhlarına zarar vermiştir ve kendilerine karşı da kadınlara karşı da onları kör etmiştir. Erkekler cinselliklerine bakış açılarında şaşırmış ve şiddetle kuşatılmış durumdadır. Diana Sculy’nin yazdığı “Bir erkek sorunu olarak tecavüz” adlı kitapta Amerika’da tecavüzcülerle yapılan bir araştırmada tecavüzcülerden biri “Neden buna karşı koyduğunu anlayamadım, bana numara yapıyor sandım” demiş.

Erkek egemen bir toplumda kadın, erkeğin cinsel doyumu için sadece bir araçtır ve alettir. Bu nedenle şişme bebek ile  can taşıyan bir kadın arasındaki farkı anlayamayan pek çok erkek(!) var. Erkek egemen toplumun bu körlüğüyle yetişen pek çok erkek, kadının seçim hakkının olması gerektiğini anlayamıyor. Bu nedenle alarmın burada verilip erkeğin iyileştirilmeye gidilmesi zorunlu hale gelmiş durumdadır. Artık birilerinin erkeklere,kadınların da erkeklerin de sadece ve sadece  insan olduğunu anlatması gerek.

grafi bağımlılığı ve tecavüz

Cinsel suçların grafi bağımlılığıyla yakın bağı olduğu tespit edilmiş bir durumdur. grafi, cinsel şiddetin fantastik olduğunu iddia ettiği bir noktaya taşıyarak yüceltir ve bağımlılık arttıkça cinsel şiddet arzusu da giderek artar. grafi de erkek ve kadın arasındaki cinsel eylem alçaltılarak sömürücü ve yozlaştırıcı bir hal alır. Uyuşturucu bağımlılığından daha fazla olduğu tespit edilen bu bağımlılığın sanayi toplumlarında giderek arttığı, bu tehlikenin ve insana verdiği zararın zannedildiğinden daha fazla olduğu da bilinen gerçek.

Sanayi toplumu sorunu

Tecavüz, insanın ilkelliği ile yakından bağlantılıysa da (her ne kadar araştırmalar sınırlı olsa da) sanayi toplumundan önce bu kadar yaygın değildi. Aynı kitaptaki bilgilere göre sanayi toplumu öncesindeki aşiret toplumlarında yapılan araştırmada 34 topluluktan 8’inde tecavüz görülmediğini, 12’sinde seyrek görüldüğünü, 14 toplumda ise hiç görülmediğini tespit edilmiş.

Vicdan ve hukuk arasında uçurum

Tecavüzün en çok görüldüğü ülkelerden birisi de özgürlükler ülkesi Amerika Birleşik Devletleri’dir. Peki neden özgürlükler ülkesi olmasına rağmen ABD’de tecavüz vakası çoktur?

Erkek egemen bir toplumun yasalarındaki bakış açısı da “erkeğe” göre şekillendiğinden kanunlar, bu konuda kadının nerede mağdur sayılacağının terazini dengeleyemiyor. Zira hukuk kurallarını şekillendiren erkekler, kadının bedenini erkeğin mülkü sayan, hem toplumsal hem de dinsel kurallara göre kadının bedenine zorla sahip olmayı bir değiş tokuşa indirgeyen anlayıştan beslenmektedir. Bu nedenle de toplumda “vicdan ve hukuk” arasında uçurum oluşmaktadır.

Tecavüzcüyü yargılamanın geleneğinizle ve anlayışınızla yakın bağı bir gerçektir. Hindistan’da tecavüz suç değil. Aynı ülkede kadınlar, kocaları öldüğünde onlarla birlikte yakılmaktadır. Ülkemizde de vicdani tepki veren insanların, tecavüzcüler için idam istemesine (ülkemizde hapishanelerde tecavüzcülerin öldürüldüğü bilinmesine) rağmen;cinsel şiddet içeren suçlarda sanıkların çoğu kez serbest ya da az ceza görmesi sizce bir tesadüf mü?

Sokaktaki adamdan, sanatçısında kadar vicdanla konuşan adamın “İdam” dediği bir yerde aklı başında kanun adamlarının susmasını ya suçluya hükümden kaçmasını başka neyle açıklayabiliriz? Ancak burada vicdanın da duygusal zeminden arınması ve linç  kültütünden uzaklaşması da şarttır. 

Kestirmeden çözüm yok

Hem toplumsal hem bireysel olarak derinlerde kökleşmiş olan tecavüz sorununu kestirmeden çözmek mümkün ve “İdam” demek yeterli değildir. değildir. Erkeğe ve kadına bakış açımızın temellerini yeniden tanımlamak ve ona göre ruhumuzu insan olmanın onuruyla yıkamadıktan sonra hukuksal bir zemin oluşturamayız. Hukuk, yazılı kuralları esas alır, kanundaki hükümler de önce erkek egemen bir anlayışla yazılıyorsa hukuk adamının vicdanı başka türlü çalışsa bile vicdanına göre çoğu kez davranamaz.Özgürlükler ülkesi bile olsak sorunla yeniden yeniden yüz yüze geliriz. 

“Aynı sebepler aynı sonuçları oluşturur.”

Hayatın basit bir kuralı vardır. “Aynı sebepler aynı sonuçları oluşturur.” Vicdanın emrettiği şeylerin yaşanması; hukukun "egemen" olana göre değil, evrensel etik kurallarına ve insan haklarına uygunluğu ve bu hakkın tabana yayılmasıyla mümkün olabilir. Siz buna uygun sağlıklı ortam oluşturmaz, sağlıklı bireylerin yetişmesine olanak tanımazsanız ya da bu çirkinliği önleyici önlem almaz, denetimi ve yargısıyla caydırıcılık yapamazsanız;  kadınlardan çocuklara doğru evrilen kanayan yara dinmez.

Dolayısıyla “sebep” olan temele ulaşmak için örülen duvarlar yıkılmalı yeni temeller atılmalıdır. İnsan olmanın ne olduğunu hem erkeğe hem de kadına yeniden tanımlamak, yeniden anlatmak gerekir. Çünkü insan kendinin ne olabileceğini tanımlayamazsa karşı tarafın da ne olması gerektiği konusunda fikir yürütemez. Bu nedenle bugüne kadar tecavüz sorunu mağdurlar üzerinden tartışılmış, kadınlar "O erkekleri de kadınlar yetiştiriyor" diyerek bıçağı bir kez daha kendi bedenlerine saplamışlardır.

İnsan olmak hakkını almak, yaşamak ile haddini bilmek arasında durur.Tecavüz sorunu başta olmak üzere tüm meselelerde hukuksal sistem, bir erkek ya da kadın önce kendine şunu sormalı!

Hak nerede, had nerede?