Eskişehir Kırım Türkleri Kültür Yardımlaşma ve Spor Kulübü Derneği, açıklama yaptı. Açıklamada : "77 yıl önce takvim yaprakları 18 Mayıs 1944 tarihini gösterirken, dünya tarihinde bir insanlık felaketi yaşandı. Kırım’lı atalarımız binlerce yıl huzur, güven ve onurla yaşadıkları Atayurtları olan Kırım’dan bir gecede topluca sürgün edildiler.

1783’de işgalciler tarafından ilhak edilen Kırım topraklarının sakinlerinde huzur kalmamıştı. Yıllarca uygulanan baskı ve yıldırma politikalarıyla topraklarından göçe zorlandılar. En nihayet göçmeyip vatanında kalan 400 bin Müslüman Kırım Türkünü de 18 Mayıs 1944 günü zorla Urallara, Sibiryaya ve Özbekistan çöllerine sürgün ettiler. Çoğu kadın, çocuk ve yaşlılardan oluşan bu mazlum inşaların yarıdan çoğu, bu ağır sürgün şartlarına dayanamayıp yollarda hayatlarını kaybettiler.

Sovyet Rusyası önceden hazırladığı bu sinsi planı 18 Mayıs 1944’yılında hayata geçirdi. Öncesinde eli silah tutan Kırım Tatarlarını ihtiyat ordusuna alarak Kırım’ın köy ve şehirlerini savunmasız bıraktı. 

Geriye kalan çocukları, kadınları ve yaşlıları da gece yarısında dipçiklerle uyandırarak köy meydanlarında topladılar. Bütün gün güneşin altında feryat-figan eden bu masum soydaşlarımızı kamyonlarla tren istasyonlarına taşıdılar. 

İtiş-tıkış, yük vagonlarına kilitledikleri bu insanları yaklaşık bir ay sürecek olan yolculuğa çıkardılar. O kargaşa da farklı vagonlara karışan çocuklar bir daha analarını ve kardeşlerini hiçbir zaman göremediler. En temel ihtiyaçların bile karşılanmasına izin verilmeyen bu hüzün trenlerinde ne bir tuvalet ne de bir oturak mevcuttu. Bu ağır yolculuk şartlarına dayanamayan yaşlılar, çocuklar ve hasta olanlar birer-ikişer hayatlarını kaybetmeye başladılar. Vagon kapıları sadece bu cesetlerin kurda-kuşa yem edilmesi için aralandı, cenazelerin defnine bile izin verilmedi. 

Trenler 25-30 gün süren yolculuğun sonuna ulaştığında her üç soydaşımızdan ikisi hayatını kaybetmişti. Geriye kalanlar Rus köylerine birer ikişer dağıtılarak en ağır işlerde köle gibi yarı aç yarı tok çalıştırıldılar. Barınakları, kapısı bacası olmayan saçak altları, yiyecekleri ise önlerine atılan kuru ekmek parçalarıydı.

Kırım’da bir köy her nasılsa gözden kaçmış sürgün edilememişti. Onları da sizi Türkiye’deki akrabalarınızın yanına göndereceğiz diyerek bindirdikleri gemiyle birlikte Karadeniz’in derin sularında batırdılar.

Yapılan bu muameleler sürgün kılıfına bürünmüş apaçık bir soykırımdı. Bir demir perde ülkesi olan Sovyetler Birliği bu soykırımı dünya kamuoyundan yıllarca gizledi.

Sovyetlerin dağılmasının ardından acıklı sürgün hatıralarıyla Atayurtları Kırım’a dönebilen soydaşlarımızın sayısı ancak 300 bin civarındadır. Bugün Urallar’da ve Sibirya’da Kırım’a dönemeyen ve yok olmaya terkedilen soydaşlarımızın sayısı belli değildir.

16 yaşında sürgün edilen bir çocuk Kırım’a geri döndüğünde 60 yaşında bir dede olmuştu. Evlerine geri dönüp gelenler ise işgalci Rus komşularından evlerini geri alamadılar. Sıfırdan hayata tutunmaya çalıştılar. Fakat tarihler Şubat 2014’ü gösterdiğinde zalim Rusya Kırım’ ı tekrar işgal etti.

Bu insanlık ayıbını kınıyor, zorlu şartlar altında ayakta durmaya çalışan Kırım’daki kahraman soydaşlarımızı gönülden destekliyor, sürgünde hayatını kaybeden kardeşlerimizi rahmetle anıyoruz." İfadelerine yer verdi.