Nazım Hikmet bu sözü, benim kullanacağım bağlamdan çok farklı bir bağlamda kullanmıştı şiirinde... Kalabalıkların göz göre göre ezildikleri halde birleşip mücadele etmemelerinden ve sömürü düzeninin devam etmesinden kalabalıkları sorumlu tuttuğunu belirttiği bir şiirdir, bu bölümün geçtiği...

Ben de kalabalıkları suçlayacağım ama neden bir araya gelip mücadele etmedikleri için değil, neden bir araya gelmekten vazgeçemedikleri için, neden maske takmadıkları için...
Ülkemizde ilk Corona vakasının açıklandığı günden bugüne kadar geçen sürede etrafımızdaki insanların davranışlarına herkes kendi penceresinden şahit oluyor. Ben de kendi çevremdeki davranışlara tanıklık ediyorum. Şunu itiraf ediyorum, 33 yıl fiilen hekimlik yapan iki emekli hekim olarak eşimle birlikte ne kadar uyarsak da yakın çevremizi bile maske ve mesafe konusunda ikna edemedik. Neden insanların tıbbi bir zorunluluk karşısında bu kadar direnç gösterdiklerini de bir türlü anlamış değilim...

Pandemi sürecinde önlem alınması çağrılarına özgürlüğün kısıtlanması, önlem alanlara da iradesini bir üst iradeye kolayca teslim edenler diye bakan bir kısım yazar-çizer grubu var. Çok yanlış yapıyorlar ve insanları da yanlış yönlendiriyorlar...

Neredeyse istisnasız olarak bütün tıbbi süreçler bireyin özgürlük alanına müdahale etmektir zaten. Koruyucu hekimlik de tedavi edici hekimlik de...Koruyucu hekimlikte aşı başta olmak üzere yapılan müdahaleler, izolasyonlar, sınırlamalar mevcuttur. Tedavi edici hekimlik zaten size saat saat hangi ilaçları alacağınızı dayatır. Modern tıptan, ihtiyacınız olduğunda yardım istiyorsanız bu gerçekleri bilecek ve kabul edeceksiniz. Öyle hem ben canımın istediğini yaparım hem de tıp bizi kurtarsın diye bir şey olmaz...

Sadece ülkemiz değil, gelişmiş diye düşündüğümüz birçok ülke insanları da çok kötü bir sınav verdiler pandemi karşısında. Liberalizm, demokrasi, özgürlükçülük şartlarının en sonunda topluma karşı pek de sorumluluk hissetmeyen, kendi ihtiyaçlarının, konforunun, zevkinin kutsandığı bireyler yaratmaya yatkın olduğunu gözlemledik bu süreçte. Birey haklarını çok da kutsallaştırmayan, toplum adına gerektiğinde müdahale edebilen sistemlerin bu türden salgınlar karşısında daha başarılı olacağı görülüyor... 

Batıcı, özgürlükçü, liberal düzen savunucularının bu tecrübeden ders çıkarmaları gerekiyor... Bireyi fazlaca yüceltmek de sonunda her istediğini keyfine göre yapabileceğini özgürlük sanan, etrafındaki hiç kimseye karşı bir sorumluluk hissetmeyen, tıbbi kurallara bile baş kaldırmayı marifet sanan ucubik insanlar ortaya çıkarabiliyor...