Sevgili arkadaşım Hakkı Kutlu ile öyle pek sık sık görüşmeyiz... Hatta telefonda ilk sözlerimiz sitemle başlar, ama birbirimizi anlarız, aslında kafalarımız da farklı çalışır... Aynı şeyi farklı örnek ve şekillerde anlatırız. Aslında sürpriz oldu, "Bizim siteye yazsana" dedi. Hiç öyle bir tecrübem yok, ama adımız siyasetçi ya, deneyelim dedik. 

Tam da 27 Mayıs'a denk gelecek gibi oldu, bu yazıyla başlayalım dedik.

İnşallah beni "köşe kadısı" olarak da görmezsiniz... 

Demokrat Partili herkes için Mayıs ayının 27'inci günü kapkaradır.

Acaba her 27 Mayıs sadece Demokrat Partililer için mi kara gün? 

Demokrat Partili ve Demokrat Partinin İl Başkanı olarak sormuyorum bu soruyu... İnsan olarak soruyorum.

Bence, Türk Demokrasi tarihinin en utanç verici günüdür. Daha doğrusu Demokrasi için kara lekelerin başlangıcı ve ilham kaynağıdır 27 Mayıs. 

27 Mayıs'ı yapan utanmazlar tarafından bu gün, yıllarca Millete Bayram olarak kutlatıldı. 27 Mayıs darbesini sadece emir komuta zincirinden kopuk Yüzbaşı ve Albayların yaptığı bir kalkışma olarak değerlendirmiyorum. 27 Mayıs bana göre üç merhaleden ibaret. Öncesi, kalkışma, yassıada, yargılanmaları ve sonuçları... 27 Mayıs öncesini değerlendirmek için sadece 1950-1960 arasına bakmamak gerektiğini düşünüyorum. 

Aziz Atatürk dünya konjoktüründe faşizm ve komünizm gibi tek partili despot rejimlerin tabiri caizse moda olduğu bir zamanda iki kez çok partili sisteme geçiş yapmaya çalışmış, maalesef partiler kapanmak zorunda kalmıştı. Atatürk sonrası dönem benim için yumuşatılmış faşizm dönemidir. 

Meclis kürsüsünden faşist Almanya ile ittifak yapmak gerektiğini söyleyen milletvekilleri dahi olmuştur. Atatürk sonrası dönem "Bürokrasinin Altın Yılları" kabul edilir. Cumhuriyet Halk Partisi'nin kongre kararı ile Valiler aynı zamanda fiili CHP İl Başkanı olmuşlar, Devlet ve Parti iç içe girmiştir. İnönü Milli Şef ilan edilmiş, Atatürk'ün resmi paralardan çıkarılmış, Devlet dairelerinde Atatürk'ün resimleri yerine Milli Şefin resimleri asılmıştır.

Kısaca CHP ve Bürokrasi, Cumhuriyet tarihini 1938'den başlatmak için her türlü baskıyı uygulamıştır. 1938 sonrası ceberrut Devlet Milletin inancını diyazn etmiş, Kur'an okuyan evleri basmış, vergi veremeyen insanları hapise tıkmış, kendi aleyhinde her türlü yayını neşriyatı ezmiştir. Örneğin Sabattin Ali öldürülmüş, Nazım Hikmet'i hapse atmış, Nazım Hikmet Demokrat Partinin affı ile hapisten çıkabilmiştir. 

Nihal Atsız ve arkadaşları da işkenceden geçirilmiştir. 2. Dünya Savaşını faşizmin kaybetmesi sonucu batı blokunun baskısı ile Türkiye çok partili sisteme geçmek zorunda kalmıştır. 
Adnan Menderes ve arkadaşlarının Demokrat Parti'nin katıldığı 1946 seçimleri Türk Demokrasi tarihinin utanç günlerinden biridir. Asker ve polisin gözetiminde insanlara açık oy kullandırılmış, sandık başında insanlar sopalanmış, kullandırılan oylar gizli sayılmıştır. Bu seçim tarihe sopalı seçim olarak geçmiştir. 1950 seçimleri faşizme, baskıya karşı gerçek bir Millet ihtilalidir.

1950 dönemi sonrası Milletin insan muamelesi gördüğü dönemdir. 10 yıllık dönemi anlatmak için yer ve sizlerin zamanı yeterli olmaz diye düşünüyorum. 
1960 kalkışmasını yapanların dayanaklarının mesnetsizliği ile ilgili bir örnek vereyim. Demokrat Partinin Atatürk ilkelerinden aykırı davrandığına ilişkin mesnetleri ibretliktir. 
Atatürk’ün resmini paralardan çıkartan, Devlet Dairelerinden çıkartan 1938 öncesi yok gibi davranan Milli Şef dönemi...
Atatürk'ün itibarını iade ederek paralara resmini basan, yıllardır bitmeyen Anıtkabir'i bitiren, 'Atatürk'ü sevmek milli ibadettir' diyen Cumhurbaşkanına sahip olan Demokrat Parti... 

Sizce kim Atatürk karşıtı...Milli Şef dönemi mi yoksa Demokrat Parti mi... 

27 Mayıs kalkışması ve darbesi Türk Ordusu'nun disiplin ve geleneği dışında, bir Yüzbaşının, General'e emir verdiği komitenin organizasyonudur. Darbe sonrası komite 200'e yakın Generali ve 5 bine yakın Subay ve Astsubay'ı emekli ederek cuntasını güçlendirmiştir. Menderes ve arkadaşlarının Yassıada'da gördükleri muamele, sefil ve rezil insanların gösterisidir. Demokrat Parti yöneticilerinin yargılanmasının özeti Hakim Salim Başol'un cümlelerindedir. Başol, "Sizi buraya tıkan kuvvet böyle istiyor" diyerek rezilliği ve sefilliği devam ettirmiştir. Bu sefil ve rezil süreç Menderes ve arkadaşlarının katledilmesi ile neticelenmiştir. 27 Mayıs'ı yapanlar hazırlattıkları anayasa ile ömür boyu senatör olmuşlardır. 27 Mayıs'la 1938 sonrası faşist, üstenci ve seçkin zihniyet Millet iradesi ve milletten intikamını, milletin seçtiği insanları asarak almışlardır.

27 Mayıs sonrası Cunta hastalığı maalesef Ordumuza sirayet etmiştir. 27 Mayıs cuntacılarının büyük günahlarından biri de budur. Ordu içerisinde 1963, 1965, 1967'de cunta faaliyetleri, 71 muhtırası, 80 darbesi, 28 Şubat ve 15 Temmuz kalkışmaları ile eline silah alan meşru iktidarları yıkmaya kalkmıştır. 

Roma döneminde yaşayan şair Juvenal'in dediği gibi "Muhafızları, kim Muhafaza edecek"tir...

Demokrasi ve özgürlükleri nasıl koruyacağız? 

27 Mayıs darbesi, garip Milletin vergileri ile aldıkları maaşları düşen, kendilerine ait oldukları zannettikleri makamlarını kaybedenlerin, Türk Milleti ve bu topraklara ait olmayan bir güruhun hazırlığı, tahriki ve eylemi ile gerçekleşmiştir. Bu güruh Türk Milletinin irade göstermesini ve insan muamelesi görmesini hazmedememiştir. Köpek davası, bebek davası iddiaları ile ibret vesikası olarak Menderes, Zorlu ve Polatkan'ı katleşmiştir. 

Katillerin rezilliğinin ve sefilliğinin en alçak tarafı da, idam masraflarını katlettikleri insanların ailelerinden talep etmeleridir. 1974 yılında Türk Devleti Kıbrıs'a garantörlük hakkını kullanarak müdahale etmiştir. Bu garantörlük hakkı idam ettikleri Menderes ve Zorlu'nun 1959 yılında yaptıkları antlaşma ile sağlanmıştır. Adnan Menderes ve arkadaşları Millete hizmet etmenin bedelini canları ile ödemişlerdir.

Demokrat Parti'nin kökleri Milletin kendisidir. Bu vesile ile Milletimizin, Eskişehir'li hemşehrilerimizin bayramını kutluyorum. Milletimize hizmet eden Rahmetli Menderes ve arkadaşlarına rahmet diliyorum. 

Onların katillerini de Mahkeme-i Kübra'ya havale ediyorum.