Eskişehir İl Sağlık Müdürü Doç. Dr. Uğur Bilge, 17 Mayıs Dünya Hipertansiyon Günü nedeniyle bir mesaj yayımladı.

Yayımlanan mesajda, hipertansiyonun belirtilerinden bahseden İl Sağlık Müdürü Bilge, her yaş grubundan vatandaşın yılda en az bir kez tansiyonlarını göstermeleri gerektiğini belirterek, “Kan basıncı, kalbin kanı pompalarken damar duvarında oluşturduğu basınçtır. Kan dolaşımının sağlanması için gereklidir. Bu basıncın istenilen değerlerin üzerinde olmasına hipertansiyon denir. Toplumun yüzde 20’sinde hipertansiyon vardır. Bu oran 45-54 yaş grubunda yaklaşık yüzde 40, 55-64 yaş grubunda ise yaklaşık yüzde 50 civarındadır. Hipertansiyonun başlıca belirtileri; baş ağrısı, çarpıntı, nefes darlığı, yorgunluk, burun kanaması, yol yürüme ve merdiven, çıkmada zorlanma, bazen çok sık idrara çıkma, gece uyurken uykudan kalkıp idrar yapma ve bacaklarda şişliktir. Kan Basıncının çok yükseldiği durumlarda, çift görme, dilde peltekleşme, yüzde veya vücutta karıncalanma olabilir. Bu belirtilerin hiçbirisi hipertansiyona özgü değildir, başka hastalıklarda da izlenebilir. Tansiyon hastalarının büyük bir kısmı kendisinde tansiyon olduğunun farkında değildir. Bu nedenle toplumun her yaş grubundan bireyler yılda en az bir kez tansiyonlarını kontrol ettirmelidirler” ifadelerini kullandı.

“Hipertansiyon tanısı, sadece kan basıncı ölçümü ile mümkündür”

Hipertansiyonun başlıca nedenlerinden ve hipertansiyon tanısının nasıl konulduğundan bahseden Doç. Dr. Bilge, “Hipertansiyonun başlıca nedenleri, aile bireylerinde hipertansiyon olması, cinsiyet, şeker hastalığı, kilolu olma, sigara, alkol, stres, yetersiz fiziksel aktivite, sağlıksız beslenme, kullanılan bitkisel ürünlerdir. Hipertansiyon tanısı, sadece kan basıncı ölçümü ile mümkündür. Bu nedenle hipertansif olmasa bile tüm hastalar, yılda en az 1-2 kez kan basıncını ölçtürmelidir. Sağlıklı bir kan basıncı ölçümü yapılabilmesi için kan basıncı ölçümünden yarım saat önce egzersizden kaçınmalı, bir şey yememeli, kafein almamalı ve sigara içmemelidir. Hasta en az 5 dakika istirahat etmelidir. Koldan tüm giysiler çıkarılmalıdır. İlk ölçümde tansiyonun yüksek çıkması hipertansiyon tanısı koydurmaz. Hastanın, doktorunun önereceği sıklıkta ölçülen ve kaydedilen kan basıncı değerlerine göre hipertansiyon hastası olup olmadığına karar verilir. Ancak ilk ölçülen kan basıncı değeri, 210 / 120 mmHg’den fazla ise hipertansiyon kabul edilmelidir. Ölçümler mutlaka deneyimli kişiler tarafından yapılmalıdır. Kan basıncınızı kendiniz de ölçebilirsiniz. Elektronik bilek ve koldan kan basıncı ölçen aletler kullanılabilir, ancak bu aletlerin güvenilirliğini anlamak için civalı bir tansiyon aleti ile karşılaştırma yapılması uygun olur. En doğru sonuç veren tansiyon aleti civalı ölçüm cihazlarıdır” dedi.

“Hipertansiyon tedavisi ömür boyudur”

Hipertansiyonun tedavi edilebilir bir hastalık olduğunu açıklamalarına ekleyen Doç. Dr. Uğur, “Hipertansiyon tedavisi ömür boyudur. İlaçlar ile kan basıncı normal sınırlara düşer, ancak tedavi kesilirse kan basıncı yine eski değerlerine ulaşacaktır, bu nedenle tedaviye ara verilmemelidir, en az yılda bir kez doktora kontrole gidilmelidir. Tansiyon hastalığı bazen başka bir hastalığa bağlı olarak ortaya çıkar. Bu hastalığın tedavi edilmesi ile tansiyon hastalığı düzelebilir veya daha düşük doz ilaç tedavisi verilebilir. Hipertansiyon, beyin kanaması ve felç, gözde görme kaybı, kalpte kalp yetmezliği ve kalp krizi, böbreklerde böbrek yetmezliği, bütün damarlarda da daralmalara neden olabilir. Kan basıncı değerleri normal sınırlarda tutulursa hipertansiyon hastaları bu sayılan hastalıklardan korunurlar. Yüksek tansiyonu olan bireylerde ilaç tedavisinin uygulanması kan basıncı kontrolü için tek başına yeterli olmamakta, başarılı bir sonuç için mutlaka sağlıklı yaşam davranışlarının geliştirmesi gerekmektedir. Bu nedenle yüksek tansiyonu olan kişiler sağlıklı beslenmeli, fazla kilolu ya da obez ise kilo vermeli, fizik aktiviteleri düzenli yapmalı, tuz kullanımı azaltmalıdır” şeklinde belirtti.

"Yemeklerin tadına bakılmadan tuz ekilmemelidir"

Tuz tüketimine dikkat edilmesinin öneminden de bahseden Bilge mesajında şunları dile getirdi:

“2017 yılında DSÖ işbirliğinde Sağlık Bakanlığınca gerçekleştirilen ‘Türkiye Hane halkı Sağlık Araştırması (Bulaşıcı Olmayan Hastalıkların Risk Faktörleri 2017)’na göre günlük kişi başı tuz yaklaşık tüketiminin 10 g/gün olduğu saptanmıştır. Günlük tuz tüketimimizin yüzde 57’si yemeklerden yüzde 30’u ekmeklerden, yüzde 13’ü de sofrada eklediğimiz tuzdan oluşuyor. Kahvaltılıklar tuz tüketiminden büyük oranda sorumludur. İlk iki sırada da peynir ve zeytin geliyor. 10 gramlık düzeyin hala DSÖ’nün belirlediği 5 gramlık değerin 2 katı kadar olduğu görülmektedir. Tuz tüketimine dikkat edilmeli, yemeklerin tadına bakılmadan tuz ekilmemelidir. Düzenli muayene ve tetkiklerle hastalığın takibine önem vermeli, ilaçlarını önerilen dozda ve sürede, aksatmadan kullanmalı, kan basıncı düzenli izlenmelidir. Ramazan boyunca oruç tutmak, toplam kolesterol ve kötü huylu kolesterol (düşük yoğunluklu lipoprotein) düzeylerini düşürür. Hipertansiyonu kontrolde olanlarda oruç nedeniyle kan basıncında bir değişiklik beklenmez. Diabetik hastalar için tıbbi, beslenme ve fiziksel aktivite danışmanlığı gereklidir. Bu nedenle bu hastalar ilgili hekimlere başvurarak oruç tutup tutamayacaklarını öğrenmelidirler. Oruç tutmada ısrarcı olan diabetik hastalar tedavilerinde kendi başlarına değişiklik yapmamalı ve mutlaka doktorlarının önerilerine uymalıdırlar. Oruç tutan diabetik hastaların kan şekerlerini daha sık takip etmeleri önerilmektedir.”