“Sırtında yumurta küfesi yok ki” diye bir deyimimiz var. Çeşitli anlamlarda kullanılıyor. Kullanıldığı anlamlardan biri de, “Sorumluluk aldığında riske edecek bir şeyin yok ki, kaybedeceğin bir şey yok ki” anlamı...
Televizyonda Fatih Altaylı'nın sunduğu programda Dr. Serdar Savaş ile Prof. Dr. Ateş Kara'nın, Koronavirüs yayılımına karşı alınması gereken önlemlerle ilgili yaptıkları tartışmayı izledim. Sayın Ateş Kara şu an bilim kurulu üyesi ve neredeyse her gece televizyonlarda aydınlatıcı bilgiler veriyor. Yaklaşımları genelde tıbbi çerçevenin dışına taşmayan, sınırlı,sorululuk anlayışıyla yapılan yaklaşımlar gibi görünüyor. Konu dışı yönlendirmelere de pek prim vermiyor.
Sayın Serdar Savaş'ın da değerli bir hekim olduğuna şüphe yok. Geçmiş tıbbi kariyerine bakıldığında mesleki birikimi şüphe götürmeksizin anlaşılıyor zaten. Fakat Sayın Serdar Savaş'ın geçmişinde ciddi bir siyasete atılma girişimi var. Demokratik Sol Parti ile organik bir bağı olmuş, profesyonel siyasetle çok yakın ilgilenmiş. Yaklaşımları tıbbi yaklaşımların yanında epey yoğunluklu siyasal yaklaşımlar da içeriyor. Sakıncası var mı? Bence yok... Aslında söylediği şeylerin de neredeyse tamama yakını doğru... Ama...
İzlediğim programda Sayın Serdar Savaş, hastalık tümüyle ortadan kalkana kadar sokağa çıkma yasağı ilan edilmesini, bu süre boyunca da işe gidemeyen herkesin maaşlarının ve hatta zaten işsiz olanların da asgari bir geçim ücretlerinin devlet tarafından ödenmesi gerektiğini söylüyor. Sayın Ateş Kara bu öneriye beklenen coşkunlukla katılmıyor...
Hastalığın öngörülen tahmini süresi de konuşuluyor ve belki de bir yıldan fazla sürebileceği de ifade ediliyor. Fatih Altaylı bu bilgi üzerine devreye giriyor ve Sayın Serdar Savaş'a, devletin 1 yıl süresince bütün ekonomik hayatı durdurmasının, herkese çalışmadan aylık ödemesini yapmasının mümkün olup olmayacağını soruyor. Sayın Savaş; elindeki bir tabloyu gösteriyor ve “Eğer yapmazsanız, işte şu kadar insan ölür” diye cevap veriyor...
Sayın Savaş'ın söylediklerinde yanlış bir şey yok aslında. Hiçbir risk kalmayana kadar, gerekirse 1-2 yıl devlet herkese evinde maaş ödese... Hatta el arttıralım, asgari ücret kadar değil, en yüksek memur maaşı kadar maaş ödese... İtiraz edilebilecek bir şey var mı bu önerilerde?
Yine başka bir tartışmada, aynı konudan konuşulurken Halk TV'de bir ekonomist “Gerekirse devlet elindeki bütün parayı son kuruşuna kadar maaş olarak harcamalı” dedi. İtiraz edilecek bir şey var mı bu sözlerde? Sosyal devlet elindeki parayı son kuruşuna kadar vatandaşa vermeyecek de ne yapacak?
Fakat işte kazın ayağı öyle değil... Ülkeyi yönetenlerin sırtlarında yumurta küfesi var. Salgın sonrasındaki ülkeyi de düşünmek zorundalar. Uluslararası ilişkileri düşünmek zorundalar, ülke ekonomisinin sürdürülebilirliğini düşünmek zorundalar vs...
Bizim sırtımızda yumurta küfesi yok...