Bugün hepinizin çok kolay ulaştığı, gün içinde onsuz yapamadığı modern çağın devrimi İnternet’in henüz ismi bile konmamışken, 1989 yılında Ege Üniversitesi’nde staj yaparken ‘çet’ yapıyordum efendim bendeniz…

Ama bu şehrin beni tanıyan kişileri, beni ‘sanal âlemden’ uzak bellediler niyeyse…

Bugün sizin neredeyse girip yüzüne bakmadığınız ‘internet siteleri’ daha yeni yeniyken, İstanbul’da, 2000 yılında; internet henüz cd’ler ile satılırken, bendeniz chivi.com isimli bol eğlenceli, rahatsız ederken düşündüren adreste çalışıyordum efendim…

Ama bu şehrin beni tanıyan kişileri, beni ‘sanal âlemden’ uzak belletmeye çalışıyor niyeyse…

Bugünlerden tam iki yıl önce, Mehmet Akif Erdem, bir medya şirketi kurup, hem sağda solda konuşup hem de yazarak, “Konvansiyonel basın bitti, yaşasın sanal dünya” nidaları atınca tahrik olmuş, “Siz kimsiniz de konvansiyonel basını bitirmeye kalkıyorsunuz” demiş ve aralarına katılmıştım bir Truva atı olarak!

Hatta amacımı da o siteden ifşa etmiştim açık açık: “Buraya geldim, amacım bu şirketi batırmak!”

Ne mutlu ki bana amacıma ulaştım ve bu işe yeltenenlere büyük bir ders verdim!

Ama adamlar haklıymış, buruşturulup kenara atılan onlar değil, ben oldum!

“Çok yoruldum, çok bunaldım, çok yaşlandım” bahanesini uydurup ağustos ayında ‘konvansiyonel basından’ ayrılınca, gerçeklerle karşılaştım: Aslında konvansiyonel basından ayrılan ben değilmişim, o benden ayrılmış efendim…

Ortada kaldım resmen!

Konvansiyonel basın beni istemiyor, içinden atıyor; ama yeni medya benden bir türlü vazgeçmiyordu!

Tekliflere, ısrarlara, baskılara daha fazla direnemedim ve yeni medyadaki üçüncü macerama atılmaya karar verdim!

Şaka şaka…

Benimle çalışmak için gelen ilk teklifi kabul ettim efendim…

İbrahim Gültekin sağ olsun, “Ne dersiniz beraber çalışır mıyız” deyince hiç ikiletmedim. Zira biraz sessiz kalsam o anda vazgeçebilirdi diye korktum…

Efendim, eskisehirhaber.com neden kimsenin istemediği, sokakta görse kaçtığı, eski kafalı zannedilen, insanların adeta covid 19’luymuş gibi davrandığı birisiyle çalışmak istedi ki…

İbrahim Gültekin’in bu cesur tavrının nedenini çabuk anladım: Para kazanmak istiyordu…

Bendeniz, uzun süredir ‘sadece para kazanmak isteyen’ bir medya kuruluşunda çalışmadım…

O yüzden garipsedim ilk başta…

Günümüzde medya kuruluşları, para kazanma kisvesi altında algı oluşturma merkezlerine, siyaset ve siyasetçilerin deney tüplerine döndükleri için…

Derdi salt ‘para kazanmak’ olan bir işletme tabii ki ilgimi çekti…

İşte tam buradan hareketle, eskiden olduğu gibi, sadece para kazanmak isteyen bir işletmede çalışmak üzere hareketlendim…

Bizim sektörde ‘para kazanmak’ niyetiyle hareket etmek ‘ayıp’ kabul edilir niyeyse…

Para kazanmak için yalan yazmak…

Para kazanmak için algı oluşturmak…

Para kazanmak için birilerine iftira atıp insanları rezil etmeye çalışmak…

Bunlar değil tabii ki bahsettiğim, bunlar, gazetecilik tanımı içinde yer almayan şeyler zaten. Bunlar dolandırıcılık…

Dolandırıcılar da her meslekte var maalesef…

Doğruları yazarak, insanlara ulaşarak para kazanmak bizim mesleğin özüdür…

Bu da maalesef, eski bir meslek hasletimize dönüşmüştür.

İbrahim Gültekin ile konuşmalarımda bu dürüstlükle karşılaştım ve hemen kabul ettim tabii ki…

Yani, yıllardır var olan bu medya kuruluşu, eski ekibi ve bu ekibe yeni katılacak isimlerle birlikte mesleğimizin ‘unutulmuş’ yanına ‘geri dönüş’ yapacaktır…

Derdimiz, doğru düzgün habercilik yaparak para kazanmaktır efendim…

Haaa…

Beni, bu yazımla birlikte tanıyacaklar için de birkaç kelam edeyim, bitirmeden…

29 yıldır gazetecilik ile uğraşan biriyim…

Yukarıdaki yazılanları okuyunca anlamışsınızdır, esprili, ama keskin dilli bir ölümlüyüm…

Yazılarımı okursanız sevinir, sonra sosyal medyada, şahsıma küfür ederseniz üzülür ve hatta dava açarım. Baştan söyleyeyim de sonra küslük olmasın!

Uzatmayayım…

Hoş geldim eskisehirhaber.com’a…

Hoş geldim yeniden, yeni medyaya…