Coronavirüs salgınında en önemli korunma yolu olarak sosyal izolasyon öneriliyor. Yaygın bulaşıcılığı olan hastalıklarda diğer insanlarla temasınız ne kadar azalırsa hastalık kapma ihtimaliniz de o kadar düşüyor. Kısa zamanlar için sınırlı mekanlarda yaşamı sürdürmek zevkli bile olsa da zaman uzadıkça bir çok insan için can sıkıcı bir hal alabiliyor. 

Dünya çapında yaşanılan bu salgın hayatlarımızda da bazı değişiklikleri kalıcı hale getirebilir. Örneğin evden çalışma yaygınlaşabilir, İnternet'ten evlere servis alış-verişlerin oranı artabilir. Tablo şimdiden oraya gidecek gibi görünüyor. 

Uzakdoğu'da kış mevsimlerinde salgın olmadığında da toplu alanlarda yüzleri maskeli insanların fazlalığı dikkatlerimizi çekiyordu. Bu salgın atlatılsa bile örneğin kış mevsimlerinde belki sosyal hayata maskeli olarak karışma şekli yaygınlaşabilir. Çünkü sadece Coronavirüs'e değil, tüm grip etkenlerine karşı önlemlerin artacağı görülüyor. Yeme-içme, temizlik, giyim-kuşam alışkanlıklarına vs. kalıcı etkileri olabilir diye düşünüyorum...

Fakat salgının şimdilik hayatlarımızı en çok etkileyen yönü evlerimizle olan ilişkilerimiz oldu sanırım. Bu hafta sonu İstanbul'dan yayılan görüntülerde evde vakit geçirmeyi pek de sevmeyen insanlar olduğumuz anlaşıldı. Piknik yerleri, sahiller, meydanlar insan kalabalıklarıyla doldu taştı. Sadece hastalık tehlikesini ciddiye almadıkları için böyle davrandıklarını düşünmüyorum insanların. Aynen İtalya'da olduğu gibi... Daha çok, yaşama biçimlerinin ev dışında oluşturulmuş olması asıl etken. Kuzey ülkeleri örneğin daha çok zorunlu olmaları sebebiyle evlerinde daha mutlu hayatlar kurabiliyorlar. Oysa Güney ülkeleri sıcağın elverdiği imkanları ve imkansızlıkları yüzünden yaşamlarının önemli bölümlerini ev dışında kuruyorlar. Bu kültürel-davranışsal kodları çabucak değiştirmek de pek kolay değil. Zaten toplumları kökten davranış değişikliklerine yönlendiren asıl şeyin zorunluluklar olduğunu düşünüyorum. Öyle tavsiyelerle, sitemlerle vs. köklü değişikliklere yol açabilmek mümkün olmuyor. İşte şayet Coronavirüs hayatlarımızı değiştirecekse, bizi değişime zorlayacağı için değiştirecek... Sevdiklerimizin ve kendimizin ölme ihtimalimizden daha güçlü bir zorlayıcılık da herhalde yoktur...

Şimdilik virüsün bizi zorladığı en önemli değişiklik, zamanlarımızın çoğunu evlerimizde geçirmemiz. Bu gereklilik ne kadar sürer, virüsü yensek de bu değişim etkisini üzerimizde kalıcı kılar mı bilemiyoruz. Fakat belirsiz bir süre de olsa şayet zorunlu isek, evlerimizi sevmeyi deneyebiliriz...

Bunun için ev hayatlarımızı yeniden düzenlememiz gerekebilir. İlgi alanlarımıza göre teknolojik, mekansal vs. düzenlemeler yapabiliriz.