Fani Dünya

Fani TDK' ya göre; gelip geçici, kalımsız anlamındadır. Fâni Dünya ise geçici dünya, kalımsız dünya olarak düşünülebilir.  Hep çırpınırız dünya için, olanca gücümüzle de sarılırız ve Mecnunun Leylaya olan aşkı gibi de severiz.  Unuturuz birden her şeyin elimizin altından kayıp gideceğini. Sevdiklerimiz için bir anda bir nefeste anlamsızlaşacağımızı, dokunmak istedikleri ellerimizin bir anda soğuk geleceğini.  Kişisel hırslar, çıkarlar, didişmeler içinde ömür geçiririz de dünyanın ayaklarımızın altından yavaşça kaydığını hissetmeyiz. Hep yarını bekleriz güzel günler gelecek güzel günler diyerek de anı yaşamadan kaçırırız. Fânidir işte dünya fani olduğu için de ânı yaşamak andan tat almak gerekir. .

Dünyanın ve dünya hayatının anlamı, insanın dünyadaki yeri, dünyanın sonunun ne olacağı gibi konular eskiden beri filozofların, düşünürlerin zihnini meşgul etmiştir. Yûnus Emre de bu konuda kafa yormuş ve kanaatlerini, tecrübelerini insanlara aktarmıştır. Tabi  teknoloji ilerlese de,  belki 30 yıl önce insanların hayal bile edemediği teknolojik gelişmeler  yaşansa da dünyanın ve insanın fâniliği değişmediğine göre,  Yunus Emre’nin Dünyaya bakışı bizim için önemini korumakta.  Yûnus’un öncelikle bir Hak âşığı, mutasavvıf olduğu bilinmektedir. Yûnus Divanı, baştan sona ilahî aşkı ifade eden şiirlerle doludur. Dolayısıyla onun dünyaya bakışı da bir mutasavvıfın, bir dervişin bakışı şeklindedir. Yûnus, şiirlerinde dünyanın en fazla geçiciliği üzerinde durmuştur.  Bu dünyâya kalmayalum Fânîdür aldanmayalum  diyen Yûnus, dillerde dolaşan olan Sevelim sevilelim dünya kimseye kalmaz  dizesinde de aynı durumu  vurgulamaktadır.  Diğer taraftan Yûnus dünyayı bir konak olarak görmekte ve gece bir yere konan ve istirahat eden yolcunun sabah konak yerinden ayrılması olarak görmekte... 

Yunus Emre aşağıdaki şiirde de yine aynı felsefeye dem vurmaktadır. 

Sen bu cihan mülkünü, Kaf'tan Kaf'a tuttun tut, 

Ya bu alem malını, oynayarak üttün tut. 

Sen Süleyman köşkünde taht kurup oturdun bil, 

Dev ve periye düpdüz hükümler eyledin tut. 

Sen Feridun haznesin Nuşirevan genc ile, 

Karun malını dahi sen malına kattın tut, 

Bu dünya bir lokmadır, ağzındadır çiğnenmiş, 

Çiğnenmişe ne tutmak, ha sen onu yuttun tut. 

Ömrün delim bir oktur, yay içinde dopdolu, 

Dolmuş oka ne durmak, ha sen onu attın tut. 

İşbu cihan mülkünden ansızın ün ederler, 

Ansızını şimdi bil hazırlanıp gittin tut. 

 Çün denize gark oldun boğazına geldi su, 

Deli gibi talpınma, ey biçare battın tut. 

Her gah ki nefes gelir, o ki senden eksilir, 

Çün kise ortalandı sen onu tükettin tut. 

İşbu ecel şerbeti elbette tadacaksın, 

Tadışında şek yokdur şimdi onu tattın tut. 

Ahir bir gün ölürsün, ölüm vardır bilirsin, 

Kamulardan ayrılıp varıp sinde yattın tut. 

Yüz yıllar hoşluk ile, ömrün olursa Yunus, 

Sonucu bir nefesdir, geç ondan da öttün tut.

Erzurumlu İbrahim Hakkı’da:

Açılır bahtımız bir gün hemen battıkça batmaz ya 

Sebepler halk eder rahman kerem bababın kapatmaz ya 

Benim hakka münacatım değildir rızk için haşa 

Hüda Rezzak’ı âlemdir rızıksız kul yaratmaz ya

Kişinin kalbine kuvvet veren kişiyi cesaretlendiren hayatın zorlukları karşısında çaresiz kalmasını engelleyen sözlerdir bunlar. Açılır bahtımız bir gün hemen battıkça batmaz ya. Aslında şartların iyi ya da kötü olsa da kalıcı olmadığını ifade eder. Aslında Ne dem kalıcı ne gam kalıcıdır.  Dünyayı kavrayan insan bir duruma ana kojönktüre bel bağlamaz. Anlar ki dünya fânidir gelip geçicidir. Mutluluk içindeyse şımarmaz üzüntü içindeyse umutsuzluğu kapılmaz. İnişin de ve çıkışın da hayatın kuralı olduğunu bilir. Nitekim Yusuf Has Hacip Kutadgu Bilig'de İnen yükselir, yükselen iner. Parlayan söner, yürüyen durur. Herşey kendi kemalini bekler, tam kemale erişince tekarar zevale başlar demistir. Sebepler halk eder rahman kerem babın yaratmaz ya.  Sebepler oluşur güzellikler olur. Bir hikâyedir anlatılır. Adam bir adada da yalnız başına kalır. Kendisine derme çatma bir kulübecik yapmış. Bir gün aydınlatmak için kullandığı aletten ateş sıçrar ve bir de bakar ki kulübesi yanmıştır. Bu olay sebebiyle  kaderine sitem eder adam. Fakat kendisini kurtarmak için gelen bir gemi görünce bu ıssız denizde beni nasıl buldunuz diye sorar. Derler ki senin yaktığın ateşi gördük o sebeple bulduk seni derler. 

Benim hakka münacatım değildir rızk için haşa… Dua ediyorum ama bana rızık ver diye dua etmiyorum. Muhakkak Allah rızkı verir. Ben hayrı istiyorum, verilen güzelliklerin hayırlı olmasını istiyorum. Huda Rezzak’ı alemdir, rızıksız kul yaratmaz ya.. Rızık kimseye bağlı değildir. Rızkı şahıslara bağlamamak gerekir, kızk için minnet duymamak gerekir. Çünkü rızkı veren Allah tır. // Burada da Ne güzel özetlemiş  fani dünyanın halini.                     Kıymetli okurlar, şimdiden Ramazan Bayramınınızı kutluyorum, sevdiklerinizle birlikte nice güzel bayramlara...