İSTANBUL (AA) - Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, "100 yıl önce çizilen planlar, 100 yıl bu coğrafyaya barış, huzur, istikrar, zenginlik, refah, özgürlük getirmedi. Bugün birileri hala benzer planları yapıyorsa, oturup bunlar konusunda artık teyakkuz hali içerisinde olmamız gerekiyor. Özellikle bu kaotik düzensizlik içerisinde bizim yeni bir yol haritası inşa etmemiz gerekiyor. Bunu, başkalarının getirip bize sunmasını bekleyemeyiz. Bu yol haritasını, hep birlikte bizler, Türkler, Araplar, İranlılar, Hindistanlılar, Pakistanlılar, Afrikalılar, Latin Amerikalılar ve elbette Avrupalılar, Batılılar, Amerikalılar, hep birlikte yapacağız. Temel ilkemiz, eşitlik ilkesi üzerinde olacaktır." dedi.

Kalın, TRT World Research Center ve Bahçeşehir Üniversitesi Medeniyet Araştırmaları Merkezi (MEDAM) tarafından düzenlenen "100 Yıl Sonra: Cihan Harbi" uluslararası panelinin açılışındaki konuşmasında, İslam ve Batı toplumları arasında adalete ve eşitliğe dayalı ilişki kurulacaksa, öncelikle tarihi de bu anlamda yeniden okumak, bugüne ve yarına ilişkin birtakım çıkarımlar yapmak gerektiğini dile getirdi.

Batının sorun olarak gördüğü şeyin, İslam'ın Batı toplumlarının bir çağdaşı haline gelmesi olduğuna değinen Kalın, "Artık toplumun, hayatın içinde, her yerde kendi Müslüman, Türk, Arap, Faslı, Cezayirli kimliğini sahiplenerek, bundan utanç duymayarak, eşitlik talebinde bulunan bir İslam dünyası var. Bu eşitlik talebini fazla görenler, bunu itmek, ötekileştirmek suretiyle yeni çatışma alanları yaratmaya çalışıyor. Halbuki bunun yerine gerçekten karşınızdakini eşit bir muhatap olarak kabul edip aklıyla, zekasıyla, tarihiyle, hafızasıyla, şahsiyetiyle, birikimiyle eşit muamele yaptığınızda, gerçek manada bir ilişkinin, dostluğun, sohbetin, etkileşiminin, alışverişin olabileceğini hep birlikte göreceğiz. Bunun mikro örneklerini birçok yerde yaşıyoruz ama global manada baktığınız zaman, hala Batılı olmayan toplumların bu eşitlik talebinin büyük oranda görmezden gelindiğini, reddedildiğini ve bunun da yeni çatışma alanlarına yol açtığını görüyoruz." diye konuştu.

Kalın, 100 yıl sonra yapılan bir muhasebenin de Türkiye, Anadolu topraklarıyla Arap dünyası arasındaki ilişkilerde ortaya çıktığına işaret ederek, şöyle devam etti:

"Şerif Hüseyin İsyanı etrafında inşa edilen tarih anlatısının etkileri, bugün de hala devam ediyor. Türkler ile Arapları birbirine düşürmek, düşman etmek için tarihin geriye doğru yeniden ve yeniden tahrif edildiğini, yazıldığını defalarca gördük. Bunun belki ilk örneğini Arabistanlı Lawrence'ta görüyoruz ama onun türevlerinin geçtiğimiz 100 yıl boyunca bu husumeti, bu sanal, sahte, tarihi gerçeklerle aslında bağdaşmayan düşmanlığı yeniden üretmek için ne tür çabalar yaptıklarını görüyoruz. Şerif Hüseyin İsyanı, büyük Arap coğrafyası içerisinde sadece Hicaz Yarımadası'nın belli bir bölgesinde yapılmış bir isyandır. Doğrudur, Osmanlı'ya isyan etmiştir, Şerif Hüseyin, İngilizlerin vaatleriyle ve başka gerekçelerle. Buradan bunu bütün Araplara, Arap alemine teşmil etmek, yanlı, tahripkar tarih okumasının en çarpıcı örneklerinden biridir. Amaç, son derece siyasidir. Türklerle Arapların, Türkiye ile İslam dünyasının arasını daha da açmak, sorunları daha da büyüterek siyasi çatışma ortamı yaratmak. Maalesef bu oyuna biz de geldik Araplar da geldi. Biz, 'Araplar bizi sırtımızdan hançerledi.' fikriyle hareket ettik ve Araplardan uzaklaştık, Arap ve İslam dünyasından uzaklaşma yolunu tercih ettik. Araplara da 'Osmanlı bir sömürge devletiydi, bakın sizin her şeyinizi sömürdü.' yalanını söyleyerek, Arap milliyetçiliği üzerinden Türkiye karşıtlığı, Türk düşmanlığı yıllarca empoze edildi."

- "Bu oyunlara gelmeyeceğiz"

Tarihin tahrif edilmiş yönlerinin hayaletlerinin zihinlerde ve gönüllerde dolaşmaya devam ettiğini belirten Kalın, bunun son örneğinin Fahreddin Paşa'yla ilgili yaşanan tartışmada görüldüğünü söyledi.

Kalın, Medine Müdafaası'nı gerçektiren Fahreddin Paşa ve askerlerinin, tarihin tertemiz sayfalarından biri olduğunu dile getirerek, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Hala bugün bile bunu bir çatışma vesilesi, Türklerle Araplar arasında bir husumet vesilesi yapmaya çalışanlar var. Biz, bu oyunlara elbette gelmeyeceğiz. Tam tersine bizim kendi entellektüel imkan ve kabiliyetlerimizi, siyasi gücümüzü, doğal kaynaklarımızı, toplumsal mirasımızı ve sermayemizi bir araya getirerek, daha adil, daha yaşanılır bir dünya inşa etmek için el birliği içerisinde çalışmamız gerekiyor. 100 yıl önce çizilen planlar, 100 yıl bu coğrafyaya barış, huzur, istikrar, zenginlik, refah, özgürlük getirmedi. Bugün birileri hala benzer planları yapıyorsa, oturup bunlar konusunda artık teyakkuz hali içerisinde olmamız gerekiyor. Özellikle bu kaotik düzensizlik içerisinde bizim yeni bir yol haritası inşa etmemiz gerekiyor. Bunu, başkalarının getirip bize sunmasını bekleyemeyiz. Bu yol haritasını, hep birlikte bizler, Türkler, Araplar, İranlılar, Hindistanlılar, Pakistanlılar, Afrikalılar, Latin Amerikalılar ve elbette Avrupalılar, Batılılar, Amerikalılar, hep birlikte yapacağız. Temel ilkemiz, eşitlik ilkesi üzerinde olacaktır. Bu ilkeden vazgeçmeden, sizin bir sözünüz varsa, 'Bizim de bir sözümüz var.' diyerek, herkes masaya eşit şekilde geldiği zaman adil, sürdürülebilir, katılımcı, çoğulcu bir dünya düzeninin temellerini atma imkanımız olacak."

- "Geleceği hep birlikte inşa edebiliriz"

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, 100 yıl sonra Birinci Dünya Savaşı'nın muhasebesini yaparken, bütün hususların akılda tutulması gerektiğine işaret ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"İslam ve Batı toplumları çatışmak zorunda değil, ama birileri çatışması için yoğun bir çaba sarf ediyor. Bu da bir gerçek. Bir çatışma pazarının, sektörünün olduğu bir gerçek. Burada biz daha akıllı olmalıyız. Cumhurbaşkanımızın her kritik konuda söylediği gibi, biz hep bir adım önde olmalıyız, oyunu görüp onu boşa çıkartacak adımları atabilmeliyiz. Bunu yapabilecek aklımız, zekamız, entellektüel birikimimiz, siyasi irade ve gücümüz var. Bugün özellikle Türkiye, dünyada yaşanan haksızlığa, adaletsizliğe, 'dur' diyebilen, bunu reddeden altı dolu sözün temsilcisi ve güçlü bir siyasi iradenin adresi haline gelmiştir. Bu, sadece Türkiye ile sınırlı bir konu değil, adalet isteyen, hakkın ve hukukun üstün olmasını isteyen bütün toplumların arzu ettiği bir şeydir. Yeter ki biz bu birikimimizin, gücümüzün farkında olalım. Daha adil, daha yaşanılır bir dünya inşa etmek elbette mümkün. Birinci Dünya Savaşı, İkinci Dünya Savaşı gibi büyük felaketlerin yaşanmaması için atılması gereken adımları, oturup birlikte değerlendirebiliriz, geleceği hep birlikte inşa edebiliriz ama bunun için karşımızdakinin en az bizim kadar söz hakkı olduğunu, onun tarihinin, hafızasının, geçmişinin, hikayesinin en az bizimki kadar kıymetli olduğunu bilmemiz ve itiraf etmemiz gerekir. Bunun gerisindeki her teklifin yeni çatışmalara, yeni gerilimlere, yeni husumetlere, yeni ötekileştirme politikalarına dönüşeceğinden kimsenin şüphesi olmasın. Bugün bizim ötekileştirmeye değil, daha fazla anlamaya; hüküm vermeye, yargılamaya değil, işin hakikatini anlamaya, el birliği içinde daha barışçıl, huzurlu, müreffeh bir dünyayı kurmaya ihtiyacımız var."

- "Politik liderlik ve politik irade yeni rota için şart"

Soruları yanıtlarken, ABD'nin Kudüs'ü "İsrail'in başkenti" olarak tanımasına değinen Kalın, "Bütün Müslüman dünyası ABD'nin kararına karşı gelmek üzere birleşti ve çok da başarılı bir inisiyatif olarak gösterdi kendini. BM Güvenlik Konseyi'nde yapılamayan şey, Genel Kurul'da yapıldı. Bir yandan bu çok küresel bir mesele oldu. Bu, Müslümanların sorunu değildi ki sadece. 128 ülke 'evet' diye bizi destekleyerek karar verdi." değerlendirmesini yaptı.

Zekice ve bilgece bir politika yürütülmesi halinde sorunlara cevaplar da bulunabildiğini vurgulayan Kalın, "Cumhurbaşkanımızın burada Müslüman dünyasını harekete geçirmek için lider rolü oynamasından gurur duyuyorum. Ancak çok daha fazla örnek olması lazım. Kudüs meselesi hala ortada duruyor. Son derece önemli bir adım attık, başarı da gösterdik, bir farkındalık yarattık Kudüs'le ilgili ama İsrail işgali de hala devam ediyor. Çok acil dikkat yöneltmemiz gereken pek çok konu var. Müslüman ülkeler veya İslam İşbirliği Teşkilatı daha iyi bir liderlik anlayışıyla harekete geçmedikçe daha fazlasını elde edemeyiz. Politik liderlik, politik irade ve doğru fikirler, yeni bir rota çizmek için şart." şeklinde konuştu.

(Bitti)