İSTANBUL (AA) - İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, Anayasa Mahkemesi'nin "hak ihlali" kararının ardından durumunu yeniden değerlendirdiği tutuklu sanıklardan Mehmet Altan'ın bu halinin devamına, "Anayasa Mahkemesi tarafından hak ihlaline ilişkin gerekçeli kararın henüz yazılmaması, mahkemeye gönderilmemesi, hangi gerekçeyle bu kararın verildiğinin kısa karardan anlaşılamaması" gerekçeleriyle, oy çokluğuyla karar verdi. Karara üye hakimlerden biri muhalefet etti.

Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu'nun, kapatılan Zaman gazetesi eski yazarlarından Şahin Alpay ile gazeteci Mehmet Altan hakkında "hak ihlali" kararı vermesi üzerine bu 2 sanığın durumu, davanın görüldüğü İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından yeniden değerlendirildi. Mahkeme heyeti, değerlendirmesiyle ilgili kararını açıkladı.

- Savcı tahliyeyle ilgili kararı mahkemenin takdirine bıraktı

Kararda, Anayasa Mahkemesi Bölümler Başrapörtörlüğü'nün bildirimi ile Anayasa Mahkemesi'nin (AYM) bugünkü kararının mahkemeye gönderildiği belirtilerek, Ulusal Yargı Ağı (UYAP) kayıtlarına bu kararın saat 17.42 itibari ile düştüğü, mahkeme heyetinin bilgilendirilmesi üzerine heyetin Çağlayan'daki İstanbul Adalet Sarayı'na geldiği ve cumhuriyet savcısından kararla ilgili, "Anayasa Mahkemesi'nin kararı uyarınca Mehmet Altan'ın tutukluluk durumu hususunda takdirin mahkemeye ait olduğu" yönünde mütalaa alındığı kaydedildi.

Yapılan karar incelemesinde AYM'ye Altan ile igili, "uygulanan gözaltı ve tutuklama tedbirlerinin hukuki olmaması, tutukluluğa ilişkin kararların bağımsız ve tarafsız olmayan sulh ceza hakimlerince verilmesi, soruşturma dosyasına erişimin kısıtlanması ve tutukluluğa itiraz incelemesinin duruşmasız yapılması" gerekçeleriyle başvuru yapıldığı hatırlatılan kararda, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının, gazetecilik faaliyeti ve ifade özgürlüğü kapsamındaki eylemlerin tutuklamaya konu edilmesi nedeniyle ifade ve basın özgürlüklerinin, gözaltı ve tutukluluk süreçlerindeki bazı uygulamalar nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddialarına ilişkin başvuru yapıldığı ifade edildi.

- "AYM oy çokluğuyla karar verdi"

AYM'nin söz konusu başvuruyla ilgili, "tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğu, ayrıca tutuklanma dolayısıyla ifade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğu, diğer hususların kabul edilemez olduğuna" oybirliğiyle karar verdiği de hatırlatılan kararda, sonuç olarak AYM'nin, Anayasa'nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı ile 26 ve 28. maddelerde güvence altına alınan ifade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiğine oy çokluğuyla karar verdiği ve hangi üyenin muhalif kaldığının belirtilmediği dile getirildi.

Dava süreciyle ilgili bilgi verilen ve iddianamede Mehmet Altan ile ilgili isnat edilen suçların da özetlendiği kararda, 3 Mayıs 2017 tarihli duruşmada, Altan'ın da aralarında bulunduğu sanıklarla ilgili, "suçun vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu, arama tutanak ve ekleri, deliller kapsamında kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut deliller bulunması, tutuklama sebeplerinin kanuni karine olarak varsayılması, suçların katalog suçlardan olması, suçla ilgili kanunda öngörülen cezaların alt ve üst sınırlarının kaçma şüphesini doğurması, verilmesi muhtemel ceza veya güvenlik tedbiriyle tutuklama tedbirinin ölçülü olması, sanık üzerinde adli kontrolle yeterli ve etkili hukuksal denetim sağlanamayacak olması dikkate alınarak tahliye talebinin reddedildiğine oybirliğiyle karar verildiği" hatırlatıldı.

- "AYM kararında açıklayıcı bir husus yok"

Mahkemece yapılan 11-12 Aralık 2017 tarihli duruşmalarda da aynı gerekçeyle tutukluluk halinin devamı yönünde karar verildiği ve 5 Ocak'ta gözden geçirilen bu kararla ilgili bir değişiklik olmadığı vurgulanan kararda, şu değerlendirme yer aldı:

"Sonuç olarak AYM Genel Kurulu kısa kararında, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının, ifade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiğine oy çokluğuyla karar verildiği ancak gerekçeli kararın henüz yazılmadığı ve gönderilmediği, bu nedenle hangi gerekçeyle bu kararın verildiğinin kısa karardan anlaşılamadığı, mahkememiz dosyası içeriği de dikkate alınarak mahkememizce son kez 5 Ocak'ta başvurucu olan sanığın tutukluluk halinin devamına da karar verildiği ve karar çerçevesinde mahkememiz gerekçesinde belirtilen sebeplere ilişkin AYM'nin kısa kararında açıklayıcı herhangi bir hususun bulunmadığı da gözetilerek şu aşamada başvurucu olan Mehmet Altan hakkında tahliyeye yönelik herhangi bir karar verilmesine yer olmadığına ve sanık avukatının tahliye talebinin reddine oy çokluğuyla karar vermek gerekmiştir."

Kararda, AYM'nin kısa kararıyla ilişkili gerekçeli karar yazıldığında ve mahkemeye gönderildiğinde tutukluluk halinin devam edip etmeyeceği hususunda re'sen değerlendirilmede bulunulması ve bu hususun bilahare düşünülmesi de hükme bağlanırken, sanıklardan Ahmet Altan ve Nazlı Ilıcak avukatlarının, "AYM kararının diğer sanık Ahmet Altan bakımından da emsal nitelikte olması gerekçesiyle Ahmet Altan yönünden de tahliye karar verilmesi" taleplerinin de aynı gerekçelerle oy birliğiyle reddedildiği dile getirildi.

- Muhalefet şerhi: "AYM kararları yargı organlarını bağlar, ihlal tahliyeyle ortadan kalkar"

Mahkeme heyetinin bu kararına üye hakim Recep Kurt muhalefet etti. Kurt'un muhalefet yazısında şu değerlendirme yer aldı:

"AYM'nin kararı dikkate alındığında başvuruda bulunan Mehmet Altan'ın kişi hürriyeti ve güvenliğinin ihlal edildiğine karar verildiği anlaşılmakla, Anayasamızın 153/6. maddesi gereğince, 'AYM kararları resmi gazetede yayımlanır, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar' amir hükmü ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesi'nin kuruluş ve yargılama usulleri hakkında kanun ve Ceza Muhakemesi hukukunun kıyas ve yoruma ilişkin genel ilkeleri dikkate alındığında, 6216 sayılı yasanın 50/2. maddesi gereğince hak ihlali oluğu tespit edildiğinden, mahkememizce ihlalin sonucunun ortadan kaldırılması gerekeceğinden ve bu husus ancak başvuru sahibi olan Altan'ın tahliyesi yoluyla mümkün olduğundan sadece başvuru sahibinin tahliye edilmesi gerektiği görüşü ile sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyorum."