İSTANBUL (AA) - HATİCE ŞENSES - Türk Kızılayı Genel Başkanı Kerem Kınık, savaş ve yüksek gerilimin olduğu yere insani yardım ulaştırılmasının o savaşın önlenmesini sağlamadığını belirterek, "Başka mekanizmaların oralarda devreye girmesi gerekiyor. Dolasıyla güvenliğin, kalkınmanın, yoksullukla mücadele etmenin ve acil insani desteğin bütüncül bir politikayla yeniden ele alınması gerekiyor." dedi.

Kınık, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 1,5 asırlık çınar olan Türk Kızılayı'nın Türk milletinin son 150 yılındaki yürüyüşüne, iyi günde, kötü günde eşlik eden ulusal bir dernek olduğunu anlattı.

Bu anlamda pek çok anılarının olduğunu ve önlerinde sorumluluklarının bulunduğunu dile getiren Kınık, "Önümüze bu anlamda açılmış pek çok yeni kapılar, sorumluluk coğrafyaları, terk edemediğimiz gönül coğrafyaları var. Sorumluluk ve yeni dünya içerisinde kendimizi yeniden konumlandırmaya gayret ediyoruz." diye konuştu.

Kınık, insanlığın 21. yüzyıla büyük acılarla girdiğini, insanlığın acısının dineceği, refahın artacağı, demokrasinin, insan haklarının daha üstte tutulacağı bir dünya öngörüyorken, gözlerin, tamahkarlığın ve acıların arttığı yeni bir yüzyıla açıldığını ifade ederek, şöyle konuştu:

"Dünyada gerçekten İkinci Dünya Savaşı'ndan sonraki en büyük göç ve mültecilik durumunu yaşıyoruz. Dünyada 40 aktif savaş var. 65 milyon insan silah zoruyla evlerini terk etmek zorunda kalmış. Her dakika 24 kişi silah zoruyla evini terk ediyor. Yani böyle büyük bir acı içerisinde yaşıyoruz. Biz de bugün vazifelerimizi daha etkin şekilde yerine getirebilmek adına yapılandırma sürecindeyiz. Yenilenen vizyon, görev tanımı ve misyonumuzla, değişmeyen değer ve ilkelerimizle bu anlamda büyümeye, gelişmeye ve kendimizi yeni döneme adapte etmeye gayret ediyoruz."

- "Uluslararası güvenlik sistemi değişmeli"

"7 milyar insan aynı mavi küreyi paylaşıyoruz, aynı güneşte gözümüzü açıyoruz, aynı atmosferden oksijen alıyoruz, aynı yer küreye ayağımızı basıyoruz ama hepimiz başka bir dünyada yaşıyoruz." diyen Kınık, dünyanın çeşitli bölgelerinde devam eden insanlık dramlarına dikkati çekti.

Yaklaşık 800 bin Arakanlı Müslüman'ın yaşadığı coğrafyayı terk etmek zorunda kaldığını, bu insanlara, insan hakları, ulusal insancıl hukuku ve savaş hukukunu hiçe sayan bir yaklaşımla tehcir, sürgün yapıldığını dile getiren Kınık, şöyle devam etti:

"Birileri bunlara gözlerini kapatabilir, önemsemeyebilir ama biz biliyoruz ki aynı zaman dilimini paylaşan insanlar olarak, biz o globalleştiği, büyük bir köy olduğu söylenen dünyada bu insanlarla komşuyuz. Komşuluk kavramı değişti. Ulaşabildiğin, görebildiğin, bilebildiğin artık senin komşun ve bu insanların çektiği acılardan sorumluyuz. En azından elimizde ihtiyacımızdan fazla olanı paylaşmadığımız için sorumluyuz. O insanların dertleriyle dertlenmediğimiz için sorumluyuz. Dünyanın böyle bir ikircikli tarafı var. Bunun düzelmesi gerekiyor. Suriye krizi 7. yılında, ülkenin yarısı evlerini terk etmiş. Birden fazla kez mülteci olmuş. 10-12 milyon insan silah zoruyla evlerini terk etmiş. Yarım milyon insan hayatını kaybetmiş. 1,5 milyon insan yaralanmış. 70-80 bin çocuk, bir o kadar kadın sadece savaşta hayatını kaybetmiş. Bu acılar, aslında tek bir insanın acısı bile insanlığı harekete geçirmeli. Yarım milyon insanın ve her gün ölen yüzlerce insanın, masumun maalesef dünyayı, bu uluslararası sistemi harekete geçiremediğini görüyoruz. Aslında Cumhurbaşkanımızın da isyanı bu. Yani dünyanın 5'ten büyük olduğunu anlatmaya çalışan, mazlumların da sesinin yükselmesi gerektiğini, onların da insan olduğunu, sadece bazılarının insan haklarına sahip olamadığını ifade etmeye çalışan söylemi aslında çok vicdani bir söylem. Biz de bu söylemi güçlendirmeye gayret ediyoruz. Bugün dünyadaki uluslararası sistemin, yani dünyada savaşları durdurmak için kurulmuş olan Birleşmiş Milletler sisteminin, güvenlik sisteminin baştan ayağa değişmesi lazım."

- "Kötü işleyen sistemin sonuçlarını pansumanla uğraşıyoruz"

Sahadaki insani yardım aktörleri olarak bu kötü işleyen sistemin sonuçlarına pansuman yapmakla uğraştıklarını, asıl bunun tedavisi bu işin başından itibaren bütüncül bir politikayla insanın korunması, ızdırabının dindirilmesine odaklanılması gerektiğini vurgulayan Kınık, bunun da güvenlik, kalkınma, insani yardım olmak üzere üç temel ayağının olduğunu aktardı.

Kınık, bu politikaların dünyada ayrı ayrı kurumlarda, ayrı ayrı politikalar olarak işlediğini ve bunların bütünleşmesi gerektiğini belirterek, "Bir yerde savaş, yüksek gerilim varsa oraya siz insani yardım ulaştırsanız da o savaşın önlenmesine gücünüz yetmiyor. Başka mekanizmaların oralarda devreye girmesi gerekiyor. Dolasıyla güvenliğin, kalkınmanın, yoksullukla mücadele etmenin ve acil insani desteğin bütüncül bir politikayla yeniden ele alınması gerekiyor. Bizim aslında Kızılay olarak da insani yardım sektörüne ve harekete yapmış olduğumuz en önemli çağrı, bu bütüncül yaklaşımın ele alınması ve insani ızdırabın insanla ilgili tüm sektörlerce ortak bir politikayla dindirilmesi." diye konuştu.

Bugün yaklaşık 5 milyona yakın Suriyelinin ülkesini terk etmek zorunda kaldığını, sadece Türkiye'de bu kriz boyunca 270 bin Suriyeli bebeğin gözlerini mülteci olarak dünyaya açtığını dile getiren Kınık, şöyle konuştu;

"Kendi ülkesinde de 7 milyon Suriyeli iç mülteci pozisyonunda kaldı. Vekalet savaşları nedeniyle, neredeyse dünyanın tüm süper güçlerinin bulunduğu, onların desteklediği paramiliter unsurların savaştığı, her gün stratejilerin, taktiklerin değiştiği ama değişmeyen tek bir gerçek insan ızdırabının arttığı bir savaş coğrafyası yaşıyoruz. Burada biz hem Türkiye'ye yönelik açık kapı politikasıyla hem de Suriye'nin içerisindeki insanların dertlerinin dindirilmesi noktasında hem Kızılay hem de Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak çok tutarlı bir politika izledik. Bu politikamız baştan beri aynıydı. Yani Suriye'nin içindeki insanların canlarının korunması ve onların ızdıraplarının dindirilmesi. Türkiye açık kapı politikasını uygulamasaydı bugün 500 bin değil, 1 milyon insan belki hayatını kaybedecekti. Dolayısıyla Türkiye'nin içinde uygulamış olduğumuz Kızılay Kart programıyla 1,3 milyon insana ulaşıyoruz ve düzenli olarak bunlara destek veriyoruz. 250 bin Suriyeli çocuğa aylık, düzenli eğitim desteği sağlıyoruz. Suriye'nin içine gönderdiğimiz insani yardım her gün düzenli olarak devam ediyor. 40 bin tır insani yardım malzemesi şu ana kadar içeriye göndermişiz. Suriye'nin içerisinde genel olarak yardım götürülmeyen yer kalmaması için gayret ediyoruz. Bu gayretlerimizi artırmak için de çok boyutlu ilişkilerimiz de devam ediyor."

- "Türkiye kan ürünlerde dışa bağımlılıktan kurtulacak"

Kan temini programına da değinen Kınık, çalışmaların başarılı şekilde sürdürüldüğünü söyledi.

Kerem Kınık, her geçen gün bu anlamdaki bilincin arttığını ve Türk Kızılayı olarak, Sağlık Bakanlığı ile bu sene sonunda Türkiye'deki kan ihtiyacının tamamının Kızılay tarafından sağlanacağı bir model üzerinde çalıştıklarını vurgulayarak, "Hedefimiz 3 milyon ünite kan toplanması ama bununla beraber yeni bir atılıma daha girdik. Milli bir hamle daha var. O da kan ürünleri fabrikası kuruluyor. İhalesi tamamlandı. Kamu-özel sektör iş birliğinde, Kızılay'ın da ham madde tedarikçisi olacağı fabrikamız inşallah önümüzdeki 3 yıl içerisinde faaliyete geçecek ve Türkiye'yi bu stratejik ürünlerde dışa bağımlı olmaktan kurtaracak." diye konuştu.

Bu anlamda da yıllık 550 bin litre plazma tedarik etmeleri gerektiğini aktaran Kınık, bunun için Türk Kızılayı olarak kan bağış noktalarının sayılarını artırdıklarını, kalitesini yükselttiklerini söyledi.

Kınık, Türkiye Kök Hücre Koordinasyon Merkezi (TÜRKKÖK) Projesi'nde de hedefledikleri çıtanın üzerinde bir çalışmanın devam ettiğini belirterek, "Hedeflediğimizin çok üstünde bir sayıyla gidiyoruz. Proje, her geçen gün yeni eşleşmelerle yeni insanların umutları olmaya devam ediyor. İnşallah 500 bin donasyona hedeflediğimiz süreden daha kısa zamanda ulaşacağımız anlaşılıyor. Dolasıyla o projemiz de çok başarılı devam ediyor." diyerek, sözlerini tamamladı.