LONDRA (AA) - İngiliz The Times gazetesi, binlerce DEAŞ üyesinin, terör örgütü PYD/PKK'nın paravan kuruluşu SDG’den satın aldığı "seyahat belgeleri" ile Suriye’de SDG'nin kontrolündeki bölgelerde özgürce dolaşma imkanı kazandığını yazdı.

Gazetenin bugünkü sayısında, Hannah Lucinda Smith imzasıyla yayınlanan haber, bir süre SDG'nin sözcülüğünü yaptıktan sonra bölgeden kaçan Talal Silo’nun itiraflarına dayandırıldı.

Habere göre, terör örgütü DEAŞ’ın yöneticilerinin de aralarında yer aldığı binlerce üye, ABD destekli SDG’nin izniyle Münbiç'ten çıktı.

Silo, The Times'a yaptığı açıklamada, 2 bin DEAŞ üyesinin SDG’nin sattığı "seyahat belgeleri" ile Münbiç’ten çıktığını belirterek, belgelerin DEAŞ mensuplarına 200 dolardan başlayan ve bazı durumlarda binlerce dolara kadar çıkabilen fiyatlarla satıldığını kaydetti.

Silo'nun verdiği bilgiye göre, DEAŞ'lılara, Suriye'de SDG'nin (PYD/PKK) kontrolündeki bölgelerde serbestçe hareket etme imkanı veren belgeleri onaylama yetkisi de SDG'nin sınırlı sayıda sözde yöneticisine tanındı.

Geçen yıl ağustos ayında SDG’nin kontrolüne geçen Münbiç’ten o dönemde 200 DEAŞ üyesinin, sivilleri canlı kalkan yaparak kaçtığı iddialarının hatırlatıldığı haberde, olayın gerçek boyutları Silo’nun itiraflarıyla ortaya konuldu. Habere göre, DEAŞ'lıların, sağlanan belgeler ile geçen yıl ağustos döneminde Deyrizor’a geçmesi öngörüldü, yüzlerce örgüt üyesi diğer bölgelere dağıldı.

Haberde, Türk yetkililerin, Suriye sınırından ülkeye girmeye çalışan DEAŞ şüphelilerinin sayısındaki artışa dikkati çektiği, bu durumun üyelerin terör saldırıları düzenlemek için Avrupa’ya ulaşmaya çalıştıkları yönündeki korkuları beslediği ifade edildi.

Times’ın haberinde, Silo’nun SDG ile DEAŞ arasında Tabka ve Rakka’da da benzer anlaşmalar yapıldığı yönündeki itirafları da yer aldı.

- Binlerce örgüt üyesi "kayıp"

Haberde, Irak Başbakanı Haydar el-İbadi’nin cumartesi günü DEAŞ’a karşı nihai zaferi ilan etmesine ve ABD destekli SDG’ye sağlanan silah, danışmanlar ve hava desteğine rağmen binlerce DEAŞ üyesinin nerede olduğunun bilinmediğinin altı çizildi.

Soufan Centre ve Global Strategy Network adlı düşünce kuruluşlarının ekim ayında yayımladığı raporlara göre, aralarında 400 İngiliz vatandaşının da yer aldığı yaklaşık 35 bin DEAŞ mensubunun yerinin ve durumunun bilinmediğine işaret edildi.

Haberde, SDG’nin bir Türkmeni sözcü yaparak dünyaya “çok etnikli bir yapı” imajı vermeyi amaçladığına dikkat çekilirken, Silo’nun “Dünyaya mesaj vermek için bir Türkmeni yükselttiler.” ifadesine yer verildi.

SDG’nin 2015 yılında oluşturulmasında ABD’nin rolü hatırlatılan haberde, “(ABD) DEAŞ’la mücadelede güvenilir bir müttefike büyük ihtiyaç duyuyordu. Kürt YPG, eğer 1990'lardan bu yana Türkiye’ye karşı kanlı bir savaş yürüten ve ABD tarafından terör örgütü olarak listelenen PKK ile bağlantıları olmasaydı bunun için biçilmiş kaftan olacaktı.” ifadeleri kullanıldı.

Haberde ayrıca ABD’nin özel operasyonlar komutanlığında görevli General Raymond Thomas’ın YPG’nin SDG adını almasında Washington’ın rolünü kamuoyu önünde doğruladığına işaret edildi. Buna göre, ABD’nin isteği üzerine YPG/PKK sanki içinde farklı etnik grupları barındıran bir yapı gibi sunulan SDG’ye dönüştürüldü.