Dumlupınar Denizaltısı 66 yıl önce 81 mürettebatıyla Nara Burnu'nda, İsveç bandıralı bir gemiye çarparak battı. Metrelerce derinlikte metanetle ölümü bekleyen Dumlupınar kahramanları ise hiç unutulmadı.

nara burnu ile ilgili görsel sonucu
Türk denizcilik tarihinin en trajik kazalarından biri yaşandığında takvimler 4 Nisan 1953’ü gösteriyordu. Dumlupınar denizaltısı, İsveç bandıralı bir gemiyle çarpışarak Çanakkale Boğazı’nın derinliklerine gömüldü. Bu kazayı hafızalara kazıyan ise, denizaltının içinde sığındıkları küçücük bölmede ölüm kalım mücadelesi veren denizcilerin tarihe kalan son sözleriydi.

GÖREV DÖNÜŞÜ KAZA GERÇEKLEŞTİ
Dumlupınar denizaltısı yorucu bir görevden dönüyordu. NATO tatbikatını tamamlamış, geldiği limana doğru ilerliyordu. 3 Nisan’ı 4 Nisan’a bağlayan gece, sisli ve yağmurlu bir hava karşıladı denizaltıyı Çanakkale Boğazı’nda. Saatler gece 2 civarındaydı. Dumlupınar, büyük bir gürültüyle sarsıldı. Seyrine yüzeyde devam eden Dumlupınar denizaltısı, Nara Burnu açıklarında İsveç bandıralı “Naboland” gemisi ile çarpışmıştı. Dumlupınar, makine dairesi ve burun kısmından ağır şekilde yaralamıştı. Bu yaralar, çok geçmeden Dumlupınar’ı batırdı.
Çarpma anında köprü üstünde 8 asker bulunuyordu. Hepsi denize savruldu. Aralarından ikisi pervaneye takılarak, biri ise boğularak şehit düştü. Dumlupınar denizaltısı komutanı Yüzbaşı Sabri Çelebioğlu, Üsteğmen Kemal Ünver, Üsteğmen Hasan Yumuk, Astsubay Hüseyin İnkaya ve Astsubay Hüseyin Akış kurtulmayı başarmıştı.

87 METRE DERİNLİKTE
Denizaltının içinde 81 mürettebat vardı. Bunlardan 22’si kıç torpido bölümüne toplanmıştı. Dumlupınar batmadan hemen önce yüzeye bir şamandıra fırlatmışlardı. Şamandıraya bağlı telefon kablosunu kullanarak yardım için gelen silah arkadaşları ile iletişim sağladılar.

İlk bağlantıda kurtarma ekibinin komutanı, “Sizi kurtaracağız,” diyerek denizcileri rahatlatmak istedi. 87 metre derinlikteki 22 asker, bunun o kadar kolay olmayacağının farkındaydı. Belki de bu yüzden Astsubay Selami Özben’in tarihe kazınan sözleri duyuldu: Vatan sağ olsun!
Denizaltının başka bir bölümünde yaşam belirtisi yoktu. Kurtarma ekipleri, bunun üzerine 22 asker için hemen harekete geçti. Ancak çalışmalar, olumsuz hava koşulları yüzünden sekteye uğradı. Öyle ki akşam saatlerinde ancak denizaltının 87 metre derinlikte, 35 derece meyille yan yatmış olduğu tespit edilebildi.
Plana göre, dalgıçlar telefon kablosuna tutunarak aşağıya inecek ve Kurtaran gemisindeki can telini, denizaltının kurtarma kapağına takacaktı. Ancak olmadı. Çalışmalar esnasında şamandıranın telefon kablosu koptu ve denizaltıyla bütün bağlantı kesildi. Ve 81 asker, can verdi.



SON KONUŞMALAR YÜREKLERİ BURKTU
Kazadan geriye, denizcilerin yürekleri burkan konuşmaları kaldı. Kurtarma ekiplerinin denizcilerle yaptığı son konuşma kayıtlara şöyle geçti:

- Alo... Dumlu?

- Evet... Dumlu.

- Efendim hava biraz fenalaştı.

- Morallerinizi bozmayın. O hava size daha 2 gün yeter. Sen çocukları yatır. Sigara içmeyin.

- Yok efendim, hepsi yatıyor. Sigara da içmiyoruz. Işık da yok. Karanlıktayız.

- İhtiyaç lambalarını kullanmayın, ileride lazım olacak.

- Kullanmıyoruz zaten. Birinin ışığı çok zayıfladı.

Yarım saat sonra tekrar denizaltıyla bağlantı kurulmaya çalışıldı. Ne yazık ki sadece cevap olarak sadece inilti, ilahi ve Allah sesleri geliyordu.