Vallahi bilseydim, “Harun Karacan da basından öğrenmiş olabilir” başlıklı yazımın okunma rekoru kıracağını, başka birkaç yazım için de “link” atardım!
Tabii ki her yazımın okunmasını, hem de çok okunmasını istiyorum, ancak ülkem ve şehrim için ‘daha çok’ okunmasını istediğim başka yazılarım da var, onlar, daha az okunurken, bu yazımın bu kadar okunması biraz üzdü beni!
Neyse…
Eskişehir milletvekili Harun Karacan’ın oğlu Alihan Karacan’ın, Kosova Fahrikonsolosu, Santranç İl Temsilcisi, Kızılay şube başkan yardımcılığı görevinden sonra bir de THK şube başkanlığı görevini üstlenmesi üzerine yazdığım yazı, emin olun çok, ama çok fazla ‘tepki’ aldı…
İşin garip yanı, sosyal medyadan en az ‘etkileşim’ alan yazımın, en çok okunan yazılarımdan biri olması ilgimi ziyadesiyle çekti. Demek insanlar tepkilerini bana ‘görünür’ olarak vermek istemedi, gizli gizli, messenger ya da whatsapp’ı tercih etti…
Hemen her konuda fikrini beyan etmekten çekinmeyen binlerce kişinin, iş bu konuya gelince ‘gizli gizli’ tepki göstermesinin manidarlığını ayrıca incelemek gerek, ama bu yazının konusu değil tabii…
Yazıma açık açık tepki gösteren ‘tek AK Parti’li’ Mehmet Akif Erdem’di…
Bir yazı yazarak polemik başlatmak istediğini söylemiş, ama ben nasıl başlatacağımızı bilemedim. Çünkü THK gibi artık ‘çökmeye’ başlamış yapıların ilgiye muhtaç olduklarını, kendisi gibi ben de söyler dururum. Zaten, Alihan Karacan’ın bu işe el atmasının sürdürülmesi gerektiğini bu yüzden yazdım…
Tabii ki, Mehmet Akif Erdem’in söylediği gibi ‘ironi’ vardı yazımda. Ben de Alihan Karacan’ın, Harun Karacan’dan habersiz hiçbir iş yapmayacağını biliyorum…
Beri yandan, Alihan Karacan’ın nasıl bir kişi olduğunu tarif etmek için böyle bir tahmini dile getirmem gerekiyordu…
Neyse diyeceğime gelelim…
Bu yazımla gördüğüm şu ki, Harun Karacan, 2014 yılında girdiği ve kaybettiği “Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanlığı” seçiminden bu yana hiç bu kadar yalnız kalmamıştı…
2014’te, seçim kaybetmesine rağmen bile, Harun Karacan’ı eleştiren meslektaşlarım, okurlarından tepki görüyordu emin olun…
Harun Karacan, 2015’ten bu yana nasıl bir iletişim stratejisi izlediyse, Ankara ve Eskişehir’deki ‘üst düzey’ CHP’liler dışında neredeyse tek bir savunucusu kalmamış…
Bana gelen tepkiler içinden ‘tek bir’ dediğimi belirtmeliyim, zira MÜSİAD’ın, Alihan Karacan’a ‘hayırlı olsun’ ziyareti yaptığını biliyorum…
Bakın bir arkadaşım, “Ben gayet güzel anladım yazdığını abi. Dediklerinle alakası yok o arkadaşın. Biz sayın vekilin etrafından, 20-30 yıllık, yediği içtiği ağabeyleri ve arkadaşlarıyla birlikte çekildik” diye mesaj yollamış bana. Bana özelden gelen yüzlerce mesajı çok iyi özetlediği için aynen aldım buraya…
Harun Karacan şu anda Ankara’da güçlü hem de çok güçlü…
Eskişehir’deki bütün bürokrat atamalarıyla yakından ilgileniyor ve buradaki bürokraside de bu yüzden çok güçlü…
Kendisine, Alihan Karacan’ın şube başkanlığı mevzusunda CHP’nin tabanı tepki gösterirken, üst düzey yönetici ve seçilmişlerden en küçük bir tepki gelmiyor, burada da doğru ilişkiler kurmuş demek ki…
Ancak bir zamanlar kendisini savunan geniş halk kitlesinden eser kalmamış!
Ben, Harun Karacan’ın bu iletişim stratejisini, tesadüfen yürüttüğünü düşünmüyorum…
Demek ki, “Yıllarca geniş kitleler tarafından sevildim ve savunuldum, ama benim siyasi geleceğim için bir faydasını görmedim. O yüzden ben başka bir stratejiye geçeyim” diye düşünmüş…
İşte o yüzden…
Bana son iki yıldır, “Harun Karacan ‘tavan’ siyaseti yapıyor, ‘taban’ siyasetinden vazgeçti. Kırmadığı eski dostu, eski arkadaşı kalmadı” diyenler haklıymış maalesef…
Son yazdığım yazıyla bunu çok net olarak gördüm…
Tercih kendisinindir…
“Herkesin işi için uğraşan, kimsenin gönlünü kırmayan Harun Karacan”dan vazgeçip, Ankara ve İstanbul’da güçlü olmayı tercih ettiyse vardır bir bildiği…
Peki, neden yazdım bu yazıyı o zaman?
Mesleğim gereği, bu kadar net tespit ettiğim bir gerçeği de kendime saklayamazdım…