Yaşam hep ileriye yönelik olup, seçimlerimizle rotasını çizebildiğimizde ancak, bize ait olur. Seçim yapabilme gücü ise temelde bilgi gerektirir. Yaşam bilgisi dediğimiz olgu sadece bireylere devlet kurumlarının temel eğitimle kazandırmayı amaçladığı bilgi değildir. Yaşam bilgisi, her gün, her saniye çevreden gelen uyaranları fark etmek,  fark ettiği uyaranlar arasında kendine yararlı olanları seçmek, seçtiği bilgileri yaşamına uygulamaya dönüştürmek anlamındadır.  Bu nokta da birey bilgi elde etmede, bilime ve bilimin kanıtladığı bilimsel sonuçlara yönelir. Çünkü bilim yaşamla doğrudan ilişkilidir ve hem teorik  hem de  uygulamayla iç içedir. Bu bilgi ile donanmış zihin, bilgiyi elde edeceği kaynakların arayışına girer Bu arayış bireyi  kitaplara yöneltir. Kitaplar bize kendimizi tanıma fırsatı verir, içinde yaşadığımız dünyayı tanıma fırsatı verir. Kitaplar düşünce sürecini geliştirir.  Böylece güçlenen zihin o an yaşanan zorlukları gelecek için somut bir hedef belirleyerek aşma çabasına yönelir ve kendini sıkıntıların,  acıların, haksızlığın yarattığı bunaltıdan kurtarır. Ya da bugün içinde yaşadığı ülkede yaşanan sorunların geçmişini, nedenlerini öğrenme fırsatını yakalayabilir.

Evet, birey içinde yaşadığı çevreyi etkileyen ve çevrenin onu etkilemesinin kaçınılmaz olduğu bir ortamda sürekli  sorgulama içinde olacaktır. İnsan insan yapan  temel özellik soru sorması ve yanıt aramasıdır.

İşte bu bağlamda yeni bitirdiğim bir kitabı, yani Ergün Poyraz’ın  “İhanet ve Darbe “adlı kitabından kısa bir bölüm paylaşmak isterim. Böylece yukarıda açıkladığım konuya hem birörnek oluşturacak hem de bugün ülkemizde yaşanan çalkantının arka planını açıklayabiliriz.

  “1978 yılında il yapılan Bitlis,1800’lü yıllardan itibaren Amerikalı Misyonerlerin istilasına uğruyordu. 1891 yılında Bitlis’i ziyaret eden ve yaptıkları faaliyetleri anlatan  İsabella Bird Bishop Bitlis’i şöyle tanıtıyordu. “ Bitlis Osmanlıda ki kentler arasında en ham en fanatik ve en çalkantılı illerden biridir….Bu nedenle Osmanlı imparotorluğu içinde başta Hiristiyan nüfusu olmak üzere tüm  halkı bu bölgedeki misyoner faaliyetlerin tek hedefi haline gelmişti..

Bitlis’te Protestan Ermeniler, yaklaşık 400 kişilik bir cemaate sahip kiliseye, kız ve erkek çocuklar için yatılı okul açarken, Amerikan misyonerler,1870yılında Kürdistan Mount Holyoke kızlar okulunu açmışlardı… Bu okullar ağı Bitlis’in çevre ve kasabalarına kadar uzanmıştır. ”(s:59) Amerika Bitlis başta olmak üzere Osmanlı Topraklarında açtığı bu okullarla koskoca bir İmparotorluğunun yok olmasında başrol oynuyordu.(s:60)

Yukarıda kısa bir alıntı yaptığım kitabın tamamını okuduğunuzda,bugün içinde yaşadığımız  karmaşık sürecin nedenlerini daha iyi anlamak isteyeceksiniz.Çünkü bilinçli insan dediğimiz kavram  öncelikle çevreye karşı duyarlıdır.

- - - - - - -