Eskişehirliler son 10 yıldır yaşadıkları paradoks ile bir kez daha karşı karşıya: Sadece “AKP’liler gelmesin” diye verdikleri oy ile alamadıkları “belediyecilik” hizmetleri…
Aslında son olayda “alamadıkları belediyecilik hizmetleri” de değil mevzu…
Sağlıkları, bire bir kanser olma riski ile karşı karşıya bırakılmış olmaları…
Eskişehir, diğer illerden şanslı olarak Kalabak Su’ya sahip.
Son yirmi yılda tadı değişmiş olsa da hep içmek istediğimiz, içmekten keyif duyduğumuz Kalabak Su, belki de “Eskişehir milliyetçiliğinin” başlangıç noktasıdır…
Yıllarca hakkında uydurulan ya da söylenen bütün sözlere karşı, top yekûn mücadele ettiğimiz, kimseye laf söyletmediğimiz, neredeyse gittiğimiz her şehre yanımızda götürdüğümüz Kalabak Su, son yıllarda adeta bizlerden koparılmak için uğraşılıyor…
Bir kez çooook uzun, bir kez de uzun süre su bulamadık, son 3 yıl içinde…
Şehirdeki birçok kişi bu süreçte başka başka su markalarına yöneldi…
Kimileri de benim gibi, çay ve yemekler için “arıtma sistemini” tercih eder oldu…
Israrla Kalabak Su içmek istiyorum. Tadı eskisi gibi değil, eskiden savunduğum kadar sağlıklı olup olmadığını da bilmiyorum, ama hâlâ Kalabak Su, benim, içmek için ilk tercihim. Ama tabii bulabilirsek!
Ancak ortaya çıkan son gelişme benim gibi Kalabak fanatiklerini bile yıldırdı…
Öğrendik ki, 5 yıl kullanım süresi olan damacanalar, Eskişehir Büyükşehir Belediyesi tarafından değiştirilmiyormuş ve kimi damacanalarda son kullanma tarihi 5 yıla kadar aşmış…

***

Öncelikle şunu söyleyeyim, bir haber ajansının geçtiği haberdeki gibi “14 yıllık” değil damacanalar. 14 yıl, o firmanın aldığı ‘damacana üretme izin’ ruhsatının alınış tarihi…
Bizim Murat Atikel takıntı yaptı ve o haberdeki yanlışlığı düzeltti. Ayrıca damacanalardaki üretim tarihlerinin nasıl okunması gerektiğini öğrendi: Damacana üretim tarihi nasıl okunur? Açıklıyorum…
14 yıllık değiller, ancak Murat Atikel’in o yazısını yazdığı tarihte evindeki damacana örneğin 10 yıllıkmış…
Benim evimde de şu anda 10 yaşında bir damacana var ve Kalabak Su alamadığım için bu damacanayı değiştiremiyorum…
Neyse…
Yine Murat Atikel’in haberlerinden öğrendik ki, Sağlık Bakanlığı, kamuoyunda yayılan bu haberlerden sonra ESKİ’nin Kalabak tesislerine bir baskın düzenliyor ve son kullanma tarihi geçen damacanaların derhal “imha edilmesini” istiyor…
Elinde 200 bin tane “son kullanma tarihi” geçmiş damacanası bulunan ESKİ yetkilileri çaresiz!
“ESKİ yetkilileri çaresiz” diyorum, çünkü biliyorum ki bu süreçte karar kendilerine bırakılsa hiçbir zaman böyle bir sorun yaşamazdık…
Kalabak Su, 12 litrelik damacanalarda satılıyor biliyorsunuz. Bu da çok doğru bir karar. Çünkü dünyadaki örneklerinde olduğu gibi 19 litrelik damacanaları taşımak gerçekten büyük problem. Ve fakat dünyadaki standarttan farklı bir şey kullanıyorsanız, özel olarak ürettirmeniz gerekiyor.
Kalabak damacanalarını da Eskişehir’deki tek bir firma üretiyormuş…
Sorun bu da değil…

***

Diyelim ki 400 bin damacanaya sahip günde 80 bin damacana su satan bir firmasınız…
Her yıl 80 bin damacanayı değiştirmelisiniz ki, son kullanma tarihi konusunda hiçbir zaman sorun yaşamayasınız…
Bir damacananın 10 liraya satın alındığını düşünürsek, 80 bin damacana size yılda 800 bin lira maliyet çıkarır. Haydi diyelim ki, 1 milyon lira…
Çok gibi görünüyor değil mi?
Hiç de değil…
Sadece Kalabak Su’dan yılda 100 milyon liradan fazla para kazanan bir firma, bu kazancının yüzde 1’ini, damacanaları vaktinde değiştirmek için harcayabilir, aksi gibi yasal olarak da harcamak zorunda…
“Bir firma” dedim özellikle…
Bu suyu satan özel bir şirket değil de bir de halkın sağılığını korumak da görevleri arasında olan belediye ise o zaman kazandığı paranın yüzde 10’unu bile harcasa umurunda olmamalı diye düşünüyorum…
İşte bahsetmek istediğim de buydu…
Eskişehir Büyükşehir Belediyesi’nde de ESKİ’de de söz konusu olan halkın sağlığı ise bu paraları harcamaktan imtina etmeyecek bir dolu bürokrat var, ancak belediyenin başındaki siyasi irade yani seçilmiş olan kişi, Yılmaz Büyükerşen, bu harcamalara izin vermiyorsa işte o zaman problem büyük oluyor!

***

Yıllardır yazıyorum…
Eskişehirliler, ilk iki seçimde Yılmaz Büyükerşen’e, “Eskişehir’i de tıpkı Anadolu Üniversitesi Yunusemre Kampüsü gibi yapsın” diye oy verdi…
İlk on yılda benzer işler yaptı da…
Ancak sonra birden durdu ve hatta “Eskişehir’e yapılacak hiçbir şey kalmadı” bile dedi…
Ve fakat Eskişehirliler, “Aman AKP’liler gelmesin” diye, iş yapma şevki kalmamış, bırakın yeni projeler üretmeyi, hâlihazırda yapılan işleri bile önemsizleştirdiği için içinden çıkılmaz hale getiren bir kişiye oy vermeye devam etti…
Bırakın oy vermeye devam etmeyi…
Normalde, başka hangi partiden olursa olsun, kendisinin yaptığı hataları yapacak olan başka başka kişilere demediğini bırakmayacak yüz binlerce kişi, bir de her fırsatta Yılmaz Büyükerşen’i savundu…
Biz, yeni proje isteyen ya da zaten yapılması gereken işlerin yapılması için görüş belirtenlere de demediğini bırakmadı üstelik!
Şimdi dostlarım beni arıyor ve “4 kez, 5 kez oy verdim. Sana karşı her seferinde savundum. Ben, insanlarla bırak Yılmaz Büyükerşen için Kalabak Su için bile kavga ettim. Ne yani şimdi biz yıllardır, kanser yapma riski olan damacanalarda mı su içiyor muşuz? Bu damacanalar yüzünden kaç kişinin kanser olduğunu tespit etmek imkânsız olduğu için mi bu kadar rahat davranıyor? Biz bu kadar değersiz miyiz?” diyor…
Ben de gülüyorum…
Ve “Sizin değeriniz 5 yılda bir oluşuyor. Siz de her halükarda, tıpış tıpış gidip oy kullanıyorsunuz. Haydi, oy veriyorsunuz, sonra bir kez bile eleştirmiyorsunuz! Nasılsa oy verecekseniz, neden önemli olasınız ki?” diyorum…
Ve ekliyorum: Siz sadece Kalabak Su damacanalarındaki son kullanma tarihinin geçtiğini mi sanıyorsunuz? Eskişehir kaybediyor, potansiyelini yitiriyor, tehlikenin farkında mısınız?