İSTANBUL (AA) - İbn Haldun Üniversitesi Sinema Kulübü öğrencileriyle bir araya gelen ünlü yönetmen Semih Kaplanoğlu, "Distopya, sonunda insanlara bir tür çıkışı olmayan ve umudun da içinde yer etmediği bir dünya tasavvuru ortaya koyar. Bu anlamda filmde anlattığım hikaye de umursuzluk değil aksine umudu anlatan bir hikayedir. Biz aslında kendi kavram dünyamızda yer eden distopya, ütopya gibi kavramların karşılıklarını bulup ortaya çıkarmamız lazım." dedi

Kaplanoğlu, bir sinema salonunda İbn Haldun Üniversitesi Sinema Kulübü öğrencileriyle, "Buğday" isimli filmini izledikten sonra onlarla sohbet etti.

Bir öğrencinin, filmini "distopya" tarzında olmasını istediği için mi siyah-beyaz olarak çekildiği konusunda yönelttiği bir soruya Kaplanoğlu, "Ben bir distopya filmi çekmek istemedim ya da öyle bir niyetle hareket etmedim." cevabını verdi.

Kaplanoğlu, kavramların yeniden tahlil edilmesi gerektiğini söyleyerek, şöyle devam etti:

"Distopya, sonunda insanlara bir tür çıkışı olmayan ve umudun da içinde yer etmediği bir dünya tasavvuru ortaya koyar. Bu anlamda filmde anlattığım hikaye de umutsuzluk değil aksine umudu anlatan bir hikayedir. Biz aslında kendi kavram dünyamızda yer eden distopya, ütopya gibi kavramların karşılıklarını bulup ortaya çıkarmamız lazım. Çünkü bizim de hem edebiyat hem de gelenek anlamında külliyatlı bir literatürümüz var. Bu konular üzerine düşünerek, kendi terimlerimizi, terminolojimizi, düşünce ekollerimizi harekete geçirip kavramlar bulmamız lazım. Mutlaka bu distopya denilen ya da öyle tanımlanan şeyin bizde mutlaka bir karşılığı var."

- "Önümüzdeki hafta Erzurum'a gideceğim"

Öğrencilerle sohbetini bitirdikten sonra gazetecilerin de sorularını cevaplayan Semih Kaplanoğlu, "Başlayıp biten ve unutulan tarzda filmler yapmıyorum. Seyircinin katkısını da gerektiren, onun kendi gündelik hayatında filmle ilişkisini kurabileceği küçük kontak noktaları olan filmler bunlar. O nedenle hem gençlerle, özellikle öğrencilerle hem de eğer imkan varsa seyircilerle buluşmayı seviyorum." diye konuştu.

Kaplanoğlu, İstanbul, Ankara ve İzmir gibi büyük şehirlerde izleyicileriyle buluştuğunu anlatarak, "Aynı zamanda Anadolu'da da izleyicilerle buluşuyoruz, önümüzdeki hafta Erzurum'a gideceğim. Kendi adıma, öğrenmek, seyirciyi anlamak ve filmin reaksiyonunu görmek, seyircilerin düşüncelerini anlayabilmek açısından, bu buluşmaları çok değerli ve önemli buluyorum." dedi.

Tokyo Uluslararası Film Festivali'nde en iyi film ödülü alan, filmini izleyen seyircilerinin ödül beklentisi olmadığını aktaran Kaplanoğlu, "Filmlerin yaygınlaşması, kabul görmesi özellikle dünya çapında izlenir hale gelmesinde ödüllerin önemi var ama her film ve ödül için böyle bir vizyon yok. Yani bazı filmlerde ödül almadan dünyayı dolaşabilir. Onun için seyircilerin filmle ilgili bir ödül kıstası olduğunu düşünmüyorum. Fakat seyircilerin filmlere yönelişlerinde ödül gibi şeylerin etkisinin olduğu gerçektir." değerlendirmesinde bulundu.

- "Çakmaklı ve Uçakan ile aynı kaynaklardan besleniyoruz"

Kaplanoğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada ise Yücel Çakmaklı ve Mesut Uçakan gibi yönetmenlerle aynı kaynaktan beslendiğini ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Yücel Çakmaklı ve Mesut Uçakan gibi yönetmenlerin değerler yargıları, bakışları, kıstasları, belli manifestoları vardır. Ben o çerçeve içerisinde düşünmüyorum ve o çerçeve içerisinde film yapmıyorum. Bu filmin içerisinde Kur'an-ı Kerim'in kıssası var ve elbette bakışım ve perspektifim bu yönde ama ne biçim olarak, ne de anlatım yolu olarak, bizim farklılıklarımız var. Sonuçta yakın şeyler anlatıyoruz, bu bir gerçek ama anlatış şeklimiz ve tarzımız farklı çünkü aradan geçen çok uzun yıllar var. Bu süre içerisinde dünya sineması değişti ve benim kuşağım farklı bir kuşak ama beslendiğimiz kaynaklar aynıdır. Yani aynı kaynaklardan besleniyoruz."

Kaplanoğlu, filminde Kur'an-ı Kerim' de anlatılan "Hızır ve Musa" kıssasını anlattığı kısımdaki buluşma anıyla ilgili ise "Filmde Hızır ve Musa'yı temsil eden iki karakterin buluşma anıyla ilgili olarak kim kimi bulur diye soracak olursak, ikisi de birbirini bulur. Başka türlüsü nasıl olur? Eğer arıyorsan, bulursun. Biri de seni arıyorsa sen de ona ses verirsin. Bu karşılıklı bir ilişkidir. Arz talep meselesidir çünkü sonunda filmdeki karakterler de birbirlerine dönüşüyorlar." ifadelerini kullandı.

Filmin çok derin bir araştırma ve Kur'an-ı Kerim meali, İslam alimlerinin eserlerinin yanı sıra "Hızır ve Musa" kıssasını da farklı kaynaklardan ciddi okumalar yaptığını dile getiren Kaplanoğlu, "Araştırma yapmak ve filmi oluşturmak için uzun bir zamanı harcamak gerekiyor. Bütün bu bilgileri tamamlamak, toparlamak, diğer yandan da filmi 3 kıtada çektiğimizi dahil edersek, filmin ortaya çıkması yaklaşık 6 yılı buldu." dedi.