“Milletvekili Emine Nur Günay, bal ormanı için fidan dikti…”
Neredeyse hepimiz, takip ettiğimiz internet sitesi ya da okuduğumuz gazetedeki bu başlığı görünce, şöyle bir bakıp, geçiyoruz…
Şöyle bir bakıp geçtiğimiz birkaç kelimenin alt yapısında neler olduğunu bilsek, eminim, üşenmez, en azından haberi okuruz…
Ben, size, bu haberin ayrıntılarını anlatmayacağım…
Neredeyse her dönemde duyduğum, ama son günlerde yeniden köpürtülmeye başlanan, “Eskişehir milletvekilleri şehrimizle ilgilenmiyor kuzum” söylemleri için birkaç lakırdı etme niyetindeyim. Bunu belirtiyorum, çünkü çok iyi biliyorum ki, “Aaaa, Hakkı şimdi bize bal ormanı nedir, ekonomimize katkısı nasıldır, kimler bu işle ilgilenmiş, onu anlatacak, okumaya ne gerek var ki” diyecek birçoğunuz…
İşte asıl anlatmak istediğim de bu…
Neredeyse yüzde 90’a varan oranda bizler, böyle işlerle değil de “Milletvekili Günay, diğer milletvekili Abüzittin Küttentin hakkında şunu söyledi” haberleriyle ya da “Vekil Günay, Gıyasettin’in oğlunu işe sokmuş” dedikodularıyla ilgileniyoruz…
Ona benzer bir konuya geleceğim söz!..

Ama önce ‘bal ormanı’ deyip geçtiğimiz konuya bir bakalım…
Bal ormanı deyince, aklınıza, “Ne var canım, birkaç ağaç dikiyorlar, sonra kovanları koyuyorlar. Oldu sana, bal ormanı” diye gelmesin…
Bir kere, potansiyel bal ormanı yerinin ve alanının seçimi yapılırken birçok kriter göz önüne alınıyor. Bu kriterlere göre bal ormanları en az rüzgar tutan yerde olmalı, trafiğin yoğun olduğu bölgelerde yoldan en az 200 metre, stabilize ara yollarda ise en az 30 metre uzaklıkta yer almalı, insan ve hayvan hareketlerinden uzakta olmalı, yakınında sürekli olarak temiz su sağlayan bir kaynak bulunmalı, arıcılık için elverişli olan nektar ve polenli bitkilerin yoğun olduğu ve en az 20 hektar büyüklüğündeki alanlarda olmalı.
Bakanlık bal ormanlarını kurmadan önce bal ormanı oluşturulacak alanda flora ve vejetasyon çalışması yapıyor ve arıcılık için elverişli nektar ve polenli bitki yoğunluğunu belirliyor.
Daha sonra bu bilgilere göre ne kadar ekim/dikim ihtiyacı olduğu tespit ediliyor. Bu sayede bal ormanına konuşlandırılacak arı kolonisi sayısı yaklaşık olarak hesaplanıyor.
Bal ormanındaki ağaçların azami çiçek tutmaları büyük önem taşıdığından dikimlerdeki aralık; yetişme ortamı şartları ve türün özellikleri dikkate alınarak, ağaçlar ileride büyük tepe çatısı oluşturacak seyreklikte dikilmeli.
Ayrıca bal ormanı oluştururken çiçeklenme periyodu takip edilerek, proje sahasında arka arkaya çiçek açabilen ağaç ve orman altı bitki örtüsünü bir arada bulundurulmasına dikkat edilmeli.
Zor iş yani…
Orman Bölge Müdürlüğümüzün yaptığı zor iş…
Zor, zahmetli, pahalı ve hem seçilmişlerin hem de bürokratların işbirliği içinde çalışabilmelerinin sağlanmasını gerektiren bir iş...

Bu tür koordine gerektiren işlerin nasıl yapılabildiğini bilenler, “Orman Bölge Müdürlüğü’nün, İnönü Belediyesi ile yürüttüğü çalışma sonucunda kurulan bal ormanı için Milletvekili Emine Nur Günay ilk fidanı dikti” cümlesinin altında en az ‘iki yıllık bir çalışmanın’ olduğunu tahmin edebilir…
Burada, İnönü Belediye Başkanı Kadir Bozkurt hakkında da bir iki kelam etmek gerekiyor bence. İlçesinin, ‘bir belediyeden beklenen hizmetleri’ layıkıyla yerine getiren belediye başkanı demek lazım öncelikle… 
“Bu nasıl övgü, belediye hizmetlerini yerine getirmenin konumuzla alakası ne” diyenler, Eskişehir’de yaşamıyor demektir…
Biz, Eskişehirliler, yıllardır, ya hiçbir şey yapmayan ya da belediyenin ana hizmetleri yerine ‘sosyal’ hizmetlere ağırlık veren belediye başkanlarına alışık olduğumuz için Kadir Bozkurt gibi ağırlıklı projeleri yaparken, ana hizmetleri ihmal etmeyen belediye başkanı gördüğümüzde şaşırıyoruz…
Kadir Bozkurt’un başlattığı ‘bal ormanı’ projesi, emin olun, merkez ilçe belediyelerinin yürütebileceği büyüklükte bir proje. Ve hatta seçime 6 ay kala, çiftçilere fide dağıtmaya, halka günlük süt satmaya başlayan Eskişehir Büyükşehir Belediyesi’nin, ‘kırsal bölgelere’ yaptığı işlerin tamamını, misli misli katlayacak bir iş…
Orman Bölge Müdürlüğümüz ve Kadir Bozkurt’a teşekkür etmeliyim, Eskişehir aşığı bir kişi olarak yani…

Şimdi gelelim, “Milletvekilleri bizimle ilgilenmiyor şekerim” konusuna…
Şöyle bir arşiv taraması yaptım ve milletvekillerinin, senin sokağındaki çukur, emmioğlunun tarlasındaki süne, halakızının gireceği iş ya da teyzenin eniştesinin kardeşinin baldızının gireceği üniversite ile ilgilenmelerinin, aslında görevleri olmadığı konusunda birçok yazı yazdığımı gördüm geçmişte…
Milletvekilleri, tabii ki ülkemizin sorunları kadar şehrin sorunlarıyla da ilgilenmeli, ancak işte Emine Nur Günay’ın yaptığı gibi enerjisini, kurulacak bal ormanlarından en az bir tanesinin kendi şehrine kurulması için harcamalı…
Milletvekilleri senin ‘şahsi’ sorunun ya da geleceğin ile değil, hepimizin toplam problemleri ve geleceğimizle ilgilenmeli…
Peki, bu iş kolay mı?
Emin olun insanların şahsi sorunlarıyla ilgilenmekten çok, ama çoook daha zor!
Bir kere ilgili bakan kimse tanıyacaksın. Sonra yetmez, o bakandan randevu alabileceksin.
Vizyoner bir belediye başkanı bulacak ya da partinin böyle bir ismi aday göstermesini sağlayacaksın. O belediye başkanının kazanması için çaba göstereceksin.
Bütün bunları, kendi partinden olan ‘zihniyetlerin’ bütün engellemesine rağmen başaracaksın tabii…
Sana proje ile gelen belediyenin, projesinin altının dolu olmasını sağlayıp, bakanlık ile kurulan ilişkide bakanlığın yerel teşkilatıyla temasları yürüteceksin… 
Projenin kaynağını bulacak, bu kaynağı doğru ve yerinde kullanması için belediye başkanına güveneceksin…
Bürokrasi ve gecikmelerin neden yaşandığı konusunda bilgi sahibi olacak, bütün işleri başardıktan sonra belediye başkanının seni projeye dâhil etmesi için dua edeceksin…
Bütün bunları yaparken, uğraştığın diğer 27 projenin aksamaması için vakit ayıracaksın…
Ayrıca, seni, rakibi olarak gören milletvekillerin, bürokratları arayıp “Sakın onun projesini hayata geçirmeyin” telkinleriyle de mücadele edeceksin…
Bütün bunları yaptıktan sonra, “Amaan Emine hoca da ne yapıyor Allah aşkına, dün yine ağaç dikmiş” sözlerine muhatap kalmana rağmen sinirlerine hâkim olacaksın…
Böyle, günler, aylar, yıllar geçirdikten sonra, parti tabanın senin için “Şu bizim Eskişehir milletvekilleri de hiçbir işe yaramıyor. Eskişehir ile ilgilenmiyor” diyecek, sen, bu sözü söyleyenlerin, hangi akrabasına iş bulmadığını düşünüp, konunun ne olduğunu çözeceksin…
Zor iş…

Evet, evet…
Son 20 yıldır, “Gerçekten Eskişehir ile çok iyi ilgileniyor” denilen bir tek milletvekiline rastladım veeeee gerçekten Eskişehir ile ilgilenmeyen de sadece bir tek milletvekiline…
İsimlerini özellikle vermek istemediğim bu iki kişi dışında her iktidar partisi milletvekili için aynı sözleri duyuyorum…

Emine Nur Günay, CHP’li Utku Çakırözer’in neredeyse 6 katı kadar geziyor Eskişehir’in ilçelerini, ama CHP’liler, “Utku Çakırözer mobil milletvekili. Çok geziyor” diyor; AK Partililer ise “Emine Nur Günay, Eskişehir’e hiç gelmiyor canım…”
Nabi Avcı, Jale Nur Süllü’nün 3 katı kadar toplantı ya da temas gerçekleştiriyor, CHP’liler, “Nur abla arı gibi maşallah” derken AK Partililer, “Geçenlerde Nabi hocadan ricacı oldum, benim lise mezunu oğlanı, Selçuk Bayraktar’ın şirketinde işe sokamadı. Aslında Erdoğan’a hiç de yakın değil, tek derde çare olamıyor” diyor…
Ve siz…
Bütün bu emeklerinizden, bütün bu mesailerinizden sonra…
Duyduğunuz bu cümlelere karşı moralinizi yüksek tutup, motivasyonunuzu düşürmeden çalışmaya devam etmelisiniz…
Zor iş vesselam…
Kadir Bozkurt’un yaptığı zor iş…
Orman Bölge Müdürlüğü’nün yaptığı zor iş…
Emine Nur Günay’ın yaptığı da zor iş…
İş “zor” olunca güzel olur, keyifli olur…
Ama…
Emin olun, İnönü’ye kurulan ‘bal ormanı’nın güzelliği ve Eskişehir’e yapacağı katkının büyüklüğü; yukarıda anlattığım ‘ucuz, basit, taşra’ siyasetine rağmen yapılabilmesinden kaynaklanmıyor…
20 yıl sonra, bal ormanının nimetlerinden yararlanan Eskişehirlilerin, Emine Nur Günay ve Kadir Bozkurt’a, belki de isimlerini bile bilmeden, edecekleri teşekkürden geliyor…