15 Mayıs 1919, Mustafa Kemal, Şişli’de annesi ve kız kardeşiyle akşam yemeği yemektedir. Yemeğine ara verdiği bir anda, annesine hitaben şunu söyler. “Anne, ben yarın Anadolu’ya gidiyorum. Hesapta ölmek, gidip gelmemek vardır. Bana hakkını helal et.”

Samsuna gelişinin beşinci gününde bir istihbarat şebekesinin temelini atmış, Anadolu’nun her yanından güvenlik ve toplumla ilgili olayları takibe başlamıştır.

Kurtuluş savaşının fitili ateşlenmiştir. Türklüğün yabancı mandasına, kontrolüne tahammülü yoktur. Milli egemenlik esası ve Türk  milliyetçiliği kabul görmüştür.

Yıllar geçmiş, Türkiye Cumhuriyeti kurulmuştur. İktisadi gelişmenin temelleri bir bir atılmaktadır. Günümüzde unutulmaya yüz tutan ve ihmal edilen yerli malı kullanma kampanyası başlatılmıştır. Atatürk elbiselerinin Hereke kumaşından dikilmesi talimatını vermiştir. Tüm bakan, milletvekili ve üst düzey bürokratlar da Hereke kumaşı tercih edecektir. Atatürk önce tüm elbiselerinin köşkün önünde yakılmasını ister. Falih Rıfkı Atay elbiseleri yakmayın birer tanesini bizlere verin deyince, berberine, kütüphaneciye, özel hizmetlisine, sofracıbaşına ve diğer görevlilere elbise ve gömlekleri dağıtılmıştır. Aynı yıl askeri şura toplantısı sonrası akşam yemeğinde, "Benim artık askerliğim kalmadı” diyerek askeri elbise ve teçhizatını şura üyelerine hatıra olarak dağıtmıştır.

1932 yılında bir toplantıda Atatürk kendisine yönelik sorular almakta ve cevaplamaktadır. Din toplumlar için gerekli midir? Sorusuna, “Din toplumlar için gereklidir. Dinsiz toplum olmaz. Biz dini Allah ile kul arasında bir bağlılık olarak görüyoruz. Fakat bu bağlılığı tamamen istismar ederek Allah ile kul arasına girip oradan birtakım menfaatler sağlayan insanlar var. Biz işte bunların mücadelesini yapıyoruz” demiştir.

Siz diktatör değil misiniz? Sorusu sorulunca da, “ Hayır bir millet, bir devlet dikta ile idare edilemez. Diktatörlerin sonu mutlaka felaketle biter ve milletlerin en büyük hücumlarına maruz kalırlar. Fakat bir muntazam idare, temelli idare, medeni bir idare demokrasidir. Demokrasi katiyyen bir zarar vermez. Bilakis demokrasi bir milletin gelişmesini sağlar. Onun için Türkiye Cumhuriyeti demokrasi yolunda, demokratik bir sistem içinde gelişecektir kanaatindeyim" cevabını vermiştir. Meclisteki tartışmalardan bahsetmiş, karşı fikirlerin dinlendiğini ve zaman zaman kararların değişebildiğini ekleyerek, “Böyle bir tartışma yapan diktatör var mıdır? Eğer ben bir diktatör olsam siz bana böyle bir sualde bulunabilir miydiniz?" diye yanıtlamıştır.

Mecliste partisiz milletvekilleri vardır. Konuşmaları ve eleştirileri yönetimi güç duruma sokmaktadır. Mustafa Kemal Atatürk bu konuda da “Elbette konuşacaklar, tenkit edecekler. Biz bu arkadaşların meclise girmelerini teşvik ettik. Bir oyun olsun diye mi? Hayır efendim, bilakis biz onları gayet ciddi bir düşünce ile işlerimiz hakkındaki fikir ve kanaatlerini açıkça söylesinler, yaptıklarımızı tenkit etsinler, yani yeri boş kalan muhalefetin bir dereceye kadar olsun, vazifesini görsünler diye meclise getirdik. O halde niçin sinirleniyorsunuz, neden şikayet ediyorsunuz? Yoksa kendinizden emin değil misiniz, icraatlarınızda savunamayacağınız noktalar mı var?” diyerek muhalif milletvekillerine de sahip çıkmıştır.

Alınacak çok dersler var. Yeter ki objektif kıstaslarla araştıralım, okuyalım. Tarihimizi iyi bilelim ve anlayalım…