MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "Türkiye'nin Kovid-19’la  mücadelesine gölge düşürmeye kalkışanlar bize göre yüzsüzler lobisidir." dedi. 

Bahçeli, MHP TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, bir yılı aşan  süredir beşeriyetin vahim bir salgının pençesinde adeta kıvrandığını, Türkiye'nin  bütün imkanlarını seferber ederek tehlikeli virüse karşı teyakkuz halinde  olduğunu belirtti.

"Maalesef Kovid-19 kaynaklı vaka ve vefat sayısında tedirgin edici bir  artış gözlenmektedir." diyen Bahçeli, mutasyonlu virüsün bulaşma hızının  endişeleri günbegün kamçıladığını söyledi.

Salgın döneminin insan ve toplum hayatına, siyaset ve sosyal ilişkiler  ağına, ekonomi ve ticaret alanına yıkıcı ve çok yönlü tesirleri olduğunu dile  getiren Bahçeli, "Bu olumsuz tesirleri en aza indirmek, hazmedilebilir seviyelere  çekmek maksadıyla devlet ve hükümetimiz yoğun çaba harcamaktadır. Sürece destek  vermek, arkasında durmak, vatan sevgisiyle mücehhez her insanımızın başlıca  sorumluluğudur. Maskeyi kola değil ağza takmak, sosyal mesafeyi beklenen  ölçülerde tutmak, hijyen ve temizlik şartlarına titizlikle uymak virüsle savaşta  en önemli kozumuzdur." ifadesini kullandı.

Aşılama çalışmalarının memnuniyet verici düzeylerde olduğunu, bu  çerçevede disiplinli, sistemli ve şeffaf bir sürecin ilerleme kaydettiğini  belirten Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Dünya genelinde hala Kovid-19'un tedavisinde kullanılan aşıya erişim  zorluğu yaşayan ülkelerin varlığı biliniyorken, Türkiye’de yapılan aşı sayısı 17  milyonu bulmuştur. Hatta yerli aşı üretimi konusunda ümit verici gelişmeler  yaşanmaktadır. Bilinmelidir ki, virüs bizim irademizden daha güçlü değildir.  Brezilya'da günde 3 bin kişinin öldüğü düşünüldüğünde, Türkiye'mizin hastalığa  karşı nasıl dirençli olduğu, nasıl mücadele ettiği nesnel gerçeklerle ortaya  çıkacaktır. İnanıyorum ki, güç birliği yaparak, inanç birliği yaparak, kurallara  harfiyen uyarak musallat olan musibeti Allah'ın izniyle yeneceğiz. Sağlık  Bakanlığımıza güveniyoruz. Doktorlarımızdan hemşirelerimize, hasta  bakıcılarımızdan diğer tüm sağlık çalışanlarımıza kadar virüsle birebir mücadele  eden cesur yüreklere hem minnet duyuyor hem de fedakarlıklarını takdir ve tebrik  ediyoruz. Bugünleri aşacağız, virüse asla teslim olmayacağız. Türkiye haritası  kırmızıya boyansa da umutsuzluğa kapılmayacağız."

Bahçeli, özellikle Kovid-19'u kutuplaşma malzemesi yapıp karamsarlık  ve kuşku aşılamak için sürekli faal halde bulunan zillet lobisine Türk milletinin  prim vermeyeceğini, bu siyaset kalpazanlarına aldırış etmeyeceğini söyleyerek,  şunları kaydetti:

"Son bir yıl içinde, insanüstü emek sarf eden sağlık çalışanlarımız  neyi eksik bırakmış, neleri ihmal etmiş, hangi müdahalelerde gecikmişlerdir?  Türkiye'yi kötü göstermek için fırsatçılık yapan, ahlaksızca ganimet avcılığına  soyunan siyaset virüslerini, sorarım sizlere, kul affeder mi, millet hoşgörür mü,  Allah bağışlar mı? Neredeyse Türkiye'nin hastalıktan kırılmasını, siyasi ve  ekonomik kaosa düşmesini, demokrasi dışına sapmasını heyecanla bekleyen, mesela  CHP'nin, mesela İP'in, mesela HDP'nin ülke ve insan sevgisinden bahsedecek sütü  ve lokması helal tek bir kişi var mıdır? Dertte yoklar, tasada yoklar, çilede  yoklar, sıkıntıda yoklar ama sıra istismara geldi mi, sırayı iftira yarışı aldı  mı, bunların teker teker gizlendikleri deliklerinden çıktığını herkes görmekte ve  bilmektedir. Biz, öylesine adil ve müşfik bir vicdana sahibiz ki, Kovid-19'u  polemik konusu yapıp silah gibi kullananlara bile sağlık, sıhhat ve selamet  dilemekten tereddüt etmedik, etmeyiz, bundan sonra da etmeyeceğiz. Çünkü biz  onlar gibi olmayacağız. Onlar gibi küçülmeyeceğiz. Türkiye’nin Kovid-19’la  mücadelesine gölge düşürmeye kalkışanlar bize göre yüzsüzler lobisidir."

Karanlıktan aydınlığa taş fırlatıp, "Virüs döneminden iktidar devşirir  miyim?" diye kirli hesap yapanların mahcup ve mağlup olacağı günlerin çok uzak  olmadığını belirten Bahçeli, "Adımız bir olduğu kadar acımız birdir. Acımız bir  olduğu kadar sevincimiz birdir. Sevincimiz birse sevgimiz bindir. Nitekim biz  Türk milletiyiz, biz büyük bir ülke olan Türkiye'yiz. Ortak hassasiyetlerde bir  araya gelemeyenlerin aidiyet bunalımıyla malul, ahlak kriziyle mahut, akıl  tutulmasıyla mahkum olduklarını her ortamda söyleyeceğiz, bunların pis  tezgahlarını başlarına geçireceğiz." dedi.

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Bilim Kurulu üyeleri ve sağlık  çalışanlarına teşekkür ederek üstün başarılar dileyen Bahçeli, "Kim ne söylerse  söylesin, biz hepsinin yanındayız. Biz Türkiye’mizin safındayız. Biz sağlıklı  günlere ulaşmanın hedefindeyiz. Tefrikaya kulağımız kapalı, tezvirata sırtımız  dönüktür. Siyasi işportacıların oyunlarını mutlaka bozacağız. İnanırsak yaparız,  yaparsak geleceğimizi perdelemek için kuyruğa girenleri aramızdan söküp atarız.  Duanın iffetine güveniyoruz, bilimin itibarına ümit bağlıyoruz, tıbbın  imkanlarıyla yokuşların aşılacağını düşünüyoruz. Her gecenin bir sabahı vardır ve  o sabah yaklaşmıştır. Allah’ın rahmetinden ümit kesilmez. Başaracağız, bir  musibetten bin hayrın çıkacağını hep birlikte görüp yaşayacağız." şeklinde  konuştu.

Bahçeli, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, Montrö  tartışmaları, Kanal İstanbul anlaşmazlıkları derken, Türkiye'nin 4 Nisan'da 104  emekli amiralin bir nevi muhtırasıyla sarsıldığını ifade etti.

"Öncelikle şunu ifade etmek isterim ki 1936 tarihli Montrö Boğazlar  Sözleşmesi, Lozan Antlaşması'nın tamamlayıcı bir halkası, ayrılmaz bir  parçasıdır. Aynı zamanda bizim kırmızı çizgimiz, Karadeniz'in barış ve istikrar  güvencesidir." diyen Bahçeli, hiç kimsenin de Montrö Boğazlar Sözleşmesi'ni  tartışmaya açmadığını, "Feshedelim." demediğini söyledi.

Türkiye'nin kendi egemenlik sahasında iç deniz yolu açmasının Montrö  ile bağının nasıl kurulduğunu soran Bahçeli, "Bu zorlama, zeka özürlü yaklaşımın  failleri herkesi kendileri gibi aptal ve ahmak mı zannediyorlar? Vehimlerinin ve  gizli emellerinin esiri olan 104 emekli amiral Türk demokrasi tarihinin kara bir  lekesidir. Bu lekeyi temizlemek demokrasinin, hukukun ve milli iradenin tarihe  karşı namus, şühedaya da vefa borcudur." değerlendirmesini yaptı.

Dünyanın olağanüstü bir dönemden geçtiği, ülkeler arası cepheleşmenin  derinleştiği, Türkiye'ye yönelik husumet bloğunun kalabalıklaştığı bir zaman  aralığında, demokrasi düşmanlarına yeşil ışık yakan, "gel gel yapan 104'lüklerin"  büyük bir suç işlediklerini dile getiren Bahçeli, "Bu suç cezasız kalamaz,  kalmayacaktır." dedi.

"Hayret etmemek elde değildir, mavi vatanımızı bu çürüklerle nasıl  savunmuşuz? Milli egemenlik haklarımızı, bu darbe sevdalılarıyla nasıl muhafaza  etmişiz?" ifadesini kullanan Bahçeli, "Bu 104 emekli amiral bozuntusunu bir araya  getiren, ortak bir bildiriye imza attıran, gece yarısı muhtıra içtimasına sokan  asıl motivasyon nedir? İplerini tutan zihniyetin eşkali ve robot resmi kimleri  göstermektedir?" diye konuştu.

"Bal gibi darbe çağrısıdır"

Bahçeli, bildirinin, günübirlik ve lokal bir tepki mi bir tür kripto  haberleşme mi zincirleme bir reaksiyonun ilk etabı mı olup olmadığı sorularının  üzerinde durulması gerektiğini belirterek, şöyle devam etti:

"Bize göre 4 Nisan çıkışını detaylarıyla ele almak şarttır. Bunlar  denizci değil, denizcilerin ve denizciliğin yüz karalarıdır. Söz konusu muhtıra  emeklilikte canı sıkılan, aksiyon arayan, 'Biraz da adımızdan söz ettirelim'  diyen bir grup meczubun işi değildir. Bunları deniz nasıl tutuyorsa, hukuk da  öyle tutmalı, netice itibariyle cüretlerinin bedelini ödemelidirler.

Gece yarısı bildirisi neyin nesi, hangi mihrakların sesidir? Bu aklı  kim vermiştir? Sağır odalardaki müşahitler kimlerdir? Bu emekli amirallerin madem  bazı konularda düşünce ve itirazları vardır, o halde resmiyette faal halde olan  106 partiden birisine katılarak sabahtan akşama kadar ahkam kesip laf salatası  yapmalarının önünde esasen bir engel olmayacaktır. Her zeminde görüşlerini  anlatabilmelerinin önü açıktır. Televizyonları rahatlıkla kullanma hakları  vardır.

Akşamları farklı televizyon ekranlarında sahnelenen tartışma  programlarında 3 ya da 4 emekli askeri görmek adeta moda, adeta alışkanlık haline  gelmiştir. Ne var yani, bunlara 104 kişi daha eklenebilir, 104'ü de sırayla boy  gösterebilirlerdi. Bazı sözde hukukçular ve çarpık siyasetçiler diyor ki 'emekli  amirallerin yayımladığı açıklama bir darbe çağrısı değil, tam tersine bir  demokrasi çağrısıdır.' Neymiş, düşünce ve ifade özgürlüğüne saygı esasmış. Bu  çağrı bal gibi darbe çağrısıdır. Bu bildiri demokrasiyi hedef alan torpidodur. Bu  bildiri hukuk gaspı, milli iradeye doğrultulmuş silahtır."

Bildiride, "Aksi halde Türkiye Cumhuriyeti, tarihte örnekleri olan,  bunalımlı ve bekası için en tehlikeli olayları yaşama risk ve tehdidiyle  karşılaşabilecektir." denildiğine işaret eden Bahçeli, "Buna 'demokrasi ve ifade  özgürlüğü' diyenler vesayetçi odaklar, demokrasi karşıtları, emperyalizm  piyonları, Türkiye düşmanları, damgalı darbe çığırtkanlarıdır." dedi.

Bahçeli, Türk milletinin, akılları sıra 15 Temmuz'un rövanşını almaya  çalışanlara, ara rejim özlemiyle yanıp kavrulanlara haddini bildirecek güce de  cesarete de hamiyete de fazlasıyla sahip olduğunu vurgulayarak, şunları kaydetti:

"Hiç kimse sinir uçlarımızla oynamasın. Darbeler sayfası kapanmıştır.  Kahraman Türk Silahlı Kuvvetlerimizi hiçbir alçak tahrik edemeyecek, karanlık bir  tünele çekemeyecektir. Darbe demek uçurum, hıyanet, kan, gözyaşı ve mağduriyet,  tarihin gerisine düşmek demektir. Darbe heveslileri, bildiri başında zaman  öldüren hayasızlar, muhtıracı münafıklar, elindeki silahı millete çevirmeyi  aklından geçiren vatansızlar önce bizim bedenimizi çiğnemek mecburiyetindedir. Ve  böylesi bir an geldiğinde ya şerefimizle şehit oluruz ya da şerefsizleri birer  birer toprağa gömeriz.

Sayın Cumhurbaşkanımızın yine Marmaris'te bulunduğu bir zamanda,  kamuoyuyla paylaşılan 4 Nisan bildirisi ayaklarımızın altında çiğnenmiştir. Şimdi  bu bildiriye imza atanların hesap verme vakti gelmiştir. Bir kez daha söylüyor ve  beklentimizi açıklıyorum: İbretialem için 104 emekli amiralin rütbeleri  sökülmelidir. Emeklilik hakları ellerinden alınmalı, emekli maaşları  kesilmelidir. Bildiriyle ilgili adli ve idari soruşturma derinleştirilerek  tekemmül ettirilmelidir. Arkasında kim var, önünde kimler duruyor, alayı ortaya  çıkarılmalı ve milletimize teşhir edilmelidir."

Bahçeli, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, bazı  amirallerin açıklamasına yönelik muhalefet partilerinin sakat ve sancılı pozisyon  aldığını belirtti.

İsmet İnönü'nün "Şartlar tamam olduğunda ihtilal meşru bir haktır"  sözünün, "CHP’nin engebeli yol haritası, dağınık ana fikri, esasen tarihi  yanılgısı ve yozlaşmış düşüncesi" olduğunu söyleyen Bahçeli, "Darbeler tarihi bir  bakıma CHP tarihidir. Darbelerle yüzleşmek CHP’yle yüzleşmektir. Statükocularla,  vesayetçi mihraklarla hesaplaşmak CHP’yle hesaplaşmak demektir." ifadesini  kullandı.

Bahçeli, 15 Temmuz’a "tiyatro" diyen CHP Genel Başkanı Kemal  Kılıçdaroğlu'nun, 4 Nisan bildirisine karşı duruşuyla da kendilerini  şaşırtmadığını dile getirerek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Be hey kendini bilmez, be hey demokrasiden bihaber; 4 Nisan  bildirisinin neresi sahte gündemdir? Sahte olan sen misin yoksa gündem midir?  Ekmeğimize kan doğramak isteyen darbe meraklılarına daha hangi hallerde tepki  göstereceksin? Soğan, patates, patlıcan kadar; milli iradenin onuru, hayat ve  varlık hakları yok mudur? Kılıçdaroğlu’nun iskelesi hasarlıdır, rotası savruktur,  dümeni kırıktır, pusulası bozuktur, çarmığı kopuktur, halatı kesiktir, güvertesi  göçüktür, zihniyeti batıktır.

104 emekli amiral arasında bulunan ve güney sınırlarında PYD’nin  olmasını isteyen muhtıracı Türker Ertürk’ü CHP’ye alan, parti saflarına katan,  heyecanla yakasına rozeti takan kimdir? CHP yönetimi bir kere daha demokrasiyle  ters düşmüştür. Bir kez daha darbe hasreti çeken çapulcularla birleşmiştir. Ve 4  Nisan bildirisinin görünmeyen imzası Kılıçdaroğlu’na aittir."

"104 şuursuz sadece gevezelik mi yapmıştır?"

MHP Genel Başkanı Bahçeli, CHP ve İYİ Partili bazı yöneticilerin, bazı  amirallerin açıklamasıyla ilgili değerlendirmelerine de tepki göstererek, "4  Nisan bildirisine tepki göstermek, itiraz etmek için daha neyin olması  beklenmektedir?" diye sordu.

CHP yönetiminin, "demokrasi için ağır bir tehdit, Türkiye siyasetinin  ayrık otu, çıbanbaşı olduğunu" savunan Bahçeli, şunları kaydetti:

"CHP yönetimi, darbeci genetiğini, cuntacı özelliklerini saklamakta  beis görmeyen faziletsiz, faşist ve fuzuli bir zihniyetten başkası değildir.

İP yönetiminin trajik ve tenakuz dolu açıklamaları ise rezaletin  daniskasıdır. 'Hıyarım var' diyene tuz alıp koşan İP’in Başkanı ise 104 emekli  amirali zevzeklikle, yani gevezelikle suçlamıştır. Bu ifadeler hüsran vericidir.  Yani demokrasiyi karalamak, kundaklamak ve kapısına kilit vurmak için altyapı  çalışması yapan 104 şuursuz sadece gevezelik mi yapmıştır? Bu nasıl bir  açıklamadır? Bu nasıl bir lakaytlıktır? İP’in Başkanı, zevzek arıyorsa, önce  etrafını kolaçan etmelidir. Şu anda Meclis grubunda değil, parti yönetiminde bu  zevzeklerden bol miktarda bulunmaktadır. 4 Nisan bildirisine 'zevzeklik' demek  asıl ve su katılmamış zevzekliktir. Darbe heveslileri zevzek değil, zillettir,  zelildir, demokrasi muhalifidir. CHP ile İP tencere kapak misali, yuvarlana  yuvarlana birbirlerini bulmuşlardır. 4 Nisan bildirisine karşı milletin yanında  duramayanlar, zulmün yanındadır. 4 Nisan bildirisine karşı, amasız fakatsız cümle  kuramayan kim varsa; PKK ittifakında kucaklaşan, terörist Demirtaş’a övgüler  yağdıran, FETÖ’ye toz kondurmayan siyasi kadavralardır. Cumhur İttifakı olarak,  Allah şahit bunlarla sonuna kadar mücadele edeceğiz."

"Bu aziz vatanda bulunmamızın da usul eksiklileri var mıdır?"

Bahçeli, Anayasa Mahkemesine gönderilen HDP’nin temelli kapatılması  hakkındaki iddianamenin, eften püften bahanelerle, usul eksiklikleri gerekçe  gösterilerek iade edildiğini söyledi. Bahçeli, terörle mücadele kararlılığının  zirve yaptığı, güvenlik güçlerinin can pahasına mücadele ettiği bir süreçte,  Anayasa Mahkemesinin "HDP’yi arkalayan ve kollayan tutumunun", kendi nazarlarında  hükümsüz, milli vicdanda yok hükmünde olduğunu kaydetti.

Dağda elde edilen stratejik ve tarihi üstünlüğü, TBMM’de kaybettirmeye  hiç kimsenin hakkı olmadığını dile getiren Bahçeli, Anayasa Mahkemesinin adil ve  hakkaniyetli bir karar vermediğini öne sürdü.

Bahçeli, "Bu mahkeme üyelerine soruyorum; bu aziz vatanda bulunmamızın  da usul eksiklileri var mıdır? Bölücü terörle mücadelenin usul sorunlarını da  tespit ettiniz mi? Bugün HDP iddianamesini, usul eksikleri var diyerek gerisin  geriye Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına iade eden zevat, bir saatliğine de olsa  dağda, ovada ya da sınır ötesinde hainlerin karşılarına çıkabilecek yürekliliği  gösterebilecekler midir?" sorularını yöneltti.

"Anayasa Mahkemesi ayet hükmü değildir"

Milletin çığlığına bigane kalan, HDP’ye zaman kazandıran Anayasa  Mahkemesinin, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü umursamadığını,  böylesi bir hassasiyeti de taşımadığını savunan Bahçeli, "Halen Anayasa Mahkemesi  Başkanlığı makamını işgal eden şahsın, geçmişte Polis Akademisi Başkanıyken, 1  Ağustos 2009'daki PKK açılımına nasıl ev sahipliği yaptığını, 12 kötü adamı nasıl  ağırladığını, o görevdeyken hangi şaibeli işlere karıştığını biz gayet iyi  biliyoruz. O tarihlerde Polis Akademisinde sözde Kürt Çalıştayı düzenleyen zat,  bugünün Anayasa Mahkemesi Başkanı’dır. Bu şahsın HDP duyarlılığı, ihanet ve  çözülmeye teşneliği yeni bir vaka değildir." değerlendirmesinde bulundu.

Bahçeli, "Anayasa Mahkemesinin mevcut haliyle milletimizin vicdanında  karşılığı yoktur ve Mahkeme Başkanı’nın tarafsızlığı söz konusu değildir. Bu  mahkemenin kapısına kilit vurularak yeni baştan yapılandırılması bir adalet,  siyaset ve demokrasi sorumluluğudur" ifadelerini kullandı.

"Anayasa Mahkemesi ayet hükmü değildir." diyen Bahçeli, sözlerini  şöyle tamamladı:

"Zamanın ruhuna, milletimizin beklentilerine müzahir şekilde yapısı  değişebilecek, daha verimli, daha etkin çalışması sağlanabilecektir. Hiç kimse  bize durum hatırlatması yapmasın, biz neyin ne olduğunun farkındayız. Bu nedenle  Anayasa Mahkemesi bugünkü haliyle devam edemez, inandırıcılığından ve  güvenirliğinden bahsedilemez. Türk milleti yeni ve tarihi özelliklerine uygun bir  yüksek mahkeme kurmaya muktedirdir, buna da hakkı vardır. Anayasa Mahkemesinin  kapatılmasıyla ilgili teklifimizi sulandırmaya çalışanları, bu görüşümüzün  yalnızca bizi bağlayacağını ifade edenleri şaşkınlıkla izlediğimizi, alayının  sözlerini not ettiğimizi, sırası geldiğinde önlerine koyacağımızı herkesin  bilmesinde yarar olacaktır.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının iade edilen iddianameyi vaki  eksiklikleri gidererek süratle Anayasa Mahkemesine tekrar göndereceğini, usul  açısından ilgili mahkemenin iddianameyi iade hakkının artık bulunmadığını açık  seçik ifade etmek isterim.

PKK’nın siyaset ayağı HDP kapatılmalıdır. Bölücülüğe neşter  vurulmalıdır. Terörün kökü kurutulmalıdır. Hainlere merhamet, mazlumlara  ihanettir. CHP’nin, HDP’nin kapatılmasına karşı çıkması, 'dokundurmam' diye  feryat figan etmesi sonuçsuzdur, adalet terazisi zilletin ağırlığını asla  çekmeyecektir. Kılıçdaroğlu, çok meraklıysa, olağanüstü kongreyi toplamalı,  HDP’nin CHP’ye katılımını sağlamalıdır. Hodri meydan, cesareti varsa buyursun  denesin, HDP’yle yasak ilişkiyi resmi bir birlikteliğe dönüştürsün, elbette bunun  vebaline de sonuna kadar katlansın."