MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Rusya ve Ukrayna hükümetlerinin buğday ihracatını durdurduklarını açıklaması bazı ülkeler için tam bir felaket habercisidir” dedi. Bahçeli, Türkiye’nin açlık sorununa karşı üç ana başlık altında acil ve stratejik tedbirler almasının zorunluğu olduğunu söyledi. Yükselen şeker fiyatlarının piyasayı yansıtmadığını ve siyasileştirilip istismar edildiğini belirten Bahçeli, “Şu anda şeker eksiği değil, fazlası mevcuttur. Telaşa ve paniğe hiç gerek yoktur. Ancak stokçulardan, karaborsadan nemalanan, dini imanı para olan çıkarcılardan da mutlaka hesap sorulmalı, bunların yırtık yakalarından tutulmalıdır” dedi.

MHP Lideri Devlet Bahçeli, partisinin TBMM grup toplantısında konuştu. Bahçeli’nin konuşmasından satır başları şöyle:

2023’TE NAL TOPLAYACAK: Şunu bir defa inançla ve iddiayla söylemek isterim ki, MHP’yi itibarsızlaştırmaya, oy oranının iniş halinde olduğunu göstermeye çabalayan kim varsa 2023’te nal toplayacak, hayal kırıklığının pençesinde bozguna uğrayacaktır. Algı operasyonları bize sökmez. Kamuoyu araştırma şirketlerinin sipariş ve yalan anketleri güneşi balçıkla sıvamaya, doğru duvarı yıkmaya, milletin iradesine ket vurmaya yetmez, yetmeyecek. Gerçeği bilip susanlar, gerçeği bilmeden konuşanlar kadar tehlikelidir, utanç kaynağıdır…Bizim anketimiz 85 milyon Türk vatandaşının duasıdır, güzel bakışıdır, müşfik seslenişidir, kucaklayıcı hasletidir, muhabbet dolu selam ve sahiplenmesidir.

TÜRKİYE’NİN ÜÇ ANA BAŞLIK ALTINDA TEDBİR ALMASI ZARURET OLARAK KARŞIMIZDADIR: Rusya dünya doğalgaz rezervlerinin dörtte birine sahiptir ve Avrupa ülkelerinin toplam enerji tüketiminin yüzde 40’nı karşılamaktadır. Küresel gıda ihracatının neredeyse yüzde 25’i Rusya’nın tekelindedir. Bu ülke tek başına yılda 44 milyon ton buğday ihraç etmektedir. Rusya ve Ukrayna hükümetlerinin buğday ihracatını durdurduklarını açıklaması bazı ülkeler için tam bir felaket habercisidir. Ukrayna savaşı enerji ve gıda güvenliği konusunda herkesin bir yol ayrımında, stratejik bir karar aşamasında olduğuna da işaret etmektedir. Küresel ticaretin sekteye uğraması, tedarik zincirlerindeki kırılmalar, ekonomik faaliyetlerdeki daralmalar, çatışan taraflardan enerji ve gıda ithalatı yapan ülkeler için beka düzeyinde bir tehdittir. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün yaptığı son açıklamalarda, temel gıda emtialarının iki büyük ihracatçısı olan Rusya ile Ukrayna’nın tarımsal faaliyetlerinde muhtemel aksaklıkların dünya genelindeki açlık sorununu kamçılayacağı iddia edilmektedir. Kaldı ki yaşanan ve karşılaşılan gerçek de budur. Türkiye’nin üç ana başlık altında acil ve stratejik tedbirler alması milli bir zaruret olarak karşımızdadır.

ÇİFTÇİLERİMİZİ DESTEKLEMEK ZORUNDAYIZ: Birinci stratejik tedbir olarak, gıda güvenliğinin tam ve eksiksiz sağlanması şarttır. Konuyla ilgili Sayın Cumhurbaşkanımızın hassasiyeti, yaptığı açıklamaları, Tarım ve Orman Bakanlığı’mızın kayda değer ve önleyici adımları milletimizi rahatlatmaktadır. MHP, tarım sektörünü Türkiye’nin var oluş mücadelesinin kemer taşı olarak değerlendirmektedir. Hem doyacağız hem doyuracağız hem de kendi kendimize yeten bir ülke olacağız. Bu nedenle ekilebilir tarım arazilerini genişletmek ve çiftçilerimizi desteklemek zorundayız. Bizim düşüncemize göre, tarım sektörünün; yüksek verimlilikle ve kaliteli ürün üreten, teknoloji kullanabilen, ülke insanını besleyebilen ve ihracat kapasitesi yüksek, büyümeye sürdürülebilir katkı sağlayan bir yapıya kavuşturulması esastır… Bunun yanında yatırım ve teknolojiyi kırsal alanlara yöneltmek üzere, tarım-sanayi entegrasyonunun sağlandığı kırsal cazibe birimleri olan ‘Tarım Kentleri’ kurulmalıdır.

İSRAİL İLE KURULAN TEMASLAR, TÜRKİYE’NİN ENERJİ POZİSYONUNU TELAFİ EDECEK HAMLELERDEN BİRİSİ OLARAK DİKKAT ÇEKMEKTEDİR: İkinci stratejik tedbir olarak, enerji arz güvenliğinin temin ve takviye edilmesidir. İleri teknoloji kullanılarak yeni ve yenilenebilir enerji kaynaklarından yararlanma vasıtasıyla, Türkiye enerji bağımlılığından kurtulacağı gibi uluslararası enerji piyasasının belirleyici aktörlerinden birisi haline gelmesi mümkündür. İsrail ile kurulan temaslar, bu ülkenin doğalgazının Avrupa’ya taşınmasıyla ilgili karşılıklı ve geliştirici iş birliği kanallarının açılması Türkiye’nin enerji konusundaki dezavantajlı pozisyonunu telafi edecek hamlelerden birisi olarak dikkat çekmektedir. Karadeniz’de keşfedilen 540 milyar metreküplük doğalgaz kaynağı, Doğu Akdeniz’de bulunacak yüksek rezerv miktarı ülkemizin elini ve enerji siyasetini elbette güçlendirecektir.

ŞU ANDA ŞEKER EKSİĞİ DEĞİL, FAZLASI MEVCUTTUR: Üçüncü stratejik tedbir olarak, özellikle bazı mal ve hizmetlerin, yine bir kısım gıda ve diğer ürünlerin fiyatlarında görülen hormonlu artışlara karşı caydırıcı ve etkili önlemlerin sürdürülebilir mahiyette alınmasıdır. Ayçiçek yağından sonra şeker fiyatlarında yaşanan tırmanışların gerçekçi bir temeli olmadığı gibi, piyasa şartlarının esasını da yansıtmadığı açıktır. Şekerin kilogram fiyatının iki hafta içinde 7 liradan 19 liraya çıkması ve bunun da siyasileştirilip istismar edilmesi pis bir kumpasın, bayat bir ekonomik operasyonun dış bağlantıyla servis edilmesinden başka bir şey değildir. Ülkemizde yeterli şeker olmasına rağmen, önümüzdeki dönemde fiyat artış beklentisi, bu beklentinin şiddetle körüklenmesi, şeker stoklayan fırsatçıların gözünü hırs bürümesi birdenbire şekeri tartışma konusu haline getirmiştir. Türkiye’nin yıllık şeker ihtiyacı 2,7 milyon tondur. Şu anda şeker eksiği değil, fazlası mevcuttur. Telaşa ve paniğe hiç gerek yoktur. Ancak stokçulardan, karaborsadan nemalanan, dini imanı para olan çıkarcılardan da mutlaka hesap sorulmalı, bunların yırtık yakalarından tutulmalıdır. Bizim önerimiz, Türk-Şeker’in fiyatları maliyetlere göre yeniden belirlemesi, pancar ekim kotasının aşamalı şekilde kaldırılmasıdır. Esasen mesele ne ayçiçek ne de şekerdeki fiyat artışlarıdır. Dün domates, soğan, patates, patlıcan diyerek ortalığı karıştırmaya çalışanlar, bugün farklı ürünlere bel bağlamışlar, kendilerine alçakça ve kurnazca bir fırsat kapısı açmaya yeltenmişlerdir.

ALLAH VAR YA DOĞRU BİR NOKTAYA TEMAS ETMİŞTİR: Zillet ittifakı partileri gündemin gerisinde kalmanın zannediyorum telaşına kapılmış olacaklardır ki yeni bir toplantıyla günü kurtarmanın peşine düşmüşlerdir. İkinci 28 Şubat bildirisinin toz bulutu içinde zillet ittifakı Türk polisine ‘işkenceci’ diyen devasız ve edepsiz zihniyetin ev sahipliğinde, ama bu defa Atatürk posterinin duvara asıldığı bir odada, yine yuvarlak masa etrafında bir araya gelmişledir. Daha önceki toplantılarını altı artı bir formatında yapan bu partiler, şimdi Kuytulcuları da alarak sayıyı altı artı ikiye çıkarmışlardır. Masa altına saklanan sabıkalı ve suçlu sayısı böylelikle ikiye ulaşmıştır. Bu ittifakın adı zillet olduğu kadar aynı zamanda Kuytul ittifakı olarak hafızalara kazınmıştır. Gönül ister ki dürüst olsunlar, mert olsunlar, HDP ile Kuytul’u da yanlarına alarak yuvarlak masanın çapını genişletsinler. Ne var ki yapamazlar, yapmaya yürekleri yetmez. Altı siyasi partinin ortak imzasıyla yayımlanan bildiride yine hiçbir şey yoktur. Kılıçdaroğlu, ‘altımız da birbirimize benziyoruz’ derken, Allah var ya doğru bir noktaya temas etmiştir. Bizim de dediğimiz aynısıdır. Ancak yedekte bekleyen, masa altında sıkışıp kalan siyasi bölücülerle münafık soytarı Kuytul’u da ihmal etmemesi tavsiye ve temennimizdir. Zillet ittifakı partilerinin ortak açıklaması evlere şenlik, trajikomiktir.

HACIYATMAZ GİBİ DÜŞÜP DÜŞÜP KALKIYORLAR: Altına imza attıkları metnin bir akıl tutulmasına, vahim bir çarpıklığa ve baştan ayağa tutarsızlığa çanak tuttuğu hakikaten belgelenmiştir. Dünya, Türkiye’nin dış politikadaki stratejik ve mukayeseli yükselişini konuşuyorken, bu zillet ittifakı anlaşılan gelişmeleri tribünden izlemekten, gerçekleri itiraf ve ifadeden aciz ve mahrum kalmıştır. Rusya ile Ukrayna arasındaki krizin, akılcı, tutarlı ve ülkemizin orta ve uzun vadeli stratejik menfaatlerini dikkate alan bir dış politikanın önemini bir kere daha gösterdiğini iddia etmişler ve yüz kızartıcı bir yanlışın faili olmuşlardır. Bunlar hacıyatmaz gibi, düşüp düşüp kalkıyorlar. Ne dediklerini kendileri de bilmiyorlar. Derslerine çalışmıyorlar, densizliklerine aldırmıyorlar. Altı partinin ortak açıklamasında yer bulan bu saçma sapan değerlendirmeye karşı biz de diyoruz ki, hepinize geçmiş olsun, bu yakalandığınız illet hastalık gözünüzü perdelediği gibi, vicdanınızı da pençelemiştir. Yazık size, ayıp size, Türkiye’ye bu kadar mı yabancısınız? Bu zilletin kendine hayrı yoktur, ülkemize hayrı nasıl dokunacaktır? Bunların cüretleri cehaletlerinin eseridir.

BABACAN’IN YÜZÜNE NASIL BAKABİLMİŞTİR: Kemal Kılıçdaroğlu, sözde darbe davalarının sanıklarını tekrar yargılamaktan bahseden selamsız Babacan’ın yüzüne nasıl bakabilmiştir? Buna karşılık cevabı ne olmuştur? Sayın Kılıçdaroğlu, ‘burunlarından fitil fitil getireceğiz’ haykırışını, bu selamsızın gözünün içine baka baka söyle de sözünün arkasında mısın değil misin öğrenelim. Haydi yap da görelim. Yüreğin varsa konuş da gerçek düşünceni bilelim. Birbirlerinin kuyusunu kazan bu ittifakın Türkiye’nin geleceğinde bırakınız söz sahibi olmasını, bunun konuşulması dahi akla ve mantığa bühtandır. Türk milleti bunlara müsaade etmeyecek, 2023 yılının Haziran ayında sandığa gömecektir.

KURUMUŞ YAPRAK GİBİ SÜRÜKLENDİĞİNİ ÜSTÜNE BASA BASA İFADE ETTİK: 19 Şubat 2022 tarihinde başladığımız ‘Adım Adım 2023; İlçe İlçe Aydınlatma ve Anlatma’ toplantılarımızı geçtiğimiz hafta sonu tamamladık. İlk etapta, 24 Haziran 2018 Milletvekilliği Genel Seçimi’nde CHP’nin sandıktan birinci çıktığı 6 il, 125 ilçede bu partinin iç yüzünü, gerçek emel ve hedeflerini açık seçik milletimizle paylaştık. CHP’ye oy veren kardeşlerimize, parti yönetiminin ne hallere düştüğünü, kimlerin ve hangi vahim senaryoların peşinden tıpkı kurumuş yaprak gibi sürüklendiğini üstüne basa basa ifade ettik. Bu kapsamda sürdürülen çalışmalara katılan, seve seve ülkemin her köşesine giden siz değerli milletvekili arkadaşlarıma, Merkez Yönetim Kurulu ile Merkez Disiplin Kurulu üyelerimize çok teşekkür ediyorum.