İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun istifası ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın istifayı kabul etmemesini düşünürken, aklıma bir ay kadar önce Süleyman Soylu'nun söylediği bazı sözler geldi... "Liyakat" ile ilgili konuşmuştu... Açtım tekrar baktım... 
5 Mart 2020'de... Ahmet Hakan ile konuşurken aynen şunları söylemişti: "Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi bir şeyi kabul etmez, liyakatsız insanı. Bunu göreceksiniz. Bu sistem liyakatlı insanların sırtlarında başarılı olur. Mesela Parlamenter Hükümet Sistemi liyakatsiz insanı kabul edebilir, çünkü insan faktörü orda çok büyük etken değildir. Ama Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nde tecrübelerimle söylüyorum insan faktörü Parlamenter Hükümet Sistemi'nin iki katından daha fazla etkindir."
Süleyman Soylu o zamandan bir şey mi anlatmaya çalışıyordu? Yoksa hiç ilgisi yok mu birkaç gün önce yaşadıklarımızla?
Süleyman Soylu'yu sevin ya da sevmeyin... Ama şu bir gerçek ki... Türkiye'nin çok büyük bir çoğunluğu istifanın kabul edilmemesini istedi. 
Neden? 
"Süleyman Soylu, İçişleri Bakanlığını başarılı bir şekilde sürdürüyordu" derken, aslında "liyakatten" söz ediyor olabilir miyiz...
Liyakat nedir? O işe uygun olmak, o işe yetenekli olmak, o iş için yeterli olmak...
İki günlük sokağa çıkma yasağı ilan edilirken hatalar yapıldı evet... Ve ilk başta hiç beklemediğimiz, likayatli yöneticilere uymayan bu durumla sarsıldık... Bunun şokunu yaşadık... 
Sonrasında da kabinenin en liyakatli yöneticilerinden görülen Süleyman Soylu'nun istifa etmek istemesiyle... 
Ve aslında, Soylu'nun istifasının kabul edilmemesinin bu kadar istenmesi, sadece kaos yaşanacağı, 'gelen gideni aratır" korkusundan değil, aynı zamanda Soylu'nun bir ay önce söylediklerinin ülkemiz genelinde de içselleştirilmeye başlamasından kaynaklanıyor olabilir mi?
Biraz olsun... 
"Karşımızda büyük bir salgın var, biz liyakatli yöneticiler istiyoruz" demenin bir şekli?
Belki de, Soylu'nun istifasını istemeyen, her partiden o büyük kalabalık, Erdoğan'a 2018'de söylediği şu sözleri de hatırlatmak istedi: 
"Adalet, liyakat, hukuk ve demokrasi sütunları üzerinde yükselen bir yapıyı çökertebilecek hiçbir sinsi güç yoktur"
İşin siyaset tarafı ayrı bir mevzu... 
Ama benim bir dileğim var...
Ve tüm Türkiye'nin bu süreci aynı zamanda böyle de anlayıp ders çıkarmasını diliyorum...
"Liyakat" dediğimiz şeyi her alanda içselleştirmemizi diliyorum...
Çünkü bu salgın bize bir şeyi açık ve net olarak gösterdi ki...
"Liyakatsiz"  ama "benim adamım" dediğiniz bir yönetici, sizi bu salgından kurtaramaz...
Bu nedenle yöneticileri seçerken ve atarken, ne kadar dikkatli olmamız gerektiğini iyi anlamamız gerekiyor...
Bu sürecin, özellikle de şu salgınla mücadele ettiğimiz bu çok önemli ve hayati günlerde, liyakatli yöneticilerin daha da önünü açmasını istemez miyiz... 
Umarım, bunu Eskişehir de böyle anlar... 
Liyakat neydi? Yeterli, uygun ve yetenekli... 
Liyakatli yöneticiler çok daha önemli... Hele ki bu salgın günlerinde hayati...