Yalanın yalan olması için öncelikle yalan söyleyenin gerçek dışı ifadelerde bulunması ve karşısındakini yanlışa yönlendirmesi gerekir.  Yalan söyleyen kişinin bunu bilmesi çok önemlidir.  Karşısındakini düşüncelerinden farklı bir boyuta sürüklemesi ve niyeti yalanda hep tartışılan bir konu olmuştur. İyi niyet varsa PEMBE  yalan , kötü niyet varsa  KÖTÜ  yalan diye ayrımlar yapılmış, yalan söyleyenleri de bu kategorilere göre değerlendirmişlerdir.   Burada yalan söyleyenin amacı ve ne tür bir hedefi olduğu tamamen subjektif bir değerlendirme olarak düşünülmelidir.  Çünkü  kime göre iyi ve doğru,  kime göre kötü ve yanlış olduğu tartışma konusu olabilecek,  bakış açısına göre ayrı değerlendirme yapılabilecek bir durum olarak değerlendirilir.  Oysa yalan yalandır.  İyi niyette olsa bunu sıklıkla hayatında kullanan, karşısındaki kişiyi incitmemek için yalan söylediğini düşünen ve bunu misyon haline getirmiş kişiler bir süre sonra kendi yalan dünyalarında kendilerini hapsederler ve çevrelerinde erotik sohbet yalan bir hayal dünyası yaratırlar.  Bu dünya içinde ilişkilerinde bir dolu gerçek dışı olaylar dönmekte ve kandırmaca devam etmektedir.  Genellikle böyle durumlar mutlu olma psikolojisi, pembe dünya oluşturma amacını yaratmıştır.  Bunu gerçek dünyanın problemlerinden kaçış olarak nitelendirmek doğru olabilir.  Bu durumu yaratan kişinin karşılaşacağı sorun ve problemleri çözme becerisinin gelişmemiş olası,  zarar göreceğini düşünerek  kendi yalan dünyasına saklanma davranışını doğurabilir.
Yok sayma ve görmezden gelme gibi savunma mekanizmaları yalan gerçeğinden biraz daha farklıdır.  Bilinç dışı gerçekleşen savunmalar egonun zarar göreceği durumlarda ortaya çıkan ve kişinin benlik bilincini koruyan mekanizmalardır.  Ancak bu tür mekanizmalar immatür olarak nitelendirilen gelişkin olmayan , yaş özelliklerinin gerisinde davranışlar gösterek kişilere has bir mekanizma olarak kabul görür.
Bazende çok ciddi bir travmatik yaşantının değiştirilmesi yada yok sayılması,  olay gerçekleşmiş olduğu halde kabul edilmeyip red edilmesi yalan kapsamına girmez.  Kişinin bu durumla yüzleşmekten korkması ve kaçınması doğal bir savunma olarak değerlendirilmelidir.
Psikolojik rahatsızlığı olan kişilerin, doğruluğuna inanarak söyledikleri yalanlar yalan olarak kabul edilmez.  Yada Yanlış bilgi edinmeden dolayı  hatalı bilgi aktarımı yalan olarak kabul edilmez.   Bilgi kaynağının ilk kişisi bilerek bir yalan söylediyse buna inanan ikinci kişinin diğerlerine bilgi aktarımı yalan olarak kabul edilmez.
 
Yalan söylemenin literatürde aynı anlama gelen çeşitli kelimeler sayılabilir.  Hile yapmak,  abartmak, saklamak, gizlemek, aldatmak, dolandırmak, iftira atmak, uydurmak, sahtekarlık yapmak, taklit etmek, fikir çalmak,  riyakarlık yapmak, blöf yapmak, kopya çekmek, göz yummak, görmezden gelmek, kazık atmak, dolap çevirmek, dalavere yapmak, yolunu bulmak, uydurmak….. 
Yalan söyleyen kişiler için ise ; Düzenbaz, hileci, sahtekar, iki yüzlü, üç kağıtçı, ahlaksız, dolandırıcı, hain, çıkarcı, samimiyetsiz, sadakatsiz, şarlatan,  namussuz, yapmacık, taklitci……….
Bu iki paragrafın okunması durumunda ilk paragrafataki söylenilenleri hayatımızda bazı durumlarda kullanmışızdır. Ancak ikinci paragraftaki yaftaları hiç birimiz kabul etmez ve kendimize yakıştıramayız.  Oysa düpedüz sahtekarlık yapıyoruzdur.  Bunu kabul etmeyişimiz farklı bir yalan dünyasına girmemiş anlamına gelebilir.  Bunun nedeni ise
1-genelleme yapıyoruzdur.  Sanki tüm yaşam boyunca bu davranışı yada yalanı yapmışız yada yapacakmışız algılaması içindeyizdir.  Ki bu hatalı bir yaklaşım olarak kabul edilmelidir.  Kişi o durumda bu YALANI söylemiş ise o durum için kabul etmeli ve eğer benzer durumlarda aynı yalanı kullandığını fark ederse bunu devamlı neden yaptığı gerçeği ile yüzleşmesi kişilik bütünlüğü açısından sağlıklı bir yaklaşım olacaktır.
Veya
2-birisi için yada mecburiyetten söylediğimizi yada yaptığımızı düşünüyüz. Buna Şeytanın Avukatlığı tabirini kullanmak çok yerinde olacaktır.  Çıkarları korumak adına kendi yaşam felsefesinden uzaklaşmak kendisi ile yabancılaşmak anlamına gelir ki bu kişiye ve çevresindeki herkese ciddi zararlar verebilir.
Ya da
3-korkuyoruzdur.  Kişinin fiziksel yada ruhsal zarar görme tehdidi altında söylediklerinin yalan olmadığını kabul edenler.

Yalan ve kendini kandırma   hayatımızın içinde yer almaktadır.  Kişiliğimizi belirlemenin dışında ilişkilerimizi de etkilemektedir.  Yalan ilişkilerde güvensizliğe ve samimiyetsizliğe yol açar.  Karşılıklı güvene dayanmayan ilişkiler  bir gün bitmeye mahkumdurlar.  İster arkadaş ilişkisinde olsun ister evlilik yada iş ilişkisinde güvenin çok önemli bir faktör olduğunu unutmamak ve dürüstlüğün her zaman kazandığını bilmek gerekir.  En çok bilinmesi gereken şeyin ise başkalarını kandırmaktan daha çok insanın kendini kandırmasının çok daha korkunç olduğudur.Yalan hayatımızın büyük alanını kapsıyor,başta kendimiz ve etrafımızla ilişkilerimizi ciddi şekilde etkiliyorsa artık bir uzmana başvurmanın zamanı gelmiştir.