Millet hayatında iz bırakmış uluların hayat ve eserleri milletin hafızasında yer bulan hem miras hem de emanettir. Devlet adamları ve düşünce insanlarının yaptıkları eylem ve söyledikleri sözler, tarihi süreç içinde devam edegelen milli hayatın içerisinde nesilden nesille aktarılır. Milletin yaşayan fertleri konuya milli miras, milli emanet olarak bakarlar. Zira o sözler ve eylemler tarih içinden süzülüp damıtılan en değerli armağan olarak kabul edilir. Göktürk Yazıtları, Ahmet Yesevi Hikmetleri gibi Türk milletine yön veren eserleri birer miras ve emanet olarak görmek gerekir.

   Miras, ölenin hısımlarına veya kanunen verilmesi gereken kimseye bıraktığı mal, mülk, para anlamındadır. Aynı zamanda veraset kavramıyla da ilişkili olan miras: ‘temel; birinin diğerinden devraldığı eski durum, bakiye’ ve ‘bir şeyin bir kişi veya topluluktan diğerine geçmesi, başkasından kalan, tevarüs edilen şey’ anlamında da kullanılır.

  Emanet ise; ‘emniyet edilen kimseye bırakılan şey, eşya veya kimse’ ve ‘güvenilen bir kimseye koruması için geçici olarak tevdi edilen şey’ karşılığında ifade edilektedir.

   Miras ve emanet açıklamaya çalıştığımız anlamlarla birlikte, kişiye ait olmaktan çıkarak bütün bir toplumu da kapsayacak biçimde daha geniş anlamları ihtiva eder. Böylece miras ve emanet ulu kişilerin milli beka için bıraktıkları vasiyet niteliği taşır. Vasiyet; ‘bir başkasından kişinin hayatında veya ölümünden sonra bir şey yapmasını istemektir. Yaygın anlamı ise, ‘’ölüm sonrası, yakınlardan istenen şeylerdir.’

      Kelimeler, kavramlar seslerin rastgele öbekleştikleri anlamsız birliktelikler değildir. Her kelime ve kavram tarihi özelliğinin yanında kök kültürün değer kodlarını da bünyesinde taşır.

     Yazının başlığı her ne kadar miras ise de emanet ve vasiyet kavramlarını birlikte kullanmak konuya daha büyük bir alan açmaktadır.

    İdari, siyasi ve askeri alanlarda yaptıkları işlerle millet içinde yücelmiş şahsiyetlerle beraber, bilim, düşünce ve sanat sahasında da milli ve evrensel değerleri işleyerek varlıklarıyla ululuk kazanan kişiler insanlığın ortak mirasıdır.  Onların söz ve eylemleri dünyayı güzelleştirmek, sevgi ve hoşgörüyü yeniden kurmak içindir.

   Yunus Emre’nin Divan ve Risaletü'n Nushiye adlı eserleri Türk milletinden yükselip bütün insanlığı da içine alan kutlu birer mirastır. Bu miras, onun sözleri, yaşadığı kültürel ortamı ve efsaneleşmiş hayatından doğmaktadır. Onun sözü, ‘yetmiş iki millete bir gözle bakmaktan geçer.’ Bu sevgi ve hoşgörü bakışı, Yaradan emridir. Zira bütün yaratılmışlar Yaradan’dan ötürü sevilir. Yunus Emre’nin insanlık için düşündüğü hedef, kaynağını Tanrı aşkından alan bir sevgi dünyası kurmaktır. ‘Sevelim sevilelim’ sözünün ön şartı ve dışlayıcı bir yönü bulunmamaktadır. Onun inandığı bütün değer ve kutsallıkları Türkçe olarak ifade etmesi milli varlığımız bakımından ne kadar önem arz ediyorsa sözünün muhtevası da insanlığa seslenen büyük bir çağrıdır.

    Yunus Emre’nin çağrısı, bütün zamanların üstünde söylenmiş insanlığın her zaman ihtiyaç duyduğu huzur ve güvenin tesis edilmesiyle ilgilidir. Sevginin devam etmesinden, gönüllere hâkim olmasından asla uslanılmaz. Sevgi her dem yeniden doğan güneştir.

   Yunus Emre, bencillikten kurtulup iyi, güzel ve doğruya yönelmenin insanlık açısından mühim bir husus olduğunu kendi nefsinden hareketle belirtir:

 Her kim bana düşman ise,Hak Tanrı yâr olsun ona.

 Her nereye varır ise, bağ ü bahâr olsun ona.

 Bana ağu sunan kişi, bâl ü şeker olsun aşı,

Gelsin kolay cümle işi, eli erer olsun ona.

Önümce kuyu kazanı, Hak tahtın ağdırsın ânı.

Ardımca taşlar atana, güller nisar olsun ona.

Acı dirliğim isteyen, tatlı dirilsin dünyada.

Kim ölümüm ister ise, bin yıl ömür versin ona.

Her kim diler ben hâr olam,düşman elinde zâr olam,

Dostları şâd ve düşmanı, ağyârı dost olsun ona.

Her kim diler ise benim o dostumdan ayrıldığım,

Gözlerinden hicap gitsin, didâr ayân olsun ona.

Miskin Yûnus şu dünyada güldüğümü istemeyen

Ağladığım isteyene, gözüm pınar olsun ona...

   Yunus Emre’yi sevmek, onun yolunu yol bilmektir. Gönülden kopup sevgiyle bağlanmaktır onun ülküsüne. Türk milletin fertleri Yunus Emre mirasının doğal varisleridir. Onun mirası, emaneti ve vasiyeti hepimizin üzerindedir. Türk medeniyetinin vaz ettiği barış, sevgi ve hoşgörü Yunus Emre’nin kapısının eşiğindedir.