Ülkemizde sol söylemin günlük hayatta en popüler olduğu tarih dilimi sanıyorum 1970'li yılların sonlarıydı. Benim kuşağım tam da o yıllarda lise öğrencileriydik. Üniversite gençliği kadar olmasa da lise öğrencileri de o yıllarda siyasetin ortasındaydılar. Şimdi bugünden bakınca bu durum inanılmaz gibi görünebilir ama o yıllarda bazı ortaokullarda bile siyasi çatışmaların olduğunu söylersem tablo belki daha iyi canlandırılabilir. Bugün nasıl akşam haberlerinde koronavirüsten ülkemizdeki can kaybı sayısını öğrenmek için merak ve kaygıyla bekliyorsak o yıllarda da aynı şekilde siyasi suikastlerden, kurşunlamadan, bombalamadan kaç kişinin öldüğünü öğrenmek için radyo ve televizyon başında beklenirdi. Anne babaların sabah evden uğurladıkları çocuklarının akşam sağ dönüp dönmeyecekleri kaygısıyla yaşadıkları günlerdi... Gündelik hayat bu zorluklarla sürerken sanata, edebiyata, giyim kuşama, dile vs. hakim olan akım solculuktu... Özellikle öğrenciler arasında ağırlıklı hakim siyaset sol siyasetti... Siyaseti taşıyıcı asıl unsur öğrenciler olmakla birlikte siyasetin öne çıkardığı unsur fabrika işçileriydi... Biz solcu öğrenciler fabrikada çalışanlara hayrandık... Çünkü okunan metinler tartışmasız öyle dikte ediyordu. İnsanlığın geleceği, bilim, kültür, sanat, edebiyat herşey ama herşey bildiğimiz fabrikalarda çalışan işçilerin elindeydi. Buna inanıyorduk gerçi ama tam olarak da anlayamıyorduk. Fakat tam olarak anlamamaktan da hoşnuttuk... Çünkü, bizi aşan bir büyüklüğü vardı herhalde söylenenlerin...

Herhangi bir siyasi tartışma esnasında aramızda bir fabrika işçisi varsa tartışmada son sözü o söylerdi. Tartıştığımız konulara hakim olması, bizim okuduğumuz kitapları okumuş olması da gerekmezdi... "Aramızda bizzat İşçi olan o arkadaşlar. Biz kitaptan konuşuyoruz ama o hayattan konuşuyor." Evet, böylesine itibarlıydı fabrika işçisi olmak. Şimdi düşünüyorum da, aslında o yıllarda da zordu ortalıkta fabrika işçisi bulmak. Derneklerde, partilerde, tartışmalarda ancak numunelik bir-iki kişi olurdu. Çoğumuz öğrenci ya da memurduk. Kitaplar hep onlardan söz ederdi ama onlar ortada yoktu. Onlar adına biz konuşurduk...

Bunlar nereden mi aklıma geldi şimdi? 1 Mayıs için verilen ilanları, düzenleyen yapıların niteliklerini falan görünce işçilerin yine ortada olmadıklarını farkettim... Yine onlar adına başkaları ortalıkta...

O sıcak tartışma günlerinde yine bir tartışmayı sonlandıramayıp aramızdaki fabrika işçisine son sözü veren öğrenci arkadaşımın sözü geldi aklıma; "Rasim konuşsun arkadaşlar, fabrika işçisi olan o... Bizler en sonunda küçük burjuvalarız..."