Eskişehir’de Cumhurbaşkanlığı İnsan Kaynakları Ofisi koordinasyonunda Anadolu Üniversitesi ev sahipliğinde, Atatürk Kültür ve Sanat Merkezi’nde organize edilen İç Anadolu Kariyer Fuarı’ndaki (İKAF’24) söyleşiye katılan İlim Yayma Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Necmeddin Bilal Erdoğan, öğrencilerle bir araya geldi. Cumhurbaşkanlığı İnsan Kaynakları Ofisi Başkanı Doç. Dr. Salim Atay moderatörlüğünde gerçekleşen söyleşide, kendi akademik kariyeri ve iş hayatı hakkında konuşan Erdoğan, gençlere tavsiyelerde bulundu.

Söyleşide darbeler konusunda toplumun bilinçli olması gerektiğini söyleyen Necmeddin Bilal Erdoğan, “27 Mayıs, 28 Şubat, 15 Temmuz'lar büyük mağduriyetleri doğuruyor. Halkın belli kesimlerini, belli kesimlerinden daha mağdur ediyor. Farklı darbelerde farklı profiller görüyoruz. Böyle şeylerin olmaması için de bunların nasıl olduğunun, nelere mâl olduğunun bilinmesi gerekiyor. Türkiye'nin darbeler tarihini, yakın tarihini hatta Osmanlı'nın Yeniçeri isyanlarına varıncaya kadarını bilmek lazım. Hani Türkiye'de biri çıksa, 'deprem olmayacak' dese bu ne kadar bence yanlış ise Türkiye’de asla darbe olmaz demek de yanlış. Bunun olmaması için toplumun, teyakkuzda, bilinçli olması gerekir. Bir deprem olursa ne yapacağımız veya bundan daha az etkilenmek için nasıl hazırlanmamız gerektiği konusunda bilinçli olmamız gerektiği gibi. 28 Şubat 1997 post modern darbe dedikleri süreçten sonraki dönemde Türkiye'de daha çok dindar kesim hedef alındı. Kur'an kurslarına 15 yaşından küçüklerinin alınması yasaklandı. Bunun dışında dün Milli Eğitim Bakanımız da konuşmasında örneklerini de verdi. Mesela bir imam hatip lisesinde bir öğretmen, yurtta öğrencileri sabah namazına kaldırdığı için meslekten ihraç edildi. Aynı zamanda imam hatip mezunlarının üniversitelere girişinin önünü çok zorlaştıran, kapatan bir kat sayı sistemi getirildi. Burada aslında tek gaye imam hatip mezununun sadece ilahiyata girebilmesiydi. Diğer bölümlere girerken 30-40 puan geride kalmak zorunda kalıyor” dedi.

Erken evlilik tavsiyesinde bulunan Bilal Erdoğan, şöyle devam etti:

“Masterımın birinci yılının yazında Allah nasip etti, yuva kurdum, evlendim. 22 yaşındaydım. 22 yaşında evlendiğim için çok mutluyum bu arada. Sizlere de gecikmeden evlenmenizi öneriyorum. Ben bu konuları daha küçük gruplarda öğrenci arkadaşlarımızla, genç arkadaşlarla konuştuğumuz zaman şu tür reaksiyonlarla karşılaşıyorum, 'Hocam, Bilal abi, Başkanım. Haklısınız, biz de istiyoruz ama ailelerimiz izin vermiyor ki veya nasıl geçineceğiz ki.' İşte bizimkiler diyor ki, 'Üniversiteyi bitir, askerliğini yap, bir işe gir, ondan sonra olur.' İşte bizimkiler diyor ki, 'Evleneceğin kişi üniversiteyi bitirmiş, askerliğini yapmış, bir işe girmiş birisi mi, bakalım kim?' Böyle engellerle yuva kurmayı zorlaştıran bir kültür oluştu maalesef ebeveynlerde. Bizim normalde Türk geleneğinde var. Bizim inancımıza göre böyle bir şey var. Orta Asya'da kıl çadırlarda yaşadığımız dönemde nasıl yaşadığımızı araştıracak olursanız yuva kurmanın zorlaştırılmadığını görürsünüz. Bizim inancımıza göre Peygamber efendimizin bize öğrettiğine baktığınız zaman da zorlaştırılmadığını görürsünüz. Nasıl geçineceğiz diyenlere de diyorum ki sen şimdi öğrenci halinle zorlanmıyor musun? Zorlanıyorsun. Bir kişi yerine iki kişi zorlanarak evlilik hayatını kuracaklar. Yani sonuçta işte sanıyor musunuz ki iş sahibi olunca, askerliği bitirince ondan sonra her şey çok kolay oluyor. Hayır, bu evlilik zaten bir sorumluluk gerektiren, insanı aynı zamanda olgunlaştırmaya zorlayan ama insanı da geliştiren, terbiye eden önemli bir kurum. Ama bir yandan da muhabbeti hayatınızda kurumsallaştırıyorsunuz, kalıcı kılmaya çalışıyorsunuz.”