Dışarıya açık ses sistemlerinden protesto amaçlı müzik yayını yapmak bilinen eski bir yöntemdir. Yapanlar açısından artistik bir başarı hikayesi gibi görülür. Tarihte birçok örneği vardır. En aklımızda kalanı, ünlü İtalyan yönetmen Frederico Fellini'nin Amarcord filmindeki sahnedir. İzleyeli neredeyse kırk yıl oldu ama filmden benim de en iyi hatırladığım sahne bir kilisenin çan kulesinden Faşist İtalyan askerlerine nazire yaparcasına gramafondan Enternasyonel müziğinin yayını yapılan o sahnedir. Sarhoş Faşist askerlerin kilise kulesindeki gramafona ateş etmeleri ve zor da olsa vurup müziği susturmaları sahnesi bugün bile aklımda...

Geçtiğimiz günlerde İzmir'de de müzikli bir eylem yapıldı. Camilerin FM kanalı üzerinden merkezi ezan yayını yapan sistemlerine sızılarak İtalyan Partizan şarkısı “Çav Bella” dinletildi. Bir gün sonra da aynı şekilde yine korsan sızmayla Selda Bağcan'ın “Yuh yuh” isimli şarkısı... İkisi de solcuların sevdiği şarkılar. Şarkılara pek itiraz eden de yok zaten. Gelen itirazlar bu protesto yönteminin uygulanması için camilerin kullanılmış olmasına... 

Sosyalist Sol'un Türkiye'de seksen öncesinden de süregelen kadim bir tartışması vardır. Tartış tartış doyulmayan bir konudur. “Türkiye'deki mevcut duruma Faşizm diyebilir miyiz?” Evet, bu tartışma çok iştah kabartıcı ve çok su kaldırır bir tartışmadır ve bütün sol teorik birikiminizi ortaya serip kendinizi başkalarına ispatlamanız için de güzel bir konudur. Son yıllarda önemli bir sol kesimin Türkiye'de Faşizm olduğu yönünde karar verdiklerini düşünüyorum... Faşizm ile mücadelede bu türden sinematografik janjanlı eylemlerin de moral yükseltici yanları olabileceğini kabul etmek lazım o kesim için. Peki cami ve minarelerin seçilmiş olması sadece dışarıya ses yayını yapılabiliyor olması yüzünden midir? Sanmıyorum...

18 Ocak 2019 tarihinde, Cumhuriyet Gazetesi'nde Enver Aysever'in Sayın Korkut Boratav ile yaptığı bir söyleşi var. Korkut Boratav, Kemalist Sol çizginin çok değer verdiği bir isim. Akademisyen bir kimliği var ve bir eylem insanından çok bir sol entelektüel tanımlamasına uyuyor. Teorik saptamaları sol kesimde itibar görüyor. Bu söyleşinin ana başlığı ne biliyor musunuz; Aynen şöyle “Bugünkü İslamcı bir Faşizm “Boratav Hoca'nın bu teşhisi koyduktan sonra çıkıp illegal mücadele vereceğini falan düşünmüyoruz... O bir akademisyen...
Faşizm saptamasında bir adım ileri gidilmiş ve bugün Faşizm koşullarında olunduğu kabul edilmekle birlikte çıta yükseltilmiş ve tanı netleştirilmiş; “İslamcı Faşizm...”

Eğer yaşanılan siyasal ortama “İslamcı Faşizm” teşhisi koyuyorsanız bazı İslami simgeleri de rejimle bütünleştirmeniz kaçınılmaz olur. Cami ve minareler de İslamiyet'in en önemli simgeleridir. Kızdığınız, mücadele ettiğiniz rejime “İslami Faşizm” dedikten sonra İslami simgelere ne kadar sıcak bakabileceğinizi bilemiyorum. Çünkü Faşizm olarak nitelediğiniz sistemin dini simgeleri kendi lehine kullandığını düşünüyor olmalısınız...

Ben İzmir'de minarelerin ses sistemlerine sızılarak gerçekleştirilen eylemin halkı birbirine düşürüp iç savaş çıkartmak maksatlı provokatif bir eylem olduğunu düşünmüyorum. Sol yelpazenin herhangi bir yerinde olup da aklı başında birilerinin yapmış olabileceğine de inanmıyorum. Ayağı yere basmayan, mevcut durumun analizini ve gelecek öngörüsü yapmayı beceremeyen, halktan kopuk, janjanlı bir iki eylemle dünyayı değiştireceğini sanan lumpen maceracı bir avuç insanın gerçekleştirdiği saçma bir şey olduğunu düşünüyorum. Şu anda zafer sarhoşu olduklarına da adım gibi eminim...