Kadim uygarlıklar diyarında, ‘yaratılışın sınırlarında saf ve delice bir arayış içinde olan’ roman zaman zaman yüksek gerilim hattında ilerleyerek okuru soluksuz bırakıyor.

“Aylarca yoldaşlık ettiği atı yanı başında yatıyordu. Burnuna gelen dehşet verici kokuyu sıradan bir koku gibi hissediyordu. Yukarıda süzülen akbabalar ise onun da öleceği anı kolluyordu. Birkaç gündür mücadele etmeyi başardığı düşüncesiyle atına ilk kez yüzünü dönmüştü. Kapalı gözlerinden göğüs kısmına kadar kurtçuklar yayılmıştı ama hâlâ bacakları sağlam gibiy¬di. Saatlerce düşündü, yaşamak için yemek zorundaydı. Can çekişen beyninde defalarca başka şansının olmadığını haykır¬dı. O an tutunabildiği bir tek pır pır açılıp kapanan gözleri ve dudaklarındaki çatlaklardan sızan ekşimsi kanın tadıydı. Son hamleyle tahta bavulun içindeki bıçağı buldu. Ne yapacağını biliyordu. Bıçağı defalarca atın bacağına sapladı. Ağzını açtığı yarıklara dayadı. Kalan gücüyle su niyetine atın kanını arıyor¬du. Bunu dakikalarca denedi. Sonra atın ölü gözleri etrafın¬daki yeni yaşama baktı.”

Zihninizin kemerlerini bağlayın

Karanlığın içinde gaipten gelen sesler kadar ürkütücü, taze heyecanlar aşılamaya aday, çıkışı olmayan bir karamsarlığa hiç beklenmedik ümitlerin eşlik ettiği, zihinsel dayanıklılığı test etmeye aday bir kitap. Allah Taraf Tutmaz, heyecan verici bir yolculuk, insanlığın kaderine dair çarpıcı ve muazzam bir zihinsel uçuş vaat ediyor.