ENGELLİLER YARDIM DEĞİL, HAKLARININ TESLİMİNİ İSTİYOR!

Bugün, 365 günün en önemli “farkındalık” günlerinden birindeyiz. Engellilerin sorunlarına dikkat çekmek ve onları daha iyi anlayabilmek için 3 Aralık tarihi, Birleşmiş Milletler tarafından 1992 yılında Uluslararası Engelliler Günü' olarak ilan edilmiştir.

Engellilik, birey ve ailesi için zorlu yaşam koşullarını beraberinde getirmekte ve onların yaşadığı sorunlarla baş etmeleri sürecinde herkese görev ve sorumluluk düşmektedir. Bu nedenle her alanda onların yaşamlarını kolaylaştırmak, engellilerin toplumsal yaşama tam ve diğer bireylerle eşit katılım sağlamalarına olanak sağlamak engelliler için insan hakları temelinde ele alınması gereken anayasal haktır, toplum ve devlet içinse anayasal görev ve sorumluluktur.

Ancak, engellilere yönelik politikaların ve araçların sorunları çözmede yetersiz kaldığı ortadadır.

Türkiye, engelli istihdamının en düşük olduğu ülkelerden birisidir. Avrupa Birliği’nde engellilerin işsizlik oranı %17,4 ve istihdam oranı %38,1 iken Ülkemizde 15 yaş ve üstü en az yüzde 20 engel oranına sahip olan engelli bireylerin sadece yüzde 14.3’ü çalışırken, yüzde 85.7’si çalışmamaktadır. Bu düşük orana rağmen çalışan engelli bireylerin ne yazık ki yüzde 30.4’ü de kayıt dışı çalışmaktadır.Ülkemizde engelli olmayan bireylerde işsizlik oranının % 11 civarında olduğu dikkate alınırsa engelli bireylerle engelsiz bireylerin istihdamı arasındaki korkunç ayrımcılık daha net anlaşılmaktadır.

TÜİK verilerine göre, 6 yaş ve üstü engelli bireylerin yüzde 41.6’sı okuma yazma bilmemekte; sadece yüzde 7.7’si lise ve daha üstü bir eğitime sahiptir. AB ülkelerinde ilkokuldan sonra okulu bırakan engelli oranı %25, İsveç’te %11’ken, Ülkemizde bu oran %60’dır. Engellilerin düşük eğitim düzeyi işgücüne katılımlarına, işsizlik oranlarına, çalışacakları işlerin niteliğine ve çalışma koşullarına doğrudan olumsuz etki yapmaktadır.

Uluslararası sözleşmeler ve yasalar ile zorunlu kılınan erişilebilirliğin nasıl sağlanabileceğine yönelik standartlar ve kılavuzlara karşın uygulamalar da yetersiz kalmaktadır. Engelli bireylerin yüzde 66.9’u kaldırımların, yaya geçitlerinin ve yaya yollarının; yüzde 58.4’ü kamu binalarının; yüzde 55.4’ünün postane ve banka benzeri mekanların uygun olmadığını belirtmektedirler.

AB’de engellilerin %29,9’u yoksulluk/sosyal dışlanmışlık riski altındayken, Türkiye’de bu oran %77,1’dir.

Engelli vatandaşlarımıza, eğitim, sağlık, çalışma hayatı gibi alanlarda fırsat eşitliği sağlanması ve farklılıklarına saygı gösterilmesi, mekânsal erişim yanında teknoloji ve bilgiye erişimin bu bireyler için ne kadar önemli olduğuna dikkat çekilmesi için toplumsal farkındalık oluşturmalı ve farkındalığı sürdürülebilir çözümlere dönüştürmeliyiz.

Örneğin, istihdama katılımda büyük öneme sahip olan mesleki eğitim ve yaşam boyu öğrenim hizmetlerini yaygınlaştırmalı ve niteliği artırmalı; İŞKUR, MEB, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı gibi kuruluşlar arasında yeterli işbirliği ve koordinasyonu kurmalı, geliştirilmeliyiz.

Ancak, engelli sorunlarını çözebilmenin başlangıcı anlayış değişikliğinden geçmektedir. Öncelikle toplumda ve özellikle engelli olmayan bireylerde‘Engellilere Yardım’ temelli anlayıştan ‘Engellilerin Hakları’ temelli anlayışa geçiş sürecini tamamlamalıyız.

Bunun için de toplumsal bir kültürleme planlaması yapmalı, başta eğitim olmak üzere uygun araçlarla düşünce dönüşümünü sağlamalıyız.

Bu vesileyle, engelsiz bir yaşamı birlikte inşa edeceğimiz engelli vatandaşlarımızın 3 Aralık Dünya Engelliler Gününü kutluyor ve kendilerine aileleriyle birlikte mutlu, huzurlu bir yaşam diliyorum.

Av. Mehmet EKTAŞ

İYİ Parti İl Başkanı