Her hafta olduğu gibi bugün de, pandemiyle mücadelenin önemine vurgu yaparak sözlerime başlamak istiyorum ve aşısını yaptırmayanları sağlık merkezlerine gitmeye çağırıyorum. Diyen DSP Eskişehir İl Başkanı Salih Güven basın açıklamasında bulundu. Güven yaptığı açıklamada: "Ancak bir paradoksu da sizlerin gündemine getirmek isterim; bir taraftan Sağlık Bakanı Sayın Fahrettin Koca her gün sosyal medya hesaplarından milletin aşı olmasını isterken diğer taraftan Eskişehir Valiliği’nce internet sitesinden yapılan açıklamada yüz yüze eğitim gören Üniversite öğrencilerinin yanı sıra okullara girmek isteyen öğrenci velilerinden ve yurtlarda görevli tüm personelden 2 doz Covid-19 aşısı olmayanlar için istenen negatif sonuçlu PCR Testi  zorunluluğunun iptal edildiği duyuruldu .Açıklamada, “Yapılan değerlendirmeler sonucunda; İl Umumi Hıfzıssıhha Kurulu’nun PCR zorunluluğuna ilişkin 27.08.2021 tarihli ve 39 no’lu kararının 7’nci, 9’uncu ve 10’uncu maddelerinin iptaline oy birliği ile karar verilmiştir” denildi. Eskişehir Valisinin okullara giden velilerden ve çalışanlardan PCR testi istenmesi kuralını iptal etmesi ciddi bir çelişkidir, izaha muhtaçtır." İfadelerine yer verdi. 

Salih Güven : "13,5 milyon hektar tarım arazisinin yeniden sisteme sokulması mecburiyeti vardır"

Açıklamalarına devam eden Güven: "Anlaşılan o ki bu Covid-19 virüsü Eskişehir’deki okullara gelen velilerle ve çalışanlarla “kanka olmuş Ayrıca, Paris İklim Anlaşmasına taraf olmak için hazırlanan kanun teklifinin tüm partilerin oyları ile TBMM Genel Kurul’da kabul edilmesini, DSP olarak memnuniyetle karşıladığımızı belirterek ülkemiz ve milletimiz için hayırlı olmasını temenni ediyoruz.Türkiye yaklaşık 20 yıldır bir “Ak Parti hükümetleri” silsilesiyle yönetiliyor.Bugüne kadar eğitimden sağlığa, tarımdan sanayiye, üretimden tüketime, iç politikadan dış politikaya kadar olumlu ya da olumsuz ne varsa bu partinin eseridir.O halde bugün dört kişilik bir ailede açlık sınırının 3.094 lira, asgari ücretin de 2.825 lira olduğu, ekonomide yangın yerine dönmüş pazar yerlerini, marketleri, kasapları, bakkalları yok sayıp her şeyi bir pandeminin sırtına yıkmaya kalkmak, hele hele mevcut sıkıntıları kurulduğu günden bu yana bir kez bile devleti yönetme miş bir partiye tahvil etmeye çalışmak en hafif deyimiyle sorunu sulandırmaktır.Sayın Cumhurbaşkanı, geçtiğimiz günlerde alışveriş yaptığı Tarım Kredi Kooperatifi marketinden çıkışta gazetecilere, buradaki ürünlerin kaliteli olduğunu, gerçekten vatandaşlarımızın kesesine uygun fiyatların uygulandığı bir yer olduğunu belirterek “bunların süratle çoğaltılması noktasında Türkiye

genelinde ilk etapta bin kadar bu tür marketlerin yapılması talimatını verdik. Bunları süratle çoğaltacağız.” demiş. Gayet güzel…DSP olarak yıllardır söylediklerimizin anlaşılır hale gelmiş olmasından büyük bir memnuniyet duyduğumuzu ifade etmek isterim. Ama bu girişimin eksik olduğunu da belirtmeliyiz.

Zira bu işler talimatla, emirle olmuyor maalesef. Sistem kurgulamakla ve sürekliliğini sağlamakla gerçekleşebiliyor.Demokratik Sol Parti programında Kooperatifçiliğin, Halk sektörünün önemli bir kesimi olarak güçlendirilip yaygınlaştırılacağı; ve kooperatiflerle kooperatif birliklerinin yönetimlerinin devlet müdahalesinden arındırılarak demokratikleştirileceği öngörülür.Bu yolla elbette gelişmenin köylüden başlayacağı ve köylünün artan gücüyle tüm ülkenin gelişmesinin hızlandırılacağı planlanır. Dahası köylünün, yani doğrudan üreticilerin yönetime örgün ve etkin katılımıyla demokrasiye daha çok gerçeklik kazandırılacağı anlatılır.Kısacası talimatla “bin kadar” Tarım Kredi Marketi açmak yerine, üretim merkezlerinde köylülerin ve üreticilerin doğrudan içinde yer aldığı, yönetimini kendilerinin üstlendiği Kooperatifleşme sürecinin başlatılmasının daha gerçekçi ve kalıcı bir uygulama olacağını buradan hatırlatmak isteriz.Demem o ki, halkın demokratik katılımı öyle talimatla, emirle değil, yerel yönetim mekanizmalarına katılım için teşvik edici hatta zorunlu kılıcı yasal düzenlemelerin TBMM’ne bir an önce getirilmesiyle gerçekleşebilir.İşte o zaman üretici ürününü kendi kasabasında ya da köyünde oluşturduğu kooperatifler eliyle aracı unsurlara ihtiyaç duymadan doğrudan tüketiciye ulaştırır, tüm toplum kesimleri de daha ucuz bir fiyatla temel tüketim maddelerine erişebilir.Halkın temel tüketim maddeleri başta olmak üzere tüm ihtiyaçlarında erişmeye çalıştığı ucuzluğu ortadan kaldıran bir başka temel etken ithal girdilerin fazlalığı ve akaryakıt fiyatlarının yüksek seyretmesidir ki; bu konu bile başlı başına ayrı bir sorundur.Bu arada unutmadan hatırlatayım; geçen yirmi yıllık dönemde AB’nin aklına uyup tarım dışı bırakılan 13,5 milyon hektar tarım arazisinin yeniden sisteme sokulması mecburiyeti vardır.Tabii bu arada hükümet yetkilileri eğer ihtiyaç duyarlarsa Demokratik Sol Parti olarak biz her türlü teknik ve bilimsel desteği de kendilerine vermeye hazırız “dedi.