Eskişehir’deki Atışkan Alçı Fabrikası’nda çalışan işçilerin, Kristal İş Sendikası’na üye olduktan sonra işveren ile sendika arasında toplu iş sözleşmesi yapılması talebiyle başlattıkları grev 278’nci gününe girdi. Aylardır fabrika önüne kurdukları grev çadırında mücadele eden işçilerin ilk önce elektriği ve suyu kesildi, ardından fabrikanın mescidinde namaz kılmaları yasaklandı. Greve başladıkları ilk günlerde birçok kişinin kendilerini ziyaret ettiğini, fakat son günlerde unutulduklarını anlatan işçiler, çok zor bir kış geçirdiklerini söyledi. Grev çadırında dün hep birlikte iftar yapan işçiler, grevin çözüme ulaşması için siyasilerden destek istedi.

"İŞVEREN YASADIŞI ÜRETİM YAPIYOR"

İşverenin grevi kırmaya çalıştığını öne süren Kristal İş Sendikası Eskişehir Şubesi Başkanı Erdal Akyazı, şunları söyledi:

"Atışkan Alçı grevinin bugün 278’nci günü. 278 gündür arkadaşlarımızla grev sürecini heyecanlı bir şekilde götürüyoruz. Greve çıktığımız ilk gün gibi, değişen bir şey yok. Biz de arkadaşlarımızla birlikte iftarda buluşalım hem de bir arada olalım, dertleşelim diye bir araya geldik. Grev sürecinde bir sürü süreçler yaşandı. İşveren, yasadışı üretimler yapıyor. Biz, Çalışma Bakanlığı’na müracaat ettik. Grev kırıcılığının olduğunu tespit etti. Biz, bununla ilgili mahkemeye müracaat ettik. Mahkeme bilirkişi tespit etti ama işveren, içerde hâlâ yasadışı üretim yapıyor. Biz, bu sürecin peşini bırakmayacağız. Yakın zamanda bilirkişi iş yerine gelecek. İnşallah içerde yaptıkları yasadışı üretimi durdurur. Biz, zaten çok bir şey istemiyoruz. İçerde yasadışı üretim durduğu zaman işveren zaten gelecek bizimle anlaşacak.

"ARKADAŞLARIMIZIN AFAKİ TALEPLERİ YOK"

Arkadaşlarımızın zaten afaki talepleri de yok. Türkiye’deki asgari ücretin 8 bin 500 olduğu yerde, toplu sözleşme zamanında imzalansaydı belki de sözleşmemiz ortadan kalkacakmış. Şu anda bu grev çadırı burada olduğu için, işveren grevi kırmak için içerde çalışan arkadaşlara 11 bin lira para veriyor. Ama şu sopayı da gösteriyor; 'Grev bittikten sonra bakarız' diyor. Onun için tamamen sendikanın burada yapmış olduğu eylemden, grevden dolayı işveren içerde çalışana yüksek miktarda para veriyor, grevi kırmak için. Sürecimiz devam edecek. Buradan Atışkan Alçı işverenine sesleniyoruz. Masa her zaman açık. Görüşmeye hazırız. Masaya geldiği sürece biz de işletmenin devamı için grevi bitiririz, anlaşırız. İşbaşı yaparız.

"ONLARA DA SÖYLEYECEK BİR İKİ KELİMEMİZ OLUR"

Önümüzde seçim var. Tabii seçimde aday olacak milletvekili arkadaşlarımız, gelip buradaki arkadaşlarımızdan oy isteyecekler. Seçim süreçleri, genelde kazanımların olduğu süreçlerdir. Biz de Eskişehir’deki milletvekili aday adaylarının bu olaya el atmalarını, bu olayı işçinin lehine sonlandırmalarını ve grev çadırına hepsini bekliyoruz. Kapımız her zaman açık. Eskişehir’in milletvekili adayları buraya gelip destek verdi, ama destek vermeyen siyasi partiler de var. Grev çadırımıza geldikleri zaman inşallah onlara da söyleyecek bir iki kelimemiz olur.

"FATURALARINI, ASKIDA FATURA ŞEKLİNDE ÖDEDİK"

Biz, Kristal İş Sendikası olarak, greve çıkıldığı günden itibaren, o zaman asgari ücret 4 bin lira civarındaydı, biz 2 bin 500 lira kişi başı destek veriyorduk. Asgari ücret 5 bin 500 lira olunca biz 5 bin lira civarı bir destek verdik. Ayrıca arkadaşlarımızın elektriklerini, doğal gazlarını, askıda fatura şeklinde ödedik. Sonra asgari ücret 8 bin 500 lira olunca, sendikanın bütçesi doğrultusunda son bir aydır da kişi başı 6 bin lira destek sağlıyoruz arkadaşlara. Bu süreçte 6 bin lira yeter mi? Yetmez ama sendikamızın bütçesi buna el veriyor. Biz, her arkadaşımıza, grev devam ettiği sürece destekleri devam ettireceğiz.

"ARKADAŞLARIMIZI DIŞARDA ÇALIŞIYORMUŞ GİBİ ADDEDİYOR"

Burada Atışkan Alçı patronu yasadışı bir şey daha yapıyor. Arkadaşlarımızı dışarda çalışıyormuş gibi addederek arkadaşlarımızı işten atıyor, grevi kırmak için. Tespitsiz, hiçbir delil olmadan arkadaşlarımızı işten atıyor. İşten attığı arkadaşların yerine yeni arkadaşlar alıp, içerdeki grevi kırıp onların yerine çalıştırmak istiyor. Biz, bu konuyu da mahkemeye taşıdık ama Türkiye’deki hukuk sistemini biliyoruz. Hukuk sistemi uzun sürüyor. Hukuk sistemiyle bu işi çözmeye kalktığımız zaman, bulup işçiyi hemen işten atıyorlar, ama patronlara gelince süresi uzun olur. Biz, hukuk sürecine devam edeceğiz. Ama bir an önce bu işin bitmesiyle ilgili Eskişehir kamuoyunu göreve devam ediyorum. Eskişehir milletvekillerinin, aday adaylarının, belediye başkanlarının bu konuya bir an önce el atması lazım. Eskişehir’de üretim yapan işletmeyi, sahibini tanıyorlar. Gelip bu olayı çözmelerini talep ediyoruz."

"MÜCADELEYE DEVAM EDİYORUZ, İŞVERENE KARŞI"

Grevdeki işçilerden İsmail Saraç da şöyle konuştu:

"Direniyoruz. İşverenin bir şekilde sendikayla masaya oturmasını bekliyoruz. Bu süreç çok zorlu geçti. Çok uzun geçti bizler için. Bazı arkadaşlarımız bu sürece dayanamadılar, işbaşı yapmak zorunda kaldılar. Kırılmalar oldu. İşverenin, bu yönde kendisi de grev kırıcılığı yaptı. İçerde üretime başladı. Bu da biraz insanların motivasyonunu düşürdü açıkçası. 7 kişi, ben dahil, işten çıkartıldık, ‘Dışarda, farklı yerde çalışıyorsunuz’ diyerek. Bunların hepsi aslında birer grev kırıcılığı ve arkadaşlar bundan sıkıntılar duymaya başladılar. ‘Acaba bizi de işten çıkartacaklar mı’ dediler. O yüzden bazı arkadaşlarımız içeri girdi, işbaşı yaptı. Bizler devam ediyoruz, sendikayla bu işin bitmesi taraftarıyız. Ne kadar sürer bilmiyoruz ama mücadeleye devam ediyoruz, işverene karşı. Biz burada 278 gündür grevdeyiz ve bazı siyasi partiler daha önceleri girişimlerde bulundu ama iktidar tarafından bir girişim olmadı. O yüzden devam ediyoruz. İsteğimiz, bu işin bitmesi. Siyasi olarak baskı olsa belki işler çözülebilir. Bizim işimiz çözülmedikten sonra hiç kimseye bir söz veremeyiz biz. Buraya sadece siyaset yapmaya gelen insanlar gelmesin. Bu işi çözecek insanlar gelsin. Şu an burada 55 tane arkadaşla beraberiz. Küçük bir rakam ama bir oy bir oydur diyoruz."

"HEPİMİZ ZOR DURUMDAYIZ"

Grevdeki işçilerden Mustafa Şen ise şunları söyledi:

"Ben, 12 yıllık Atışkan Alçı personeliyim. Biz, bu sürece, her şeyimiz güzel olsun diye başladık. Çıkarken çok umutluyduk, hâlâ da umutluyuz. Bu süreçte zor zamanlarımız oldu. Hâlâ da olmakta. Kışı geçirdik bir sobanın başında, burada arkadaşlara beraber. Fakat değişik yollara başvuruldu, grev kırıcılığı yaşandı. İçeriye gitmek mecburiyetinde kalan arkadaşlarımız oldu, tehditle veya aile baskısıyla. Hepimiz ailelerimizden baskılar görüyoruz. Hepimiz zor durumdayız bu süreçte. Biz, işimizi kazanmak istiyoruz. Kazanamasak da bu işin sendikalı bitmesini istiyoruz. Sendika olursa daha güzel şartlarda çalışacağımıza inanıyoruz. Kışı çok zor geçirdik. Faturalar, hayat şartlarıdır… Okula giden çocuklarımız var. Ama biz buradayız. İçerde değiliz. Siyasetçilerden destek gördük. Uğraşanlar oldu ama ikna edemediler. Seçim sürecindeyiz. Bu süreçte siyasetçilere daha fazla iş düşüyor. Bizlerden ve ailelerimizden oy istiyorlarsa bu işi çözen, oyları alır."

"BASIN AÇIKLAMASI BİZE ÇOK GÖRÜLDÜ"

Grevde olan diğer bir işçi Ersin Karabulut, şöyle konuştu:

"Grevde tam 278 gün oldu. 3 Şubat itibariyle Kod 45’ten atılan işçilerden biriyim. İşveren tarafından hukuksuzluğa uğradım. Sendika üyeliğim devam ediyor. Arkadaşlarıma desteğim devam ediyor. Bu mücadeleye devam edeceğim. Anayasa’nın verdiği bir hak, işçi tarafından kullanılıyor. Buna karşın işverenimiz de anayasal hakkı olan itirazlarını yaptı, ama geç yaptı. Mahkemeler neticesinde sendikamıza bu hak verildi. Masada anlaşılamadı. Biz de doğal olarak grev hakkımızı kullandık. Başka bir seçeneğimiz kalmadı. Adaletli ve insan onuruna yakışır bir şekilde grevimizi devam ettirdik. Bir basın açıklaması bize çok görüldü. 20 kişilik yaptığımız tişört eylemi vardı. Bunda bile soluğu mahkemede aldı. Mahkeme de yine bizi haklı gördü. Biz, sendikamız tarafından gerçekten kollandık. Burada gerçekten kardeşliği gördüm. İlk zamanlar herkes çok yoğun şekilde geldi, destekledi. İnkar edemeyiz. Yalnız son zamanlarda unutulduk. Herkes kendi telaşına düştü. Belki yeni siyasiler gelecek, belki yeni oluşumlar olacak ki zaten kutuplaşma oldu. İttifaklar oldu. Biz, siyasetçilerin kapısını çok aşındırdık. Bize bir abilik yapın, bir arabuluculuk yapın. Bizim işimizi çözün. Grev, iki tarafı da yakıyor.

"ARAMIZDA ZENGİN OLAN İNSANLAR YOK"

Kışı geçirene sormak lazım. Biz, o ayazı gerçekten yedik. Aşırı derece zorlandık. Maddi manevi sendikanın bir gücü var. Sendika tarihinde olmayan şeyi yapıyorlar bize. İlk aydan beri dayanışma ücretlerini artırıyorlar ama yetmiyor. Çünkü ülkenin şartları belli. Bizim öyle aramızda zengin olan insanlar yok, kira geliri olanlar yok. Sendikanın verdiği ücretle geçinmeye çalıştık. Bizim işimizi kim çözecekse biz onlardan tarafız, çünkü biz ekmeğimizin derdindeyiz. Biz, başka bir noktadayız. Bizim kaygılarımız artık bugün işimiz, ekmeğimiz, çocuklarımızın geleceği. Biz, başka bir şey istemiyoruz. Çözecek adam gelsin, çayımızı içsin. Biz de desteği veririz gerekirse. Bizim için isim, ideoloji fark etmiyor. Biz, onların kutuplaştırdığı gibi, yukardakileri kutuplaştırmıyoruz. Bizim tek şartımız, çadırımıza gelecek insan, bizim işimizi çözecek insan olsun. İşimizi çözsün. İşte iki dakika oturup, grev yazısının karşısına geçip fotoğraf çektireceklerse hiç gelmesinler."