Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin Grup Toplantısı’nda konuştu. Genel Başkan Bahçeli, “Sınırlarımızın mücavir alanlarında, dağlarda, şehirlerde, mezralarda, belediyelerde, bürokraside ve Gazi Meclis’te bölücü teröristleri temizlemedikten, her anlamda yüzleşmedikten sonra rahat bulamayız, güvende olamayız. Nitekim ellerinde hançer ile arkamızdan dolaşıp gaflet ve rehavet anımızı kollayan alçakları köklü bir tasfiye ve tecziye süreciyle berhava etmek mecburiyeti omuzlarımızdadır. Milli bekamız, milli birliğimiz, milli güvenliğimiz buna bağlıdır. Bayrak inmesin diye yavrularını mezara indiren şehit analarına, şehit babalarına vefa ve minnet borcumuzu kesinlikle ödemek durumundayız. Biz TBMM’de terörist istemiyoruz. Biz terör örgütüne eleman devşiren, sözde Kürdistan propagandasıyla sabırlarımızı kevgire çeviren HDP’yi Türk siyaset ve demokrasi hayatında bir saniye bile görmeye tahammül edemiyoruz. Anayasa Mahkemesi’nin görevini de bihakkın yapmasını bekliyoruz. İblis’e piyonluk yapan bölücü terör uzantılarının, tertemiz millet iradesiyle tecelli etmiş, ordular kurup, ordular yönetmiş, Milli Mücadele’yi cesaretle yürüterek devlet kurmuş Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde bulunması züldür, zulümdür, zillettir” ifadelerini kullandı.

“Kamplara gidip gelen insanlık defoları, ihaneti tevzi eden terör trafoları Meclis sıralarındadır”
HDP Diyarbakır Milletvekili Semra Güzel’in PKK’lı terörist ile çekilen samimi fotoğraflarının gün yüzüne çıkmasını da değerlendiren MHP Genel Başkanı Bahçeli, “Mehmetlerimize kurşun sıkan hainlerle düşüp kalkacaklar, terör kamplarında ideolojik ve silah eğitimi alacaklar, sonra da karşımıza geçip demokrasi, özgürlük, insan hakları, barış ezberlerini utanmadan sıkılmadan arka arkaya sıralayacaklar, bu ne kepazeliktir? Bu ne pişkinliktir? Bu ne pervasızlıktır? 29 Nisan 2017’de Adıyaman merkeze bağlı Akçalı kırsalında Türk Silahlı Kuvvetlerimizin operasyonuyla imha edilen dört teröristten birisi olan 'Koçero Meleti' kod adlı Volkan Bora’nın, şu anda HDP Diyarbakır Milletvekili olan bir kadının nasıl karanlık münasebet kurduğu deşifre olmuştur. Bu bölücü milletvekili hakkında lazım gelen hukuki takibat, dokunulmazlığının kaldırılmasıyla ilgili tasarruf derhal temin ve tekemmül etmelidir. Terörist sevdalıları Meclis koridorlarındadır. Kamplara gidip gelen insanlık defoları, ihaneti tevzi eden terör trafoları Meclis sıralarındadır. Bu kadar şehit veriyoruz, bu kadar acı yaşıyoruz, bir HDP’linin çıkıp da terör saldırılarını kınadığını, şehitlerimize rahmet dilediğini, hunhar eylemleri reddettiğini bileniniz, işiteniniz var mıdır” şeklinde konuştu.

“Ey zillet partileri, çekinmeyin, telaşa kapılmayın, yürekliyseniz itiraf edin, PKK bomba tuzakladı, sonra da patlattı derseniz sadece ve sadece adam olursunuz”
Geçen Cumartesi günü PKK/YPG’li teröristlerce tuzaklanan EYP’nin infilak etmesi sonucu 3 Mehmetçik şehit olmuştu. Şehadetlerinin ardından CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in taziye mesajlarını hatırlatan Bahçeli şunları kaydetti:
“Geçtiğimiz cumartesi günü üç kahramanımızın şehadeti neticesinde, toplumun her kesiminden doğal ve doğru olacağı şekilde taziye mesajları paylaşılmıştır. Bizim de bu kapsamdaki mesajımız sizlerin ve milletimizin malumudur. CHP Genel Başkanı’nın yayımladığı taziye mesajına lütfen dikkat buyurunuz, Kılıçdaroğlu özet olarak dedi ki, ‘Barış Pınarı Bölgesi Gültepe Hudut Karakolu’nda askeri araç geçerken yaşanan patlamada şehit olan askerlerimize Allah’tan rahmet, ailelerine sabır ve başsağlığı diliyorum.’ Daha ilginç ve düşündürücü taziye mesajını bizatihi İP Başkanı gündeme taşıdı ve kısaca şunları dile getirdi; ‘Şanlıurfa’da patlama sonucu şehit verdiğimiz kahraman Mehmetçiklerimize Yüce Allah’tan rahmet diliyorum.’ Patlayan nedir, belli değil. Patlatan kimlerdir, açık ve net değil. Balon mu patladı, boru mu patladı, tüp mü patladı, lastik mi patladı, bomba mı patladı, anlayan yoktur, anlatan yoktur. PKK’ya, YPG’ye tek bir laf yoktur, tek bir atıf yoktur, tek bir eleştiri yoktur. Bir yanda bu kadar yok ortadayken, diğer yanda bölücülerle işbirliği vardır, terörle ittifak vardır, patlama ortaklığı vardır, ağız birliği vardır, vatan hainleriyle irtibat vardır ve karşımızdadır. HDP’yi küstürmemek için kırk dereden su taşıyanlar, PKK’yı gücendirmemek, incitmemek için suya sabuna dokunmaktan kaçınanlar samimiyet fukarası, millet ve milliyet muhalifleridir. Zira her şey gün gibi meydandadır. Ey zillet partileri, çekinmeyin, telaşa kapılmayın, yürekliyseniz itiraf edin, PKK bomba tuzakladı, sonra da patlattı derseniz sadece ve sadece adam olursunuz, ahlaklı olursunuz, dürüst olursunuz, tutarlı olursunuz. Faili meçhul kanlı fiille ilgili konuşmaktan imtina etmek su katılmamış korkaklıktır. Dahası bu korkakça tutum Firavun siyasetidir, bölücülüğe sinyaldir, terör simsarlığıdır ve Türk milleti nezdinde yok hükmündedir. Şehitlerimizin hakkını bölücü teröristler kadar ağızlarına alamayanların ne yatacak, ne de kaçacak yerleri kalmıştır.”

“Kılıçdaroğlu’na bakarsanız, ‘Suriye’ye barış getireceğiz’ masalını dinlersiniz”
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun katıldığı bir televizyon programında anlattıklarına da değinen Bahçeli, “Kılıçdaroğlu’na bakarsanız, ‘Suriye’ye barış getireceğiz’ masalını dinlersiniz. ‘Bütün komşularımızla barışacağız’ palavrasını duyarsınız. ‘Neden bizim askerimiz Suriye’de şehit olsun’ diye sorup, ne arıyoruz orada, ne yapıyoruz Libya’da diyen, Irak ve Suriye Tezkeresine hayır oyu kullanan Kılıçdaroğlu mu terörle mücadeleyi destekliyor? Bu şahıs, herkesi kör, alemi sersem mi sanıyor? CHP Genel Başkanı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde terör örgütüyle irtibat ve iltisak içinde olanların işe alınmasıyla ilgili devam eden teftiş ve tetkik sürecinde görevli müfettişlere ateş püskürüyor. Çünkü çiğ süt içtiğinden karnı ağrıyor, hesabını veremeyeceği açıklarından dolayı korkuya kapılıyor. İmralı canisi tarafından kurdurulan ve PKK/KCK’nın şehir yapılanması arasında yer alan DİAYDER’in referansıyla belediyede işe girdikleri iddia edilenlerin destekçisi çok açık söylüyorum ki, Kemal Kılıçdaroğlu’dur. Bize sarayın sözcüsü diyen Kılıçdaroğlu, Kandil’in teşrifatçısı, Kandil’in termikçisi, Kandil’in tedarikçisidir. Buradan soruyorum, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanmış DİAYDER iddianamesinde Kılıçdaroğlu’nun adı geçiyor mu geçmiyor mu? Bu zat, terör aparatı DİAYDER’in bölücü mensuplarıyla toplantı yaptı mı yapmadı mı? Saklanma Kılıçdaroğlu, çık karşımıza mertçe söyle, adamsan bu soruların cevabını ver” diye konuştu.

“Türk ile Kürt ezeli ve ebedi kardeştir, Türk milletinin mensuplarıdır”
Cumhur İttifakı olarak Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ve Türk Polis Teşkilatı’nın daima arkasında olduklarını belirten Bahçeli, “Türkiye’nin 2023 yılına bölücü terörün başını kaldıramayacak ölçüde yere sererek gireceğinden; bu belanın, bu badirenin tamamıyla hayatımızdan sökülüp atılacağından en küçük kuşku duymuyorum. Vatan topraklarına emanet ettiğimiz kahramanlarımızın kanı yerde kalmayacak, sorulacak hesapları da mahşere bırakılmayacaktır. Türkiye, terörün belini kırıp başını ezdikten sonra ekonomik olarak sıçrayacak, huzuru katbekat büyüyecek, milli birlik ve kardeşlik alanında gücüne güç katacaktır. Milliyetçi Hareket Partisi’ni bilhassa Kürt düşmanı göstermeye gayret eden sicili lekeli şerefsizlere diyorum ki, bizim Kürt kökenli kardeşlerimize duyduğumuz muhabbet ve hürmet, sizin tahayyül ve tasavvur sınırlarınızın alamayacağı kadar derindir, köklüdür. Türk ile Kürt ezeli ve ebedi kardeştir, Türk milletinin mensuplarıdır. Bozguncular kalleştir, kahpedir. Aziz millet varlığının büyük tehlikelere maruz kaldığı bugünkü süreçte, ayrıntılarla meşgul olamayacak kadar hassas bir dönemden geçildiğinin farkındayız ve kucaklaşmanın adresi olarak Milliyetçi Hareket Partisi’ni, Cumhur İttifakı’nı görüyor, buna inanıyoruz” açıklamasında bulundu.

Terörle mücadele için hazırladıkları 8 maddelik öneriye de değinen Bahçeli şunları kaydetti:
“22 Mart 2016 tarihli Meclis Grup Toplantımızda açıkladığım, şu anda devam eden muazzam mücadele sürecine bir nebze de olsa katkı vereceğini umut ettiğim sekiz maddelik terörle mücadele önerilerimizi tekraren sizlerle ve aziz milletimizle paylaşmaktan bahtiyarlık duyacağım:
1- Terörle mücadele, teröristle mücadele değildir.
Zaman ve mekân üstü, tarihsel perspektiften beslenen yüksek akıl ve algı gerektirmektedir.
Önce olanı, olmuşu ve olacağı bütüncül ve derinlikli yorumlayan yüksekten ve analitik bakış demek olan 'terörizmle mücadele vizyonu' geliştirilmelidir.
2- Terörle mücadele terörün inisiyatif ve ön aldığı süreçte her ölümden sonra gösterilen günlük tepkiler değildir.
İkinci aşamada yapılacakların tamamının kavrandığı ve unsurların tamamının vizyona göre yapılandırıldığı 'terörle mücadele konsepti' oluşturulmalıdır.
3- Terörle mücadele, toplumun mağdur ve devletin seyirci durumunda olduğu doğaçlama mücadele sahası da değildir.
Üçüncü aşamada vizyondan beslenen, konseptten çıkartılan ve bütün milli güç unsurlarını sorumluluk bilinciyle seferber eden 'terörle mücadele stratejisi' ortaya konulmalıdır.
4- Terörle mücadele, vizyon, karar ve uygulamanın bütün unsurlara yön verdiği yönetilen, daha doğrusu yönetilmesi gereken bir süreç demektir.
Dördüncü aşamada bu stratejinin ülkemizdeki resmi veya gayri resmi, özel veya tüzel bütün unsurlara görev yükleyen 'terörle mücadele siyaseti' oluşturulmalıdır.
5- Terörle mücadele, mücadele edilen kavram, grup ve taraflar hakkında toplumsal bir ittifakın olmasını, oluşmasını ve olgunlaşmasını gerektirmektedir.
Beşinci aşamada, terör üzerindeki ortak iradenin ve yükümlülüklerin belirlenmesi ve toplumun kazanılması için 'terörle mücadelede kitle kazanma programı' devreye sokulmalıdır.
6- Terörle mücadele yalnızca asker, polis ve korucuya ihale edilmiş basit bir asayiş sorunu değildir.
Sorunun içten ve dıştan alabileceği bütün desteklerin kesilmesini sağlayacak kadar kapsamlı 'diplomatik mücadele eylem planı' hazırlanmalı, eşgüdüm halinde uygulanmalıdır.
7- Terörle mücadele silahtan mayına, tuzaklı bombadan hendek kazmaya, pusudan baskın ve intihar eylemine kadar çok değişken ve dinamik bir alan olması nedeniyle mutat tedbir ve düzenlemelerle önlenemeyecektir.
Teröristin eylem şekli ve yöntemlerinin değişmesi süreçlerinde ön alarak ilgili güvenlik kuvvetlerini yeni şart ve durumlarla uyumlu olarak eğitecek, donatacak ve yönetecek 'teröristle mücadele taktik eğitim ve icra programı' uygulanmalıdır.
8- Terörle mücadele içte olduğu kadar dışta da ittifak ve istikrar gerektiren bir ilişkiler alanıdır.
Bu itibarla tutarlı, dengeli, istikrarlı bir 'terörle mücadele tanıtım çalışmasına' ihtiyaç vardır.
Ve bunun ikmali diğer önerilerimizle eşzamanlı yapılmalıdır.”

"Bize kalırsa, Kazakistan’daki yasa dışı gösterilerde FETÖ parmağını çok iyi araştırmak acildir"
Tarihi mirasıyla Türk dünyasının kilit taşının Kazakistan olduğunu söyleyen ve burada yaşanan olaylara değinen Bahçeli, “Bize kalırsa, Kazakistan’daki yasa dışı gösterilerde FETÖ parmağını çok iyi araştırmak acildir, elzemdir. Bu casus ve haşhaşi terör örgütünün hedef ülkelerde nasıl maşa gibi kullanıldığını en iyi bilen ve tanıyan ülke Türkiye’dir. Sorun sadece Kazakistan’ın sorunu değildir, ben Türküm diyen herkesin ortak ve ertelenemez sorunudur. Kazakistan’ın iç işlerine saygımız vardır ve tartışmasızdır. Fakat kardeşimiz zordaysa onun yanında durmak, onun yardımına koşmak, onunla dayanışma içine girmek milli irademizin ve kültürel itibarımızın şaşmaz ve şüphe götürmez bir gerçeğidir. Adımız birse, mücadelemiz de bir olmalıdır. Acımız birse, teröristlere karşı tavrımız, tutumumuz da aynı olmalıdır. Komşu komşunun külüne, kardeş kardeşin yardım eline muhtaçtır. Nasıl Karabağ’da Azerbaycan ile tek yürek olmuşsak, Kazakistan’la da Nur-Sultan’da beraber olmamızın önünde herhangi mani bir hal yoktur. Kazakistan’da bugün yapılan, yarın Türkiye’de denenmek, Türkiye’de test edilmek istenecektir. Çünkü Türk Devletleri Teşkilatı’nın iradesi muhasım ve müdahaleci güçleri korkuya sevk etmektedir. Şablon aynıdır. Söylemler benzerdir. Propaganda kaynakları, provokasyon mekanizmaları birbirine çok yakındır” ifadelerini kullandı.

“Dün hedef Bülent Ecevit’ti, bugün Recep Tayyip Erdoğan’dır”
Geçmişte bizatihi şahit olduğu ve bugünle de ilişkilendirdiği bir hadiseyi de takdirlere sunmak istediğini belirten Bahçeli şunları kaydetti:
“Gerçekten de Kemal Derviş’in yetiştirmeleri CHP’de köşe başlarını tutmuştur. Yeni siyasi senaryoya ihtiyaç var diyenler çoğalmıştır. Dün hedef Bülent Ecevit’ti, bugün Recep Tayyip Erdoğan’dır. İsimler değişse de oyun hep aynı oyundur. Kurgu aynıdır, kumpas aynıdır, komplo aynıdır. 57’nci hükümet gitti gitmesine ama Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin ilk kabinesi gitmeyecek, demokrasi düşmanlarının Sayın Cumhurbaşkanımızı göndermeye gücü asla yetmeyecektir. Egemenliğin sahibi büyük Türk milletidir. Millet ne diyorsa, neyi hükmediyorsa başımız kıldan incedir, ona uyarız, bunun dışında hükümeti ve devleti hedef alan sokak hareketlerine canımızla, kanımızla direnmesini çok iyi biliriz. Türkiye’mizin siyasi mazisi, kurulduğu ilk günden bu yana, Cumhuriyet üzerinde isyan ve ayaklanma girişimlerinin; çok partili hayata geçtiğimiz günden itibaren ise demokrasimize yönelik dayatma, telkin ve zorlamaların görüldüğü sancılı süreçlerin tarihidir. Demokrasimiz üzerinde dolaşan kara bulutları ortaya çıkartmak, anti demokratik arayışların önünü kesmek elbette ki bizim vatan ve millet görevimizdir.”

“Turkovac’ın üç faz çalışması yapılmasına rağmen, bunu inkar etmek düpedüz yalancılıktır”
Türk Tabipler Birliği’nin yerli ve milli korona virüs aşısı Turkovac hakkındaki söylemlerine de atıfta bulunan Bahçeli şunları söyledi:
“Türk Tabipleri Birliği isimli tıbbın yüz karası meslek örgütü Türkiye’yi karalamaktan, saygın bilimsel çalışmaları kötülemekten başka hiçbir işe yaramadığını defalarca ispat etmiştir. Adında Türk olsa da Türk düşmanlarının adeta çatısı, organı, beşiğidir. Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu’nun acil kullanım onayı verdiği ve şahsımın da seve seve kullandığı Turkovac aşısının Faz-1, Faz-2, Faz-3 çalışmalarının olmadığını iddia eden bu örgüt tıpkı korona virüsün Omicron varyantı gibidir. Ortada aşı değil, bir solüsyon olduğunu ileri süren Tabipler Birliği müfteriliğin en önde giden kuruluşudur. Ülkesine bu kadar yabancılaşan, bu denli şaşı bakan böylesi bir meslek örgütünün halen faaliyetlerine devam ediyor olması bizim için esef verici talihsiz bir durumdur. Erciyes Üniversitesi’nin değerli rektörü bu sahte ve sözde sağlık örgütünün yalanlarını boşa çıkarsa da, henüz muhataplarında bir nedamet hali görülmüş, duyulmuş değildir. Yerli ve milli aşımızın itibar ve inandırıcılığını aşındırmaya heves edenler aslında Türkiye’yi hedef alan köksüzlerdir. Covid-19’la mücadelenin başından itibaren insan ve toplum sağlığını muhafaza çabalarını baltalamak için yarış halinde olan Türk Tabipleri Birliği virüs kadar tehlike saçmaktadır. Turkovac’ın üç faz çalışması yapılmasına rağmen, bunu inkar etmek düpedüz yalancılıktır. Kime ve neye hizmet ettiği somut ve sahih gerçeklerle belli olan Türk Tabipleri Birliği bugün değilse ne zaman kapatılacak, Türk hekimleri bu bölücü ve husumet yapının tasallutundan ne zaman kurtarılacaktır? Geçmişte bahsettiğimiz gibi, Milliyetçi Hareket Partisi'nin siyaset anlayışının öznesi insan, nesnesi devlet, yüklemi demokrasi, cümlesi ise millettir.”

Editör: İbrahim GÜLTEKİN