TMMOB Eskişehir İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri Yahya Kaya şu ifadeleri kullandı;

"Depremin üzerinden neredeyse 3 hafta geçti. Bitmeyen sarsıntılar nedeniyle, bölgedeki binaların yıkılma riski ve halkın can güvenliği tehdidi halen devam ediyor. Yıkılan kentlerimizdeki arama-kurtarma faaliyetleri yerini enkaz kaldırma çalışmalarına bırakırken, depremzedelerin hayata tutunma mücadelesi olanca zorluğuyla sürüyor.

Konutları yıkılan ya da kullanılamaz duruma gelen depremzedelerin bir bölümü farklı illere giderken, bölgede kalan depremzedelerin barınma, tuvalet ve temizlik sorunu olanca yakıcılığıyla devam ediyor. Depremin üzerinden geçen bunca süre içerisinde çadır gibi en temel ihtiyaçların bile karşılanamamasının izah edilebilir bir yanı bulunmuyor.

Afete hazırlık ve afet sonrası yapılması gerekenler konusundaki ihmalkârlığı çok ağır sonuçlara yol açanlar, başarısızlığının üstünü örtmek için bir yandan kendisine yönelik eleştirileri dile getiren kuruluş ve kişileri suçlayıp tehdit ederken, diğer yandan da bölgenin yeniden imarına ilişkin projelerle kural tanımaz faaliyetlere devam ediyor.

Milyonlarca kaçak binayı imar aflarıyla sisteme dahil edenler ve bunu yaparken de' biz vatandaşla helalleşirken, vatandaş bir de mühendise mimara para vermesin 'diyerek bilime sırtını dönenler şimdi de sorumlu arıyorlar. TMMOB'nin her türlü denetim yetkisi yıllar içerisinde ortadan kaldırılırken mühendis mimarların vesayeti kaldırıldı diye sevinç manşeti atanlar şimdi komik şekilde yine TMMOB’yi suçlamak için dezenformasyona devam ediyorlar. TMMOB’nin bilimsel raporları, uyarıları ve ikazları ve çözüm önerilerinde yeterince reyting görmeyenler, gösterilen çabayı görmezden gelenler sessizlikle itham ediyor. Oysa TMMOB bağlı odalarıyla bilimin tekniğin ve halkın yanındaydı ve olmaya devam ediyor. Sesi yeterince çıkamadıysa, gücü şuana kadar değiştirmeye yeterince yetemediyse burada önce kanatlarını koparıp sonra hadi neden uçmuyorsun diyenlere bakılması gerekmektedir.

Deprem sonrasında yeni jeolojik incelemeler yapılmadan, zemin etütleri güncellenmeden, şehir planları depreme uygun biçimde yeniden hazırlanmadan hayata geçirilecek her proje, mevcut deprem riskini geleceğe taşımak, insanların hayatlarını tehdit altında tutmak anlamına gelmektedir. Afete hazırlıklı olmanın ilk koşulu, bugüne kadar büyük felaketlere yol açan rant odaklı, aceleci politikaların terk edilmesidir. Bunun için de kentsel politika ve uygulamalarda, siyasal hesaplar değil, toplumsal yarar ve bilimsel gereklilikler esas alınmalıdır.

Bu ülke halkı bugüne kadar gündelik siyasal hesapların, bilimdışı yaklaşımların ve rant pazarlıklarının bedelini hayatlarıyla ödedi. Yaşadığımız her doğa olayının toplumsal afete dönüşmesinin nedeni bilim ve toplum karşıtı yaklaşımdır. Bugün içinde yaşadığımız kentlerin deprem, sel, heyelan ve yangın gibi afetlere hazırlıklı olmamasının ardında piyasa güçlerini kent politikalarının belirlenmesinde tek hâkim güç olarak gören siyasal yaklaşım yatmaktadır. Bu yaklaşımda ısrarcı olmak, ölümlerde ısrarcı olmak demektir. Buna seyirci kalamayız. Sağlıklı, güvenli ve yaşanabilir kentler kurmak ülkemizin en önemli ve öncelikli gündemi olmak zorundadır.

Şehrimizin de güvenlikli ve daha yaşanabilir bir şehir olması için her türlü çabayı sürdürmeye devam edeceğiz. Odalarımız kendi uzmanlık alanlarında önemli uyarı, bilinçlendirme, eğitme, kurumlarla işbirliği ve toplumsal duyarlılık geliştirme konularında çabalarını sürdürüyor. Bu çabayı daha da güçlenlendirmekte kararlıyız. Ülkesi ve kentinin geleceği için kaygı duyan tüm kesimleri bilimin ve tekniğin sesini duymaya ve güç vermeye çağırıyoruz. Geleceğimiz ve kurtuluşumuz bilimdedir…"