Osmanlı döneminde İzmit Sancağının Göynük Kazasına bağlı iken, daha sonra 1884 yılında Söğüt’e bağlanmıştır. Cumhuriyet döneminde 1944'te Eskişehir merkez ilçesine bağlanmış, 1958 yılında Eskişehir’e bağlı bir ilçe merkezi olmuştur. 1990'da Mihalgazi'nin ayrılmasıyla bugünkü sınırlarına ulaşmıştır.
Sakarya nehri kenarına kurulu ilçenin il merkezine uzaklığı 47 km'dir. Sarıcakaya ilçesinin kuzeybatısında Yenipazar, kuzeyinde Göynük, doğusunda Nallıhan, batısında Mihalgazi ve İnhisar, Güneyinde ise Alpu ve merkez ilçe vardır. Deniz seviyesinden yüksekliği 220 m olan ilçe, İç Anadolu Bölgesinden farklı olarak "mikroklima" iklim sistemine sahiptir ve Karadeniz Bölgesinde kalır. Bu açıdan Akdeniz iklim özelliklerini andırır.
Yaklaşık 6.244 nüfusa sahip ilçenin ekonomisi tarıma dayalıdır. Sebze ve meyve yetiştiriciliği oldukça gelişmiştir. İlçe arazisinin ormanlarla kaplı alanı %50 civarındadır. Havası oldukça temizdir.
İlçe mermer yönünden zengindir. Ancak mevcut mermer ocakları ekonomik olmaması nedeniyle işletilmemektedir. Sarıcakaya ilçesine bağlı 8 köy ve 1 belde bulunmakta iken, 31.03.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6360 sayılı yasa ile bu yerleşim yerlerinin tamamı mahalle statüsüne dönüştürülmüş olup, hâlihazırda 5'i ilçe merkezinde olmakla birlikte toplam 14 mahallesi bulunmaktadır.

İĞDİR
Bu köyün yeri eyidir sözü zamanla değişikliğe uğrayarak “eyidir” kelimesi “İğdir”e dönüşerek köyün adı haline gelmiştir. Sarıcakaya tarihinde 1955 tarihinde yaşanan sel felaketi o günü yaşayanların hafızalarında hala acısını ve tazeliğini korumaktadır. Bir tarım cenneti olan ve geçimini bu yolla kazanan insanlar tarlaların zarar görmesiyle oldukça sıkıntılı dönemler yaşamıştır. Öyle ki devlet tarafından beldeye buğday dağıtımı yapılarak zararın yaraları bir nebze de olsun sarılmaya çalışılmıştır.

KAPUKAYA
Sarıcakaya’mızın doğusundaki İğdir mahallemizden sonra gelen; yaklaşık 10 km uzaklıkta, adını arada kapı görevini gören kayalıklardan alan, yeşil verimli topraklar üzerine kurulmuş, önceden köy, şimdilerde mahalle olan, Kapukaya mahallesi neredeyse 200 yıllık geçmişe sahiptir. İlk yerleşimler Cumhuriyet’ten önce olup, Bolunun Göynük, Aşağıkınık, Çatacık, Germanos, Safalar, Peliçik gibi yerlerinden gelen insanlar tarafından gerçekleştirilmiştir. Yaşam önceden yaylak şeklinde olup, 1960’lı yıllardan sonra göç başlamıştır. Göçler nehir kenarındaki verimli sulak alanlar üzerine yoğunlaşmıştır. Bu göç hareketi 1990’ lı yıllarda son bulmuş, 35 haneli köy şimdilerde 100 haneye ulaşmıştır. İş imkânlarının yetersizliği ve gençlerin modern düzende yaşamak istemeleri şehre göç yapmalarına neden olmuştur. Günümüzde de köyün nüfusunda pek bir artış yok.

BEYKÖY
Eski bir Roma köyüdür. Köyün kurulduğu yerler dikkatli gezildiğinde Roma hamamının, Roma çeşmesinin, Roma mezarlıklarının olduğu görünür. Beyköy Hristiyanlıktan önce kurulmuş bir köy olduğu için yaklaşık 2000 senelik tarihe sahiptir. Hristiyanlıktan sonra Roma köyü olan Beyköy, Rumların gelmesiyle Hristiyanlaşmış ve Türklerin Anadolu’ya gelmesine kadar da Rum köyü olarak kalmıştır. Türkler ’in bu eski Roma köyüne yerleşmesinin sebebi ise verimli topraklara ve Sakarya Nehri’ne sahip olmasıdır. Köyün ismi ise Osmanlı döneminde köyün yerleşiminin 2 kısımdan oluşması ve bu kısımların 2 farklı Bey tarafından yönetilmesinden gelmiştir. Bu 2 Bey arasındaki çatışmalar Caminin yakılmasına kadar ilerlemiş ve Beylerin ölümleri ile bu zıtlaşma sona ermiştir. Köyün adı Beyköy olarak bu zamana kadar gelmiştir.

DÜZKÖY
Düzköy’ün kuruluşu tam olarak bilinmemekle beraber 250-260 yıl öncesine dayandığı tahmin edilmektedir. Yani 1700’lü yıllarda kurulmuş bir köydür. Kuruluşundan önce, köyün kuzeyinde bulunan, Kireçlik köyünde bulaşıcı bir hastalık baş göstermiş ve bu köyün halkı çevre köylere göç etmek zorunda kalmışlardır. Düzköy’ün bugün bulunduğu yere de, göç edenlerin bir kısmı yerleşmiş ve köyün ilk sakinleri olmuşlardır. O yıllardan bugünlere dek Düzköy 120 haneye ulaşmıştır. Düzköy’ün adı bulunduğu tepenin düzlüğünden gelmektedir. Doğu ve güney taraflarından Sakarya nehri akmakta; batısında ise Çatak çayı bulunmaktadır. Bu görünümüyle adeta bir yarımadayı andırmaktadır. Köyün Sarıcakaya’ya uzaklığı 25, Eskişehir merkeze uzaklığı ise 67 km’dir.

MAYISLAR
Dünyada sadece iki yerde çıkartılan çeşitli alanlarda kullanılan ve aynı zamanda uğur getirdiğine de inanılan Kalsedon taşı bu yöremizde bulunmaktadır. “Yumurtalı Çeşme” diye bilinen suyu kükürtlü çeşmenin kaşıntı ve sedef hastalığına iyi geldiği söylenir. İlkbaharın gelişini kutlayan halk “Bereket Şenliği” adı altında geçmişten günümüze bir geleneği taşımaktadır. Eskişehir iline 40 km, Sarıcakaya ilçesine 5 km uzaklıktadır. Sakarya Nehri’nin geçmesi sebebi ile verimli arazilere sahiptir. Bu sebeple geçim kaynağı tarıma dayalıdır. Geçmişte ipek böcekçiliği yapılmıştır. Sündiken dağları eteklerinde yeşilin her tonunu barındıran seyirlik güzelliği ile dikkat çeken bir coğrafi yapıya sahiptir. Nüfusun büyük çoğunluğu okuduğu için bölge halkının kültür seviyesi yüksektir. Nüfusu 1709’ dur. Eskişehir iline göç veren bir mahalledir. Köyün yerlileri Göçebe Yörüklerinden oluşmaktadır.

LAÇİN
Lâçin, İç Anadolu’nun kuzeyinde bulunan, Orta Sakarya vadisinde yer alır. Bu bölgede ilk yerleşmenin ne zaman meydana geldiğini aydınlatacak arkeolojik çalışmalar henüz yapılmamıştır. Ancak Orta çağda vadide Bizanslıların yaşadığı; bugün vadinin hemen her tarafında rastlanan lahitler, büyük küpler, sütunlar ve çeşitli seramik eşyaların varlığından bahsedilse de yapılan araştırmalarda bunlara tam anlamda rastlanamamıştır. Vadinin nasıl ve ne şekilde Türklerin eline geçtiği bilinmemektedir. Köy mezarlığının alt kısmı ve bugünkü maden suyu fabrikası binasının olduğu yerde han, hamam kalıntıları olduğu söylenmektedir. Fabrika binasının olduğu yerde olmasa da mezarlığın alt kısımlarında bu kalıntılara rastlanmaktadır. Burada önceden Aslan Bey’in beyliğinin yaşadığı anlatılmaktadır. Bir gün düşmanlar beyliğe saldırınca Aslan Bey hanımı ve çocukları düşmana karşı direnir. Aslan beyin hanımı ona ihanet edip düşman tarafını tutsa da kızı Gülistan Aslan Bey’in yanında olup düşmana karşı zafer kazanmasına yardımcı olmuştur. Sonraki zamanlarda Gülistan’ın gözleri kör olur ve ona Gülistan yerine “Köristan” demeye başlarlar. Şu an köy halkı tarafından o bölgeye “Köristan” denilmektedir. Lâçin de eski yerleşim yeri olarak bilinen diğer bölge ise Akseke bayırıdır; burası incelendiğinde ise ağaç dikimi sonrası geride bir şey kalmadığı gözlenmektedir. Kalıntıların var olduğu kimselerce söylenmesine rağmen; kalıntı bulunamamıştır.

BEYYAYLA
Beyyayla, Eskişehir İlinin Sarıcakaya ilçesine bağlı bir köydür. Büyükşehir yasası ile 2014 yılında mahalleye dönmüştür. Eskişehir iline 68 km, Sarıcakaya ilçesine 17 km uzaklıktadır. Köyün iklimi, karasal iklimin etki alanı içerisindedir. Köyün ekonomisi ise tarım ve hayvancılığa dayalıdır. Köy halkının soyu Karakeçili Yörüklerinden oluşmaktadır. Yörüklerin köye gelişi ilk olarak Doğruparmak ve Adıgüzeller ailelerinin gelmesiyle olmuştur. İlk olarak Gölpazarı’na gelen aileler sineklerden duydukları rahatsızlık sebebiyle ve hayvanlarına daha iyi otlaklar bulmak için 1910’lu yıllarda yaylaya göç etmişlerdir.

GÜNEYKÖY
Köyün ilk yerleşenleri Aydın Söke’den Adapazarı’na gelerek Taraklı taraflarına yerleşirler. Taraklı mevkiinde bir müddet kaldıktan sonra Laçin tarafına hareket ederler. Laçin taraflarında bulunan Ermeni nüfusu burayı terk edince Laçin’in Erkeç Kayası dolaylarında 7-8 sene ikamet ederler. Ahali, bu bölgelerde göçebe şeklinde çadır hayatı sürerler. Daha sonra bugünkü yerlerine gelerek yerleşik yaşama geçerler. Köyün ‘’Güneyköy’’ ismini alması ise şu şekildedir: Dönemin Eskişehir Valisi Bahattin GÜNEY buradaki insanlara sahip çıkmış ve göçebe yaşam süren yörük diye adlandırılan bu insanlara bugünkü yerlerini tahsisi ettirmiştir. Bu bölge Beyyayla’ya bağlı bir mahalle iken valinin girişimleriyle müstakil bir köy haline gelmiştir. Mahalle iken, Öğrencik Köyü’nün üstünde ‘Yayla Köy’ olarak bilinen bu yer Beyyayla’ya bağlıdır. Daha sonra gerçekleşen girişimlerle bu halini almıştır. Köy halkı Vali Bey’in bu girişimlerine duyarsız kalmaz ve Vali Bey’in soyadının köylerine eklenmesini isterler. Bundan sonra da köyün adı ‘’Güneyköy’’ olur. Şöyle ki yaşanan bu değişimlere bağlı olarak bugün köyde yaşayan insanların kimlik bilgilerinde ikamet yeri olarak kimisinde Beyyayla, kimisinde ise Güneyköy yazmaktadır. Köy, şu an itibariyle 30 haneye sahiptir. Güneyköy’de çeşitli nedenlerde birçok şehre göç yaşanmıştır. Bu nedenle genç nüfus yaşlı nüfusa oranla daha azdır. Bu da göçün etkilerini gözler önüne sermektedir. Karasal iklimin ılıman şeklinin görüldüğü köyde buna bağlı olan bir iklimin varlığı görülmektedir. Yetiştirilen ürünlere bakıldığında iklimin karasal ile ılıman iklimin geçiş noktasında bulunduğu görülmektedir.

DAĞKÜPLÜ
Halk arasında olduğu kadar yazılı kaynaklar ve resmi belgelerde adı Küplü olarak da anılabilen Dağküplü’nün adının kaynağı ve kuruluşu hakkında mahallede yaaşayanlar bilgi sahibi değildir. Bu yönde mahallede herhangi bir belge ya da yazıt da bulunmamaktadır. Tek tarihi kaydı olan Yerköy’ün camisidir. Cami avlusunun giriş kapısında 1320 (1902) tarihi yazılıdır. Dağküplü’nün kurulduğu yerin yerleşim yeri olarak geçmişi çok öncelere dayanır.Köy Eskişehir iline 35 km, Sarıcakaya ilçesine 16 km uzaklıktadır. Merkez ilçeye bağlı Yarımca ve Sarıcakaya’ya bağlı Mayıslar mahallesiyle sınır olup oldukça geniş ancak dağınık bir arazide kuruludur. Köyün yerleşim alanının rakımı yaklaşık 740 metredir. Bağlı olduğu il dolayısıyla karasal iklim özelliklerine sahiptir. Köyün Sarıcakaya’ya yakın olan bahçeler kısmında akdeniz iklim özelliklerinin hakim olduğu görülmektedir. Köy arazisi dört farklı nitelikte olup yine dört farklı biçimde kullanılmaktadır. Eskişehir girişindeki villa tipi mahallelerin olduğu Kozlu Mahallesi, dağ denilen yayla, mahallenin ana yerleşiminin kurulduğu yer ve ilçeye iniş yolu üzerindeki dağ eteğiyle,dere yataklarından oluşan bahçeler kısmı. Mahalle Karadere vadisinin yamaçlarında kurulmuştur.