Partisinin genel merkezinde gündeme ilişkin açıklamalar yapan Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, AK Parti’nin Suriye politikasında tavır değişikliğine tepki gösterdi. Karamollaoğlu, gelişmeleri olumlu olduğunu belirterek, “Ama çok geç. Ayrıca, nereye evirileceği henüz belli değil.” dedi. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun Suriye’de muhalefet ile Beşar Esad yönetimini uzlaştırmasına ilişkin açıklamasına da tepki göstererek, “Bahçeli bile, şimdi bu çağrıyı çözüm arayışlarına güçlü bir nefes olarak nitelendiriyor. Tarih çok enteresan. İnsanlar öyle laflar ediyor ki, bir gün geliyor bunu yalamak mecburiyetinde kalıyorlar” dedi. Karamollaoğlu şunları dile getirdi:

“LAFLARINI YALAMAK MECBURİYETİNDE KALIYORLAR”

Dışişleri Bakanı’nın kalıcı barış için muhalefetle rejimi anlaştırmamız lazım sözlerini Suriye politikası adına olumlu bir gelişme olarak görüyoruz. Fakat keşke yıllardır dile getirdiğimiz bu yaklaşıma iktidar daha erkenden karşılık vermiş olsaydı. Bunca dram yaşanmadan, bunca insan hayatını kaybetmeden, bunca aile parçalanmadan, bunca aile memleketlerini terk etmek zorunda kalmadan bu aklı selimi kullanabilselerdi. Keşke bad’el harâb’ül-Şam dedirtmeden önce bizlere kulak verselerdi. Bir süre önce katil Esad’la görüşme teklifinde bulunanlar akıllarını başlarına alsın diyen iktidar ortağı Bahçeli bile, şimdi bu çağrıyı çözüm arayışlarına güçlü bir nefes olarak nitelendiriyor. Tarih çok enteresan. İnsanlar öyle laflar ediyor ki, bir gün geliyor bunu yalamak mecburiyetinde kalıyorlar.

“SURİYE POLİTİKASINDA GELİŞMELER OLUMLU AMA ÇOK GEÇ”

Bildiğiniz üzere, Suriye iç savaşının henüz başlarında biz Saadet Partisi olarak Suriye’ye gitmiştik. Esad’la da görüştük. Düşüncelerimizi, fikirlerimizi, Suriye’nin ne yapması gerektiğiyle ilgili tavsiyelerimizi onlara ilettik. Onlardan da bir tepki almadık. Eğer siz Suriye’yi demokratik bir ülke haline getirmek istiyorsanız; mutlaka muhalefete imkan tanıyacaksınız, parti kuracaklar, yayın organları olacak ve Meclis’te temsil edilecekler, hiçbirisine itiraz etmediler. Biz zaten Türkiye’yi kendimize örnek almıştık dediler. Biz, bunları kendilerine anlattığımızda da siz bilmezsiniz, bunları biz iyi biliriz, dediler. Ama bu söyledikleri söz 500-600 bin insanın hayatını kaybetmesine, 15 milyon ailenin oturdukları yeri tek etmelerine ve bunların yarısının Suriye’yi terk etmesine sebep oldu. O yarısının da en az 4,5-5 milyonu ülkemize geldi. Bunlar yaşanmazdı, eğer mantık doğru işletilmiş olsaydı. Ama şimdi, en azından bu ifadelerin kullanılmış olmasını, geri planda da Suriye ile siyasi bir irtibat tesis edilmiş olmasını çok önemsiyorum. Biz bunu hep yapıyorduk diyorlar. Neymiş? İstihbarat kurumları, birbiriyle irtibat halindeymiş. Hadi oradan! Son birkaç senelik gelişmeyi getirip de 10 yıllık gelişmeymiş gibi takdim etmeye kalkmayın. Türkiye, oraya fiilen müdahale edenlere destek verirken; kiminle irtibat kuruluyordu? Ha ama son zamanlarda başaramayacaklarını anladıkları için ilk önce elbette istihbarat örgütlerinin temas kurmalarına imkan tanıdılar. Bir adım. Arkasından da Dışişleri Bakanı, bizzat kendi seviyelerinde bir adım atılması gerektiğini vurguladı. Bunlar, olumlu gelişmeler ama çok geç. Ayrıca, nereye evrileceği henüz belli değil.”