Eskişehir’de doktorluk yapan Endokrinoloji Uzmanı Prof. Dr. Deniz Gökalp, 'haşimato tiroiditi' hastalığı hakkında önemli bilgilendirmelerde bulundu.

Prof. Dr. Deniz Gökalp, açıklamasında şunları kaydetti:

“Otoimmün yani vücudun kendi bağışıklık hücrelerinin, tiroid dokusunu yabancı bir doku olarak algılayıp yok etmeye çalışması sonucu ortaya çıkar. Bağışıklık sistemi, tiroid hücrelerine karşı Anti-TPO ve Anti-TG denilen antikorlar üreterek tiroid hücrelerini yıkmaya başlar. Zamanla tiroid hormonu üretecek hücre kalmadığı için ‘hipotiroidi’ denilen dolaşımda tiroid hormon azlığı-yokluğu durumu ortaya çıkar. Bu nedenle tiroid bezi zaman içerisinde küçülüp hormon kapasitesi azalır. Bu durumu tetikleyen nedenler tam bilinmese de genetik ve stres, enfeksiyon, aşırı iyot maruziyeti gibi çevresel faktörler neden olabilir.

Hastalığın belirtilerine gelecek olursak; boyunda şişlik veya guatr, soğuğa tahammülsüzlük ve üşüme, halsizlik-yorgunluk ve uyku hali, konsantrasyon veya düşünme zorluğu, unutkanlık, depresyon, kilo alma, kabızlık, eklem veya kas ağrıları, vücutta şişlik ve ödem, ciltte kuruluk, saç dökülmesi, tırnaklarda kırılma, cinsel arzunun (libido) azalması, kadınlarda adet düzensizlikleri, gebe kalmada zorluklar.

Hastalığa tanı konulması için fizik muayene ve kan testleri gerekiyor. Hastaların yüzde 95’inde Anti-TPO ve Anti-TG antikorlarının görülüyor ve hipotiroidizm belirtileri olmadan, özellikle ailede belirgin tiroid hastalığı öyküsü olan kişilerde Anti-TPO yüksekliğinin erken teşhisi önem arz ediyor Haşimoto hastalarında tiroid ultrasonunda genellikle nodül görülmüyor, tiroid bezi görüntüsünün bozulup küçülüyor. Bazen yalancı nodüller de saptanabiliyor. Bunları gerçek nodüllerden ayırt etmek ve gereksiz ameliyatlardan kaçınmak gerekiyor.

Anti-TPO antikoru yüksek olan ancak tiroid hormon düzeyleri (TSH ve FT4) normal olan hastalara tiroid hormon tedavisi gerekmeksizin Selenyum ve diyet tedavisi ile iyileştirebiliyoruz. Tiroid hormonu vererek tedavi ediyoruz. Haşimato hastalarının çoğunda Tiroid hormonu ile ömür boyu tedavi gerekir. Hastanın gerekli ilaç dozunu belirlemek için 3 ayda bir kontrolleri gerekir.

Haşimato hastaları buğday, arpa, makarna gibi glutenli besinler başta olmak üzere, laktoz içeren süt ürünleri ve şekerli gıdalardan uzak durmalıdırlar. Bu besin gruplarını beslenmeden çıkarmak inflamatuar süreci azaltıp bağışıklık sisteminin düzelmesini sağlayacaktır. Ayrıca haşimato hastaları günlük beslenmede guatrojenik besinler olarak ifade edilen karnabahar, brüksel lahanası, brokoli, turp, lahana, şalgam, yer fıstığı ve soya fasulyesi gibi gıdaları tüketmemelidirler, bu gıdalar iyot emilimini engelleyerek tiroid hormonu üretiminin azalmasına ve tiroid bezinin büyümesine yani guatra neden olmaktadır.

Selenyum ve çinkodan zengin gıdaların tüketilmesi ile tiroid bezinin daha düzgün çalışması ve haşimoto hastalığının ilerlemesini yavaşlatmak mümkün olmaktadır. Bu nedenle beslenmede ceviz, kabak çekirdeği, balık, hindi, yumurta, mantar, ıspanak gibi çinko ve selenyumdan zengin besinlere yer verilmelidir.

Bebeğin beyin ve sinir sisteminin gelişimi için yeterli düzeyde tiroid hormonunun olması gerekir. Tiroid hormonu seviyelerinin yetersiz olması erken doğum, ölü doğum ve gebelik hipertansiyonu gibi olumsuz durumlara yol açabilir. Tiroid antikorları (Anti-Tg ve Anti-TPO) yüksek olan gebelerde düşük oranı normale göre 3-5 kat daha fazladır. Haşimato tiroiditi olan kadın hastaların gebelik planladıklarında mutlaka doktorlarına başvurmaları gerekiyor. Bu hastaların tiroid ilaçlarını gebelikte almaya devam etmeleri, hatta ilaç dozunun yüzde 50 arttırmaları gerekir. Gebelik planlandığında tiroid hormon değerleri normal seviyelerde olmalı ve gebeliğin ilk üç aylık dönemde TSH 0,1-2,5 mIU/L arasında, Gebeliğin sonraki dönemlerinde TSH 0,2-3,0 mIU/L arasında tutulmalıdır. Bu nedenle ilaç doz ayarlanması için gebelik süresince hastalar her ay Doktor kontrolüne gitmelidirler."