Sözcü TV'de konuşan Yılmaz Özdil şu ifadeleri kullandı;

“Dizlerimizi döve döve Hatay’ı, Adıyaman’ı, Maraş’ı izliyoruz. Hala ne çadır var, ne su var, ne elektrik var ne de ölü sayımızı biliyoruz. Ne kurtarma ne de yardım yapabildiler. Bu tablo sürpriz midir? Ölülerimizi bile sayamayacaklarını bilmiyor muyduk? Tecrübeli danışmanların devre dışı bırakıldığını bilmiyorduk. Allah aşkına hatırlayalım. Orman yangınlarına söndürme uçağı gönderemeyen zihniyet deprem bölgesine kurtarma helikopteri gönderebilir mi? Pandemide maske dağıtamayanlar çadır dağıtabilir mi?

Aya gideceğiz zannedileceğiz zannederken Hatay’a bile gidemediler. Millete ait fabrikaları, barajları, limanları, santralleri, madenleri hatta toprağı sattılar. Millete ait çadırları satmalarına mı şaşırdınız. Depremzede çocukları tarikatlar almış olabilir mi diye haber yapıyorlar. Daha dün gariban kız çocuklarımız diri diri tartikat yurdunda can vermedi mi? Bu milletin, bu ülkenin milli eğitim bakanlığı vakıf adı altındaki tarikatların okulda etkinlik yapmasına izin vermiyor mu? Okul gezisi altında tarikat yuvalarına götürülmesine izin vermiyorlar mı? Türkiye’de 1 milyon çocuğumuz örümcek ağına yakalanmış değil mi? İlk defa mı duydunuz. Bunlara göz yumanlar bunlar değil mi?

Sorunlarımızı gerçekten çözmek istiyorsak, gerçeklerle yüzleşmeliyiz. En azından itiraf etmemiz lazım. Binalar çöktü zannediliyor ama aslında devletin üstüne liyakatsızlık çöktü. Kemire kemire devletin kolonlarını yıktılar. Devlet bizim başımızın tacıdır. Ama bu kafayla devletin ayakta durması mümkün değildir. Bu kafayı değiştirmek zorundayız. Çünkü bu kafayı değiştirmeden 85 milyon insanımızı enkazdan çıkarabilmek söz konusu değildir.”