Dermatolog Hacer Köksal şu ifadeleri kullandı;
“Kolajen, hareket sisteminin yapı taşlarını, özellikle kemik, lif ve eklemleri oluşturan, vücutta en yaygın ve bol miktarda bulunan protein türüdür. Kasların, kemiklerin, derinin, tendonların, kan damarlarının ve sindirim sisteminin birçok dokusunda bulunur. Yaş ilerledikçe vücut daha az kolajen üretir. Bu da ciltte kırışıklıklara ve eklemlerde sertlik gibi birçok probleme neden olur. Güneşte yoğun kaldığımız zaman, hava kirliliği, çevre ile alakalı faktörler, stres, sigara içme gibi kötü yaşam tarzı faktörleri ve şeker içeriği yüksek beslenme vücutta serbest radikal oluşumunu artırarak kolajen düzeyinin azalmasında etkili olur.
Kolajen sadece ciltte değil, tüm vücutta bağ dokuyu güçlendirme görevi görüyor. Kas ve kemiklerin kolajene daha çok ihtiyacı varsa, alınan takviyenin faydası ciltte pek görülmez. Kolajen vücut bütünlüğünü korumak için yapısal bir proteindir. Kolajen miktarının vücut yaşlandıkça azalmaya başlaması takviye olarak dışarıdan alınmasını artıran faktörlerden biridir. İnsan vücudunda bilinen en az 16 kolajen tipi var. Biyolojik açıdan sınıflandırılan bu kolajen çeşitleri farklı dokularda farklı yoğunlukta bulunsa da büyük bölümü tip 1,2,3 ve 10’dan oluşur. Kolajen takviyesi kullanılan 11 çalışma incelenmiş ve bunların değerlendirilmesi sonucunda, tip 2 kolajen kullanmanın osteoartrite bağlı eklem kısıtlılığını ve eklem ağrısı şikayetlerini azaltabildiği belirlenmiş. Tip 1-3 kolajeni içeren takviyelerin yara iyileşmesini hızlandırabildiği, 8 hafta düzenli kullanımı sonrasında cildin nemini, elastikiyetini ve dermistekikolajen yoğunluğunu bariz şekilde artırdığı ve kolajen parçalanmasını da azalttığı gösterilmiştir.
Takviyelerden fayda görmeyen deride kolajeni direkt olarak dolgu enjeksiyonları ile artırabiliyoruz. Mikro iğneleme ile dermiste minimal hasarlar yapıldığında çok tembel olan fibroblastları kolajen üretimi için uyarmış oluruz. Eğer bu uygulamaları belli aralıklarla yaparsak kolajen sentezine olumlu etkisi olur. Bunun yanında deriye mezoterapi yöntemi ile hiyarülonik asit enjeksiyonları yapmak deride kolejeni direkt arttırırken kolajen üretimine de ek fayda sağlamaktadır. Fraksiyonel lazer, altın iğne gibi işlemlerle yine alt derideki hücrelerin uyarılması ve kolajen sentezi sağlanır. Retinol gibi etken maddeli kremlerin de sentezde olumlu etkileri vardır.