Şüphesiz Allah,
- adaleti,
- iyilik yapmayı,
- yakınlara yardım etmeyi emreder;

- hayasızlığı,
- fenalık ve
- azgınlığı da yasaklar.

O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor. ( Nahl Suresi 90. Ayet)

Bu ayet, her cuma hutbesinde okunmaktadır. Dolayısıyla Cuma Namazına gidenler haftada en az 1 kez bu ayeti duyarlar. Peki ders çıkarırlar mı? 

- İşlerimizde, yaptıklarımızda ne kadar adaletliyiz? Adalet terazimiz hilesiz mi? Demokles'in kılıcının at kılına bağlı olduğunu ve her an üzerimize düşebilecek olduğunu neden unutuyoruz? 

- En son ne zaman bir iyilik yaptık? Ne zaman bir fakir doyurduk? Ne zaman bir hayvan besledik? İyiliklerimiz (!) hep bir menfaat beklentisi  mi barındırıyordu? 

- Yakınlarımız bize ne kadar yakın? Onlara yalnız olmadıklarını hissettirebiliyor muyuz? Sadece bayram ve cumalarda mesaj atarak mı onlarla iletişim kuruyoruz? 

- Haya yani "utanma duygusu" , hayasızlık dolayısıyla "utanma duygusunun yoksunluğu" . Utanma duygumuza ne oldu? "Çanakkale Şehidliğinde" şiirinde Orhan Seyfi Orhon " Bu toprak titreyen elimi yaktı; / Ve beni kalbimle yalnız bıraktı./ Utandım bu aciz şairliğimden" dizelerini yazarken ne kadar ince düşünmüştü oysa...

- Fenalıktan vazgeçmiyor, vazgeçemiyor bir kısmımız. Sanki yaşam gayesi bu. Kimbilir belki de yaşam gayesi budur gerçekten. 

- Azgınlık, haddi aşmak... O kadar çok haddi aşan, haddini aşan var ki...Buraya yazılacak o kadar çok şey var, o kadar doluyum ki, haddimi aşmaktan korkarım. Ondan lal oldu kalemim...

Sondan önceki soru: 

  Toplum mu bunalım ve kültürel yozlaşma içinde yoksa biz mi algı tutulması içindeyiz?

Son tavsiye: 

Bugün cumaya gidenler hutbe esnasında, gitmeyenler ise birkaç dakikalarını ayırarak sorgulasınlar kendilerini. 

Çünkü Allah, düşünüp tutalım diye bize  öğüt veriyor. 

Hayırlı Cumalar...