17 Nisan tarihinin cumhuriyet aydınlanmasında, eğitim sistemiz için bir dönüm noktası olduğunu anımsatarak merhaba diyorum. Yazının başlığı 2009 yılında yayımlanan kitabımın adıdır. Bu kitap çalışması, bir eğitici olarak kendime rol modeli aldığım ve bu konuda okuduklarımı tüm eğiticiler ve kadınlarla paylaşmak isteğimin bir ürünüdür. Tamamen Türkiye'ye özgü olan bu eğitim projesi 3803 sayılı yasa ile ilkokul öğretmeni yetiştirmek üzere, 28 Aralık 1938’de Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel ve yine o dönemin İlköğretim Genel Müdürlüğü görevini yürüten İsmail Hakkı Tonguç’un olağan üstü çabalarıyla hayata geçmiştir. O dönem için tüm okuryazarlık oranın %10’dan daha az olması,  iyi okuma yazma bilen askerliğini çavuş olarak yapmış gençlere 6 aylı kurslar ile eğitmen olarak yetiştirilmesiyle başlayan eğitim devrimi hamlesi, ne yazık ki 6 yıl sürdürülebilmiştir. Bu süreçte Köy Enstitülerinden yaklaşık on yedi bin öğrenci mezun olmuştur. Bu mezun 17 bin öğrencinin 4 bini kadındır. Oysa dört bin yerine on bin kadın mezunlardan oluşsaydı, ekonomik koşulların çıkmazında bugün binlerce kadın; yoksulluk, işsizlik, şiddet nedeniyle “Kadın Danışma” ve “Kadın Sığınma” evlerine bu denli gereksinim duyar mıydı? İşte bu sorular beni Köy Enstitüleri hakkında yazan, araştıran ve içinde yaşayarak kendi yaşam serüveninde değişim yaratan “Kadın Kalemler” arayışına yöneltti.

Bu arayıştaki haklı gerçeğe ise konuyla ilgili kaynakları okurken rastlayacaktım.  Bu rastlantıyı: Eyüpoğlu’nun “Köy Kadınlığı ve Eğitim... Anaları Yetiştirmek”  başlığını taşıyan yazısında bulacaktım. Eyüpoğlu, ilgili yazısında, 1960’da Kanadalı bir misafir, Tonguç ve kendisinin Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü’ne ziyarete gittiklerini; bu sırada Tonguç’la Kanadalı uzman arasında geçen ilginç konuşmalardan birine tanık olduğunu paylaşır. Bu paylaşım, kısaca şu şekildedir: “Tonguç, Türkiye’de halk ve köy eğitiminde en çok kadınlar üzerinde durulması gerektiğini ileri sürdü. Kendi kendisini de eleştirerek dedi ki: Biz köy okulları ve enstitülerinde, kız öğrencilerin sayısını arttırmak için elimizden geleni yapmadık. Oysa, Anadolu’da anaları yetiştirmenin, babaları yetiştirmekten önemli olduğunu sonraları daha iyi anladık. Köy kadınlarını kazanmakla köy çocuklarının eğitiminde en kestirme yolu tutmuş olurduk. Çünkü köy çocuğunun ilk eğitimini ister istemez ve yapabildiği kadar anası yapar. Baba evde, hatta köyde bile değildir çoğu zaman. Çocuk üzerindeki etkisi, yalnız erkek çocuğu üzerindeki etkisi, çok geç başlar. Hele sağlık işlerinde seyircidir her zaman.” İşte bu haklı gerekçeyi fark eden, bunu açık yüreklilikle paylaşan, eğitim devrimcisi Tonguç’tur. Tonguç ki “köy enstitüleri” uygulamasıyla, dünya eğitim tarihinde ve İsviçre Pedagoji Ansiklopedisi’nde yer almıştır. Bunu bilen biri olarak, Tonguç ve köy enstitülerini hiç unutmayanlarla bir kez daha paylaşma isteği, kitabın diğer bir çıkış gerekçesini oluşturdu.

“Köy Enstitüsü”nden mezun olan ve yazan kadın kalemlerin öz yaşam öyküleri ve yapıtlarının yine “Köy Enstitüleri”yle ilişkilendirilerek incelenmesi adı geçen kitabımın ikinci bölümünü oluşturdu. Bu bölümde, kadın yazarlarımıza ulaşım sırası öncelendi. “Öğretmen Benisa” adlı üç ciltlik kitabın yazarı Huriye Saraç; “Beslenme ve Diyet” bölümünde Hocamız Prof .Dr. Ayşe Baysal; “Bindim Tütün Küfesine” adlı kitabın yazarı Naciye Makal; “Tonguç ve Enstitüleri” kitabın yazarı Pakize Türkoğlu; “Köy Enstitüleri” hakkında yazılar yazan ve yayımlayan Halise Apaydın;  eğitim programları ve öğretim alanında Prof. Dr. Mürüvvet Bilen Hocamız ulaşabildiğim kadın kalemlerdi... 

Kadın kalemleri tanımak isteyen okuyucular, İnsancıl Kitabevi'nde kitabımı bulabilirler.