Yeniden yazmaya başladığımda, okurlarıma bir söz vermiş ve neden “Eskişehir CHP’de gelecek Kazım Kurt’undur” dediğimi açıklayacağımı söylemiştim…
Araya salgın girdi, üzerinden iki ay geçti ve şimdi görüyorum ki meslektaşlarım yine “Eskişehir’de CHP” yazıları yazmaya başladı…
O zaman, daha önce söz verdiğim yazıyı yazmanın vakti gelmiştir yani…
Efendim, Anadolu’da birçok şehir için “Sahibi vardır” derler…
Gaziantep için Abdülkadir Konukoğlu, örneğin Kütahya için Nafi Güral isimleri zikredilir ve “sahibidir” tabiri kullanılır. Bu sahipliğin “mülkiyet” ile ilgisi yoktur, “söz sahibidir, sözü dinlenir, ondan habersiz önemli bir şey yapamazsın” anlamındadır
Eskişehir’in sahibi de Yılmaz Büyükerşen’dir…
Bu sebeple, Yılmaz Büyükerşen zaman zaman hem Eskişehir’de hem de üyesi olduğu partilerde “kimin sözünün geçtiğini” göstermek ister, göstermek için çaba da sarf eder…

Bundan 13 ay önce yapılan yerel seçimlerde, CHP’nin, Odunpazarı ilçesini almasının tek sebebi Yılmaz Büyükerşen’dir. Bakın, “En büyük sebebi” demiyorum, “tek” sebebi diyorum. Yani, Yılmaz Büyükerşen olmasaydı, CHP, kalesi olan Odunpazarı ilçesini ‘alamayacaktı’ diyorum…
Peki, Kazım Kurt’un hiç mi payı yok?
Yok. Büyükerşen o seçimi Kazım Kurt’a rağmen aldı!..
Kazım Kurt’un uzmanlık alanı başkadır…
Kazım Kurt “parti içi” siyaseti çok iyi bilir, ordinaryüs düzeyinde icra eder. Yılmaz Büyükerşen öyle değildir, “Böyle olsun” deyince, olmasını ister, olmayınca sinirlenir…
İşte bu yüzden son CHP İl Başkanlığı seçiminde, Yılmaz Büyükerşen’in, Abdülkadir Adar ismine destek veriyormuş gibi yapması, Kazım Kurt’un da belediye başkanı olduktan sonraki bütün il başkanlarını kendisinin belirlemiş olması hasebiyle Recep Taşel’i istemesi, bu iki isim arasında onarılmaz bir durumun oluştuğu gibi bir algının belirmesine neden oldu. Bu algı çok konuşuldu, konuşulmaya da devam ediyor…
Büyükerşen, Abdülkadir Adar’ın yerel seçimde yaptıkları nedeniyle kendisinin bir dönem daha il başkanı olmasını istedi. Hem, Adar’ı milletvekili yapacağını beyan etmiş olacaktı hem de zaten Kazım Kurt ile Adar’ın arasının iyi olduğunu düşünüyordu…
Ancak Kazım Kurt, nasıl Yılmaz Büyükerşen, “Bu kişiyi ben milletvekili yaptım, ben olmasaydım olması imkânsızdı” demek için birilerini milletvekili yapıyor (Örneğin Cemal Okan Yüksel), sırf bu yüzden Recep Taşel’in il başkanı olmasını istedi…
Recep Taşel’i, ESO Başkanı Celalettin Kesikbaş da istiyordu ve aslında ismi, Yılmaz Büyükerşen’e bu kanal aracılığıyla sunulmuş, “neden olmasın” yorumu bile alınmıştı…
Recep Taşel, Gürcan Banger ile birlikte Yeni Demokrasi Hareketi için Eskişehir’in önemli isimlerindendi ve sadece Cem Boyner ile değil Kemal Derviş ile de siyasi geçmişi vardı…
Ve fakat tek başına ya da “uzaylılar” denilen arkadaşlarıyla birlikte ne kadar çalışırsa çalışsın CHP’de il başkanı olamazdı…
Kazım Kurt,  başta Ahmet Ataç olmak üzere, hem Eskişehir’deki herkese hem de Genel Merkez’dekilere, “Bakın, Eskişehir CHP’de benim sözüm geçer, asla il başkanı olamayacak isimleri sadece ben il başkanı yaparım” demek için, bu ismi istedi…
Başlarda Büyükerşen’in taktiği belliydi. Adar’ı istiyormuş gibi yapacak, bu söylemlerde bulunacak ve fakat kim kazanırsa kazansın yine kendisi kazanmış olacaktı…
Yani, “Eskişehir’in tek hâkimi” durumu sürecekti…
Ancaaaak…
Kazım Kurt’un, “kurt politikacı” havası ve Büyükerşen sonrasına yatırım yapmaya kalkması, hem Büyükerşen’in “Kurt’a karşı olan çevresini” haklı çıkartmış hem de bağımsızlığını ilan etmiş havasına bürünmesine neden olmuştu…

Şöyle anlatayım…
CHP Genel Merkezi’nde, Kemal Kılıçdaroğlu dışındaki hiçbir yönetici, aslında Yılmaz Büyükerşen’i sevmez ve fakat mahallenin göstereceği tepkiden çekinerek seviyormuş, hatta bayılıyormuş ‘gibi’ yapar…
Kazım Kurt bu durumu bilmez mi?
Ahmet Ataç’ın sadece ve sadece Genel Başkan Kılıçdaroğlu ile yakın olduğunu bilen ve genel başkan yardımcısı, diğer yöneticiler bazında Büyükerşen’e karşı ‘gizli’ tepkiyi okuyan Kazım Kurt, Büyükerşen sonrası için hamle yapmaya başladı…
Büyükerşen ise geç de olsa bu hamleleri gördü…
Büyükerşen, sağlığı izin verirse 2024 yılında aday olacak, ancak bir gün aday olmazsa yerine aday yapılacak kişiyi kendisi belirlemek istiyor…
Oysa Kazım Kurt, sadece bu konuda, kendisine rağmen hareket etmeye başladı; son seçimi Büyükerşen’in kendisine tepsi içinde sunmuş olduğunu da biliyordu üstelik!..
Neyse…
Büyükerşen’in kendisine kimleri “veliaht” olarak gördüğünü başka bir yazıya bırakıp son sözlerimize geçelim, yazı daha fazla okunamayacak uzunluğa ulaşmadan…

Kazım Kurt’un, meclis üyesi, milletvekili ve belediye başkanı olması için Yılmaz Büyükerşen’e ihtiyacı vardı. Ancak, son seçimden sonra fark etti ki, “Büyükerşen sonrası” için bir garanti yoktu…
Bir gün Büyükerşen bırakırsa, CHP genel merkezinde kararı; Kemal Kılıçdaroğlu değil, onun yıllarca, “Bana Yılmaz hoca ile ilgili eleştirilerle gelmeyin. O yaşadığı sürece Eskişehir ona teslimdir” dediği parti yöneticileri verecek…
Kazım Kurt da son il başkanlığı seçiminde hem cümle âleme CHP’nin Eskişehir’deki örgütünü kendisinin yönettiğini göstermiş hem de genel merkezdeki “Büyükerşen karşıtlığını” satın almış oldu…
Emin olun CHP’nin genel merkez yöneticileri bu mesajı çok iyi aldı!
Peki, kavga ne kadar sürer?
Büyükerşen bir daha aday olmayacaksa hep sürer…
Ama Yılmaz Büyükerşen aday olacağı için, Büyükerşen’in gireceği bir sonraki seçime kadar…
“Kolay mı canım bu kadar mevzudan sonra barışmak” demeyin!
Bakın, üç yıl boyunca demediğini bırakmadığı ve hatta “hain” bile dediği Ahmet Ataç ile seçime 4 ay kala, “Şu kişi ile bağlantını kesersen seninle barışırım” dedi ve Ataç da kendisiyle “tıpış tıpış” gidip barıştı mı?
Barıştı…
Yani…
Kazım Kurt, bir sonraki seçimde Büyükerşen’in aday olduğuna emin olursa barışacaklardır…
Çünkü Kazım Kurt, CHP’nin kendisinin, Eskişehir’in ise Büyükerşen’in olduğunu en iyi bilen kişilerdendir…