Ne uzundur şu kısacık ömrümüzde geceler.Hüzün buğusu gözlerinde vakit
bağ bozumudur.İhtiyar bir kapının tokmağında gizlenmiş bir aşk öyküsüdür
geceye düşen sessizlik.Daha kapıyı çalmadan buyur eder gözlerin lakin ne
sen hancısın ne ben yolcuyum. Gönlümde yaşlanmaya geldi deli gençliğim.
Ve tüm renkler sabaha kadar siyaha boyanmıştır.Düşler siyah,bahtlar siyah
yalnız ak alnındaki derin çizgiler aydınlatır gözlerinle bir olup geceyi: Siyah
hüzün kadar kemalattır senle sevgili.Ben siyahı sende sevdim ve geceyi
yağmurları da zemheriyi de sende sevdim velhasılı kelam nerede isen orayı
sevdim.
Baş dönmelerimdir bakışların,Baş eğmelerimdir bakışların.Baş üstüdür
bakışların.Aklımı başımdan alır götürür bakışların.Mekke – Medine arası
hicret midir kaşların.Ümmet için döktüğün gözyaşların , her dönemi ayrı bir
aşktır yaşadığın yaşların.
Ağlasam yaşlar düşer yanaklarına.Bu yüzden zorakidir hep
tebessümlerim.Biliyorum sözümün bittiği,yüzümün bittiği
yerdesin.Hücrelerimi bir arada tutan varlığımı da zerrelere bölen sevgili.Ya
sana susmalı ya senden konuşmalı.Senden bahseden cümlelerdeki
kelimelerin bir araya gelme telaşı gökyüzüne kanat çırpan mink bir serçe
heyecanıdır sevgili.
Gözlerin ayrı bir lisan ,ufacık kalıyor o alemde insan.Gölgene dahi muhtaç
bugün gözlerim.Yalnız ben değilim kokuna hasret.Rüzgar bir oyana bir bu
yana neden dolaşır durur sanırsın sevgili.Un ufak olmuş ,toz duman olmuş
umutlarla da olsa sarılmak sana.Zerresi dahi kalsa umudun,sana
sarılmak,sımsıkı sarılmak sana.Doymalara doymadan,bedeni ateşe veren
patlayan volkanlardan sızan lavlara sarılmak.Öleceğini bile bile ateşe
atlayan pervaneler gibi.Aşkına lokmalarca can batırmak,böylece
rızıklanmak ve sonra yoklara katılmak cübbende.Kalabalık gurbetlerden
sana doğru uzanarak, himmetinle yokluk aleminde birliğe
kavuşmak.Ateşleri buzda eritip vuslata kavuşmak.Hüzün topraklarını göz
yaşları ile sulayıp boy boy biten yoklularda dolaşmak.Benim
olmadığım,ben’in olmadığı yerlere ulaşmak.
Yokluğunu varlığıma değil yokluğuma sevdir sevgili…