Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı arayarak, “Çarşamba günü Bilim Kurulu ile görüşeceğim. Biz, okullardaki eğitimin evlerde sürmesinin uzamasını istiyoruz. Sizin bu konuda bunun dışında bir görüşünüz var mı” demesini, “Milli Eğitim Bakanı, Bilim Kurulu ile görüşmek için Cumhurbaşkanı’ndan izin istedi” diye yorumlayan ve bunun üzerine, “doğruları söylemeyerek algı oluşturma konusunda çok mahirsin” diye övgüler (!) alan Cihan Yıldırım, aylar sonra bir yazı yazmış…
Ve ne mutlu ki bana yazısında beni unutmamış. Okur kitlesinin ismimden haberi olmuştur şimdi ne güzel…
Çok sevindim, zira Cihan Yıldırım’ın yazılarını herkes okur…
Kendisi, benden 100 kat fazla, Eskişehir’deki bütün gazetecilerin de üstünde okura sahiptir! Cihan’ı kimisi “yine ne uydurmuş” diye, bazıları gülmek için, bir kısım da şöyle okkalı küfretmek için okur…
Ben, Cihan Yıldırım’ı sürekli okur ve yaptığı algı çalışmalarını nereden, ne zaman öğrendiğini kavramaya çalışırım…
10 yıl önceki arkadaşlarından mı…
Yoksa şimdi gözünün içine hayranlıkla baktığı Yılmaz Büyükerşen’den mi?
Keşke bana da öğretse!
Ben yapamıyorum…
Bir türlü beceremiyorum. Doğruları gizleyerek algı oluşturmayı, insanların gözünün içine bakarak doğru olmayan konuları anlatmayı, bir zamanlar bana ‘sır’ diye söylenenleri ifşa etmeyi, en ilginci de mesleğimi kullanarak bir takım işler bırkalamayı beceremiyorum…
Dümdüz bir adamım…
Öfkemi de, sevgimi de, üzüntümü de hemen yansıtıyorum sayfalara, yazılarıma…
Bu yüzden de bir türlü yaptığım işten zengin olmayı beceremedim, bir dolu da düşman kazandım üstelik…
Neyse uzatmayayım yine…
Sevgili Cihan Yıldırım, Eskişehir’de corona virüsten kimlerin olumlu ya da olumsuz etkilendiğini sıraladığı bir liste yapmış. Listenin 10. sırasına da bendenizi layık görmüş: “Listeye son anda girmeyi başaran isim Hakkı Kutlu... Yeni işine Korona Günleri’nde başlamasa artık hepimizin ezberlediği ‘filmi’ yine sahneye koyacaktı! Hanımlar beyler karşınızda Hızlı ve Öfkeli 9... Ama ne yazık ki Korona nedeniyle sinemalar kapalı!”
EskisehirHaber.com adresinde yazmaya ve çalışmaya başladım ya…
Tam çalışmaya başladıktan sonra gündem tamamen ‘Covid-19’ virüsüyle doldu ya…
Onu söylüyor…
Tamamen yanılıyor, ezberleriyle hareket ediyor…
Mesela…
Her zaman, sürekli, daima, her ortamda övdüğü ve her zaman, her olaydan kârlı çıktıklarını düşündüğü Celalettin Kesikbaş ve Yılmaz Büyükerşen’in bu gündemden olumlu etkilendiğini söylüyor, doğru olabilir…
Alihan Karacan, Zihni Çalışkan, Recep Taşel’in yaşadığı mağduriyet hakkında da kesinlikle haklı…
Beri yandan, Kemal Aydoğmuş ve bendenizin öfkelerinin sonlanmasını bu virüs gündemine bağlamış, kesinlikle yanılıyor efendim!
Kemal Aydoğmuş’un, Recep Taşel’e öfkesi virüs nedeniyle değil, aldığı uyarılar nedeniyle sonlandı…
Benim öfkeme ve Cihan Yıldırım’ın çekeceğimi düşündüğü “Hızlı ve Öfkeli 9” filmine gelirsek…
Böyle bir film çekmem artık imkânsız…
Çünkü doktorum, ki kendisini Cihan Yıldırım çok sever, Mehmet Akif Erdem; bendenize, tuz, şeker, un, nişasta, hız ve öfkeyi yasakladı efendim…
Tahmin ettiğiniz üzere tansiyon hastası oldum…
Bu hastalıkta geçmişte çektiğim filmler kadar Cihan Yıldırım ile çalışmak zorunda kalmamın da etkisi olduğunu söylüyor doktorum…
Neyse yapacak bir şey yok ve artık hız ve öfke de yok…
Ve bendeki değişimin sebebinde corona virüsünün etkisi de hiç yok…
O yüzden artık farklı dallarda film çekmek istiyorum…
İlk deneyeceğim tür, romantik-komedi…
Haaa…
Cihan Yıldırım kızar tabii şimdi bana…
Bu türden film çekmeye alışık birisi olarak, kendi sevdiği türden film çekmeme içerleyebilir…
“Sen bu tarza karışma ağbi” derse…
Ben de o zaman yine onun sevdiği bir tür olan, yıllar öncesinin ‘bitmeyen dizi’ türlerinden biri olan “The Young and The Restless” dizisini çekerim…
“Dizi, Türkiye’de hangi isimle yayımlanmıştı” diye mi soruyorsunuz?
Hatırlamıyorum…
Ya yaşlandık ya da tansiyon ilaçları vücuttaki b12 vitaminlerini bitirdi, bilemem…
Sorun Cihan Yıldırım’a yanıtlasın, o çok iyi bilir…
Beni niye yoruyorsunuz Allah aşkına…